Paylaş
Fakat hepsinin de ortak bir noktası var; yazı da tura da gelse, AK Parti’nin her halükârda iktidarda kalacağı varsayımı.
Bence artık AK Parti’siz seçeneği de açık açık konuşmanın vaktidir.
Senaryoyu çalışmaya geçmeden önce, cevaplamamız gereken ilk soru şu:
AK Parti’siz hükümet ihtimalini tartışalım tartışmasına da...
Anamuhalefet partisinin en kabadayı yüzde 35 oy beklediği... Ortanca partinin mevcut oy oranını bir-iki puan yukarı oynatmayı büyük başarı saydığı... Bir küçüğünün yüzde 10 barajıyla boğuştuğu... Ve iktidar partisinin en düşük oy oranının hâlâ yüzde 40’ların üstünde seyrettiği bir tabloda bu nasıl mümkün olacak?
Yani hâlâ yüzde 40’larla en çok oyu almış, ipi açık ara önde göğüslemiş bir partiyken AK Parti’siz bir hükümet nasıl kurulacak?
Çoktandır unuttuğumuz bir yolla, koalisyon oluşturarak elbette.
Çünkü bir partinin seçimlerde açık ara birinci çıkması, her zaman tek başına iktidar kuracak bir çoğunluğu yakalaması demek değildir.
Ve bazen birinci partiler, ucu ucuna denk getirmeye sayıları yetse bile, şatları zorlayarak tek başına hükümet olacaklarına dışarıda kalmayı tercih ederler...
Gerekirse öteki partilerin ‘kıl payı’ koalisyonunu, güven oylamasında dışarıdan desteklerler...
Sonuçları, “Millet bize bir dönem anamuhalefet görevi verdi” diye okur ve muhalefet safına çekilirler.
* * *
HDP’nin barajı aşamadığı durumda neler olacağını öngörmek kolay. İktidara nasıl yarayacağını biliyoruz. Hesap açık; Meclis’teki sandalye dağılımı AK Parti lehine değişecek. Oy oranı değişmese de sandalye sayısı keyfiyetli miktarda artacak. Aynı oyla elde edeceği milletvekilinden epey fazlasını kazanacak...
AK Parti’nin, seçim sonrasında neyi yapıp neyi yapamayacağını, başkanlık sistemini getirip getiremeyeceğini de bu aritmetik belirleyecek.
Peki HDP barajı aştığı takdirde ne olacak?
AK Parti istediği şeyi yapamayacak, yeni bir anayasa yapmak için yeterli sayıyı bulamayacak. Burası tamam. Fakat ya tek başına hükümet kurmaya da yetmezse sayısı?...
Tek başına iktidar için Meclis’teki toplam sandalye sayısının yarısından bir fazlası gerekli. İktidar oylarının yüzde 40’ların altına inmediği her tablo, 276 ve üstünü garantiler mi? Cevaplanması gereken ikinci soru da bu.
Simülasyonlar öyle demiyor. AK Parti, oyları düşmeden de 300 sandalyenin altına düşebiliyor. Ve bu, tek başına iktidar için tehlike çanlarının çalması demek.
HDP’nin barajı aşması, AK Parti iktidarını kesinkes sona erdirmez ama tehlike sınırına doğru geriletir.
* * *
Üçüncü soru: O zaman ne olur?
Ya güç kaybetmiş, toplu hareket eden 3-5 milletvekilinin istedikleri an düşürebilecekleri zayıf bir tek parti iktidarı olur. Ya da koalisyon...
AK Parti, bu şartlarda sandıktan birinci çıktığı halde anamuhalefette kalmayı tercih eder. Milletimiz bir kere daha bir koalisyon tecrübesi yaşar. CHP, MHP ve HDP’nin ‘üç benzemezler’ koalisyonu sayesinde biraz daha koalisyon deneyimi kazanırız.
Üçü yerine yalnızca ikisinin kuracağı, birinin dışarıdan ‘kerhen’ destekleyeceği ‘gizli ortak’lı bir ‘azınlık koalisyonu’ derseniz, o daha büyük kaos senaryosu...
Şöyle gelişir süreç; çok geçmeden birbirlerine düşerler; ortaklar arasında itiş kakışlar, koltuk paylaşma kavgaları, karar alma krizleri, kan uyuşmazlığı travmaları, siyasi türbülanslar vesaire. 90’lı yıllardan bildik kısırdöngülere düşeriz tekrar, kâbus tüm kötü anılarıyla canlanır hafızalarda... Biraz da güçlü bir muhalefet silkeledi mi...
Sonra ver elini erken seçim...
Halk yana yakıla eski günlerini aramaya başlar, AK Parti kıymete biner, oylarını ve sandalye sayısını artırarak gelir, bıraktığı yerden devam eder tek başına.
Senaryoya zeval olmaz, ben elçiyim.
Paylaş