Kaldır başını!

Bizim kadar elinden telefon düşürmeyen başka bir ülke insanı olduğunu düşünmüyorum. Herkesin elinde telefon!

Haberin Devamı

Masaya yemeğe oturuyorsun, beş dakika sonra herkes telefonlarına gömülüyor.
Kimi sosyal medyada laf yetiştiriyor, kimi sevgilisiyle mesajlaşıyor, kimi mail’lerini kontrol ediyor.
Telefonda konuşmaları saymıyorum bile... Eee ne anladım ben o yemekten!
Herkes gitsin kendi başına yemek yesin o zaman ya da tek başına takılsın, neden buluştuk?
Konserlerde sahneden izliyorum mesela, herkesin elinde telefon, sahneyi çekiyor.
Ya videoya kaydediyor ya fotoğraf peşinde. Hemen paylaşacaklar, “Oradaydım” diyecekler.
Kimse konserin tadını çıkarayım, o anı keyifle yaşayayım diye düşünmüyor...
Hiç kimse “Bu yeni sosyalleşme modeli” demesin bana.
Bir tek biz miyiz dünyada sosyalleşen?
Yurtdışına gidenler görüyordur, kimsenin elinde bizim kadar telefon yok.
Hatta bazı mekânlar, sırf müşteriler telefona gömülmesin diye wi-fi hizmeti bile vermiyor.
Bunun için yurtdışına gitmeye de gerek yok.
Araştırmalar söylüyor.
Türkiye, Avrupa’da cep telefonuyla en çok konuşan ülke.
Aynı zamanda en çok SMS atan ülke.
Bu alanda bir de dünya rekorumuz var: Dünyada en çok hat değiştiren ülke de bizmişiz.
Bu kadar telefona gömüleceğimize biraz kafamızı kaldırıp etrafa bakmaya ne dersiniz?
Hadi onu da geçtim, en azından masaya oturduğumuzda cep telefonunu ortaya koymanın görgüsüzlük olduğunu öğrenelim artık...

Haberin Devamı

Sevgili günlük...

28 Eylül Cumartesi: Haftanın günlüğünü tutsam nasıl olur? Dur bir deneyeyim...
29 Eylül Pazar: Herkesin geç kalktığı bir günde erken kalkmak güzel... Sokaklara çıkmak, araba kullanmak, şehri gezmek. Üstelik paparazziler de yok ortada! ;)
30 Eylül Pazartesi: Yorgunluklar içinde insanı en çok mutlu eden, spor yorgunluğu herhalde. Bittim, yoruldum ama mutluyum. İnsana iyi gelen yorgunluklara...
1 Ekim Salı: Uzun bir seyahatten geldim. Seyahatlerin en çok eve dönüşünü seviyorum. Bir reklam filminde vardı; “Evdeki huzur zenginlik budur” diye... En doğrusu budur.
2 Ekim Çarşamba: Bugün bir demet çiçek hediye aldım. Çiçekler kadınları neden mutlu eder? Erkekler her duyguyu çabuk soldurdukları için...
3 Ekim Perşembe: Yeni şarkı çalışmanın heyecanı bir başka. Yeni bir yazı yazmak gibi, yeni bir role hazırlanmak gibi... Yeni bir aşka başlamak gibi...
4 Ekim Cuma: Havalar buz gibi ama kış meyveleri lezzetli değil. Mandalinalar ekşi, portakallar kendini bulmadı. Benim de derdime bak. Evsizler, sokak çocukları, kimsesizler ne yapıyor? İnsanların tadı olmadıktan sonra portakalın tadı olmuş kaç yazar...

Haberin Devamı

Perşembe podyumdayım

7-11 Ekim arasında İstanbul Mercedes-Benz Fashion Week var, Kuruçeşme Arena’da...
İddialı bir moda haftası olacak.
Bu moda haftasında ben de perşembe günü podyumda olacağım.
Hayır, modelliğe başladığım falan yok canım. Benim ekibimden Raisa&Vanessa’nın ilk büyük defilesi var o gün...
Moda alanında beraber çalıştığımız, benim bazı sahne kıyafetlerime imza atan Raisa&Vanessa harika bir koleksiyon hazırladı.
Ben de o kıyafetlerden birini giyip podyuma çıkacağım.
10 Ekim Perşembe günü 12.00’de, beklerim.

Magazini neden severim?

Herhalde geçmişte de bugün de magazinde yer alan yanlış haberlerden en fazla ağzı yananlardan biri benimdir...
Etrafımdakiler bunu bildiği için her seferinde soruyorlar; “Hâlâ magazini seviyor musun?” diye...
Neden sevmeyeyim...
Evet, seviyorum.
Sevmekle kalmıyorum;
Karda kışta kapı önlerinde bekleyen muhabirlere de, haber peşinde koşan arkadaşlarıma da büyük saygı gösteriyorum.
Art niyetli olmadığı, bel altından vurmadığı sürece de yapılan yanlış haberlere hoşgörüyle yaklaşıyorum.
Hangimiz hata yapmıyoruz?
Magazin hepimizin hayatında var.
En sevmiyorum diyen bile magazini şurasından ya da burasından takip ediyor.
Kaliteli yapılmış bir magazin herkesin ilgisini çeker.
Hayatımıza renk katar.
Eğlencelidir.
Kafa dağıtır.
Bu yüzden magazini hep severim işte.

Yazarın Tüm Yazıları