Paylaş
Anılarınız mı sizin için değerli, yoksa geleceğiniz mi?
Şöyle açarsak...
Bir masaya oturduğunuzda daha çok hatıralarınızı mı konuşuyorsunuz, yoksa önümüzdeki günlerde yapmayı planladıklarınızı mı?
Hele hele biraz konuşkansanız.
Sık görüştüğünüz dostlarınıza sorun bu durumu aslında...
Bakalım, anılarınızdan mı bıkmışlar, yoksa gelecek planlarınızdan mı?
Bıkmışlar diyorum, çünkü maalesef insanların çoğu dinlemeyi değil, konuşmayı seviyor.
Neden acaba?
Öğrenmek varken öğretmek... Güya çok biliyoruz ya!
Dinlemek ve konuşmak konusundaki denge o kadar önemli ki...
Çok susarsanız belki ağırbaşlı ama bir o kadar da sıkıcı...
Çok konuşursanız geveze ama yine sıkıcı olmak var.
Başladığımız noktaya geri dönersek...
Anılarla ve gelecek, konuşmak ve konuşmamak gibi...
Ortasını bulmazsak, yandık.
Hep geleceği konuşursak, hayalci...
Hep geçmişi konuşursak, “oralarda kalmış biri”...
Minik bir imtihan yapın kendinize...
Bugün sorun bakalım üç dostunuza:
“Ben daha çok geçmişi mi, yoksa geleceği mi konuşuyorum” diye...
Alacağınız cevaptan sonra kendi içinizde tartmaya başlayacaksınız.
Geleceği çok konuşuyorsam, gelecek kaygılarım var.
Geçmişi çok konuşuyorsam, saklamak istediklerim var aslında diye düşünün...
Çünkü dikkat edin, kim bir konuya çok takıksa mutlaka “orayla” ilgili bir travması vardır.
Konuşarak, “onay” alır ve sizi de “ücretsiz” psikolog yapar aslında...
Ve terazide ulaşmamız gereken nokta, hep denge...
Hayatın en önemli unsurlarından biri “denge”...
Ben şu an bu yazının bu bölümünü hazırlarken, yanımdaki arkadaşıma sordum:
“Daha çok yazılacak şey var, güzel de konu, devam edeyim mi sence?” diye...
“Bence diğer konulara da yer kalsın” deyince...
Bravo işte dedim. Denge bazen de danışarak sağlanır!
O yüzden de bu konuyu burada kesiyorum.
Ne dedik, ne kısa, ne uzun, ne çok, ne az...
Tadında kalmalı her şey, dengeli ve tadında...
İyi gelir ruhuna
Bizim ne güzel sohbetlerimiz vardır değil mi...
Komşu sohbetleri, dost sohbetleri, arkadaş sohbetleri, aile sohbetleri, iş sohbetleri, kardeş, anne-kız sohbetleri...
Öyle işe yarar, öyle rahatlatır ki insanı...
Canın sıkılıyor, git bir dostuna, bir kahve, bir çay sohbeti yap...
Her derde devadır, iyi gelir ruhuna... Yeni moda deyimle ‘mod’un değişir.
Kapıdan çıkarken de bitmez bu sohbet...
Bir de kapı arası sohbetler vardır ki, giderayak en can alıcı ve etkileyici yorumlar orada yapılır.
Uzun süredir görmediğim dostlarımla buluştuğumda, en güzel bakışlarımla bakmayı umarım...
Öncesinde dua ederim, iyi, güzel, sağlık ve mutluluk içinde göreyim onları diye.
Öyle olmalarını arzu ederim.
Bol sohbetlerle dolu bir haftanız olsun hepinizin...
Benim düşsel yolculuğum her renk
Ben seyretmem, izlerim...
Mavi, sarı, kırmızı ve her tonda düşsel yolculuklara çıkarım.
Tamamen safiyane ve tesadüflerle şekillenen sahne hayatımda, olabildiğince detaylarla yoğrulmayı seçtim.
Kibirli bir detaycılık değildi benimkisi...
Öylesine içten gelen, önünde duramadığım...
İyi bir şey mi bu derseniz... Hem iyi hem kötü...
Sonuç şudur ki: Detaylara önem vermenizi şiddetle tavsiye ederim...
Özlü sözler anlayana
* Ağaç ne kadar yüksek olursa olsun, yaprakları yine de yere düşer... Anonim
* Her insan yapmadığı tüm iyiliklerden suçludur... Voltaire
* Edepli, edebinden susar, edepsiz de ben susturdum zanneder... Mevlana
* Bir şeyi kaybedeceğimizi anladığımız zaman çok severiz. Anonim
Paylaş