Paylaş
Kontrolü düşmana kaptırmamak için önleyici bir askeri hamle yaptı Türkiye. Suriye içlerinde, açık hedef halindeki Süleyman Şah Türbesi’ni, sinsi bir saldırıya uğramadan önce ateş çemberinden dışarı taşıdı.
Savunmada kalmadığı, proaktif davrandığı, geriden değil önden gittiği... Ve bunu da duymaması gerekenlerin ruhu bile duymadan yaptığı, harekete geçmek için en doğru anı kollayıp akşamdan sabaha bir gecede oldu-bittiye getirdiği için... Bu sınır ötesi harekâtın emrini veren hükümet ile planlayan ve icra eden TSK’ya bin tebrik. Göğsümüz kabardı, iftihar ettik. Hükümetin siyasi aklına ve iradesine, ordunun kabiliyet ve kapasitesine güvenebileceğimizi de gördük, eyvallah...
Fakat Sezar’ın hakkı yine de Sezar’a...
***
Asıl gizli kahramanı göz ardı etmeyelim. Alkışın, tebrik ve takdirin büyüğü Meclis’teki muhalefete gitmelidir.
Kürsü işgali ve oturma eylemi gibi Meclis’i çalıştırmama taktikleriyle gündemi oyalamasalardı sabah olmazdı, zor geçerdi harekât gecesi. Gafil yakalanmayıp işe uyanmış olsalardı dünyayı ayağa kaldırırlardı. Yerli-yabancı bütün medyayı sınıra yığar, gizlisini saklısını bırakmazlardı. Operasyonun güvenliği, askerimizin can emniyeti tehlikeye girer... Maazallah ciddi kayıplarımız olabilirdi.
Harekât, yüze göze bulaşmadan tamamlandıysa muhalefet sayesindedir. Kendini oyalama konusundaki üstün kapasite ve kabiliyetinden dolayı muhalefete de bin altın tebrik. Cidden sağ olsun, var olsunlar...
Ortopedistlerden e-posta
“ORTOPEDİSTLER kızmasın bel fıtığımı yazdım” başlıklı son yazıma, Türk Ortopedi Derneği’nden bir cevap geldi. TOTBİD adına Prof. Dr. Sait Ada yazmış. Kısaca şöyle: “Sayın Akif Beki,
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki “hekimlik” sanatının en önemli ögelerinden biri kızmak değil anlamaktır. Bu nedenle geçirdiğiniz hastalık ve alınan başarılı sonuca hasta gözüyle bir yorum yapmanızı gayet iyi anlıyoruz ve anlamlı buluyoruz.
Ancak 21 Şubat 2015 günü Hürriyet’te yayınlanan yazınızdan ortopedistlerin tüm bel fıtığı hastalarını ameliyat ettikleri ve bunu bir ranta dönüştürdükleri anlamı çıkmaktadır...
... Kaldı ki bel fıtığında cerrahi tedavi sadece ortopedi ve travmatoloji uzmanları tarafından değil aynı zamanda beyin ve sinir cerrahi uzmanları tarafından da uygulanmaktadır...
Türk Ortopedistleri olarak bel fıtığında ilk yöntemin ameliyatsız tedavi olduğunu tüm eğitimimiz boyunca alıyor ve pratiğimizde uyguluyoruz. Birçok durumda fizik tedavi uzmanı meslektaşlarımızla birlikte çalışıyoruz ve yapılan kısıtlamaları uygun bulmuyoruz...
Yazınızdan, ‘SGK uygulama tebliğindeki değişikliklerden bir rant yaratmak ve fazla ameliyat yapmak’ savı anlaşılmaktadır. Bu da SGK’da görevli ortopedistler üzerinden tüm ortopedi ve travmatoloji camiasını karalamak anlamına gelir. Bunu kesinlikle reddediyoruz. SGK’da bahsettiğiniz görevleri yürüten meslektaşlarımız, ortopedist olmalarına rağmen görevleri gereği zaman zaman ortopedi camiası tarafından da eleştirilen kararlara imza atmaktadırlar. Zira SGK’nın, uygulanan politikalar nedeniyle artan sağlık bütçesini azaltmak zorunda olduğunu bilmekteyiz...”
***
Cevabı aldım ve kabul ettim. Şu kadarcık bir izahatla noktalıyorum.
Geçen yıl ameliyatıma karar veren doktor da çok değerli bir ortopedi hocasıydı. Muazzam ilgi ve özenini gördüm. Dolayısıyla eleştirilerimin hedefi ortopedistler ya da cerrahlar değil, ‘hemen ameliyatçı’ anlayış ve mensuplarıydı. Kamuoyunda çok iyi bilinmesine rağmen ortopedi doktorumun adını belirtmedim. Çünkü, rızası dışında onu bu tartışmanın içine çekmiş, parçası ve tarafı haline getirmiş olacaktım. Ama fizik tedavi hekimim Dr. Eser Alptekin’in ismini açıkça yazdım. Çünkü o zaten bu tartışmada başı çekenlerdendi. Yıllardır, “Bel fıtığı ameliyatlarının yüzde 99’u gereksiz, ancak yüzde 1’i kaçınılmazdır” diye ortalıkta gezinen, gazetelerde yazan, TV’lerde konuşan, neşteri son çare gören bir ameliyatsız tedavi savunucusu...
Yazımın amacı da bu iki kanat arasındaki tartışmaya dikkat çekmekti.
SGK’nın, fizik tedaviden keserken bıçak parası ödeneklerine devam etmesi, hastaları ameliyata teşvik ve yönlendirme şüphesi uyandırmaz mı? Siz olsanız, meslek taassubu ya da dayanışmasının bunda payı olup olmadığını sorgulamaz mıydınız?
Paylaş