Paylaş
Ajda ve Kozmos...
“Ne alaka?” diyeceksiniz ama NTV’de yayınlanan bu belgesel beni çok cezbetti.
“Kozmos”un odaklandığı noktalar, yaşam ve evrensel uyum, çevremizde yaşanan her şeyin bir nedeni olduğu, evrende sadece bir toz zerresi kadar yer kaplayan dünyamızda bizim de ufacık canlılar olduğumuz...
Bilim kendimizi ve birbirimizi kandırmamamız için önemli bir yoldur.
Bilimi ne kadar çok insan sahiplenirse, kötüye kullanılması da o kadar zorlaşır. Bu değerler de fanatizmin ve cehaletin cazibesini azaltır.
Bilimin ve binlerce yıllık bilimsel tarih süreçlerinin temel ilkelerini çok güzel özetleyen bu belgeseli izlemenizi öneriyorum.
Gökyüzüne baktığımda yıldızlar artık gözüme bir başka görünür oldu.
Sanat eseri tadında otobüs duraklarına ne dersiniz?
Toplu ulaşımın olmazsa olmazlarındandır bizim için otobüs durakları... İş ya da eşi dostu ziyaret, nereye gidersek gidelim yolumuz mutlaka otobüs duraklarına düşer.
Kullanacağımız vasıta bazen beklemediğimiz anda gelir, bizi sevindirir.
Bazen de dakikalarca bekle Allah bekle... Hele de yağmur yağış oldu mu veya bunaltıcı sıcaklarda otobüs beklemek tam bir kâbus gibidir.
Hemen gelirse şanslısınız demektir, peki ya şanssızlardansanız?
İşte bu durumda yapılanlar da aynen şöyledir; önce saatlere bakılır, dakikalar sayılır, “Neden gelmiyor, nerede kaldı bu otobüs” diye söylenmeye başlanılır, kulaklıklar takılır, müziksiz olmaz...
Sonra yapacak bir şey yoksa diğer bekleyenler incelenir, gelen geçen seyredilir, telefon kurcalanır, bir selfie çekilir ve sosyal medyada paylaşılır.
Sıradanlığına ve tekdüzeliğe ne kadar da alışmışız değil mi?
Halbuki otobüs durakları büyük bir iletişim kanalına veya tuvale dönüşebiliyor, reklam iletişimi ve sanat çalışmaları için de büyük bir mecra haline gelebiliyormuş.
Üstelik bu potansiyelini her gün birkaç dakikalığına kollarını açtığı insanlardan alıyormuş.
Sıradanlıktan hiç hoşlanmayan ben de yeni öğrendim bu durumu ve nasıl hoşuma gitti anlatamam.
Efendim, Belaruslu ünlü bir fotoğrafçı, yurdunun otobüs duraklarını fotoğraflamaya başlamış ve öyle güzel sanat eseri tadında görsellerle otobüs duraklarını donatmış ki... İnsanlar otobüs beklemeye doyamamış!
Peşinden de bir sürü isimsiz sanatçı aynı şeyi uygulamış...
İnanılır gibi değil, öyle değil mi?
Bak, düşün, gözlemle, hayal kur, incele, yaratıcılığını artır, keşfet... Sadece birkaç duraktan ibaret de değil. Nereye gitseniz, nerede otobüs bekleseniz, başka birinin eseri, renkleri, hayal dünyası, yansıması...
Bana kalırsa isimsiz sanatçıların inisiyatifiyle renklendirilen otobüs duraklarının hepsi birer sanat eseri. Hatta onlar kullanılmasın, bir yerde özenle korunsun, kollansın diyesin geliyor.
İnsanın beklerken ya da yoldan geçerken bile içi açılıyor ne yalan söyleyeyim...
Fransa gıda israfına “dur” diyor!
Yoksulluk ve açlıkla savaşan kitle günden güne artarken yiyecek israfının da aşırı boyutlara ulaşması, Fransa’yı harekete geçirdi, bu konuda bence çok önemli bir yasa çıkarıldı.
Bu yasaya göre 400 metrekareden büyük her süpermarket, bir sivil toplum örgütüyle anlaşma imzalayacakmış.
Anlaşma gereği, hafif deforme olmuş meyve ve sebzeler, ambalajları hasar almış, yoktan yere “defolu” sayılmış veya hâlâ tüketilebileceği halde son kullanma tarihi yaklaştığı için atılacak ürünler, ihtiyacı olanlara bağışlanacakmış...
Gelecek yıl temmuz ayı itibariyle uygulanmaya konulacak bu yasa sayesinde, satılmamış gıdalar yiyeceğe muhtaç olanlar için kullanılacak.
Üstelik yasaya uymayan süpermarketlerin sahipleri, 75 bin Euro tazminat veya 2 yıl hapisle cezalandırılacak. Yani ceza da oldukça caydırıcı boyutlarda.
Halen yoksul insanlar gıda ihtiyacını süpermarket çöplerindeki atıklardan karşılamaya çalışıyor.
Bu durumun yaratabileceği gıda zehirlenmesini önlemek amacıyla, gıdaların bulunduğu çöplüklere çamaşır suyu dökülüyor ya da gıda atıkları kilitli depolarda saklanıyor.
Ne acı!
Bana kalırsa bu yasa tamamen sorunu çözmeye yardımcı olmasa da açlığın ve yoksulluğun azalması, insanları paylaşmaya yönlendirmek için büyük bir adım.
Umarım dünyanın her yerinde böyle güzel yasalar uygulamaya konur.
Özlü sözler; anlayana!
* “Bazen fikirlerini de değiştirmelisin; çünkü sen fikirlerinin kölesi değil sahibisin.” Namık Kemal
* “Çok bilmeli, az konuşmalı, her soruya cevap vermemelidir.” Martin Luther King
* “Ya kırdığın gönlü Allah seviyorsa? Bilemezsin, bilseydin ödün kopardı; dokunamazdın...”
Hz. Mevlana
* “Canı cehenneme, başkasının yangınıyla evini ısıtıp yemeğini pişirenin.”
Şükrü Erbaş
* “En eski ve en kısa kelimeler olan ‘evet’ ve ‘hayır’, konuşulurken en çok düşünülerek kullanılması gereken kelimelerdir.” Pisagor
* “Yılların bana öğrettiği şeylerden biri de bu oldu: Mutluluğu yakalamışsan, sorgulama.” Bukowski
Paylaş