Tedavisinin sürdüğü, durumunun iyi olduğu haberlerini alıyorduk ama kendi gözlerimle görmek istedim.
Perşembe günü kalktım, sevgili Behzat Gerçeker, Murat Yıldırım ve Cengiz Semercioğlu’yla birlikte evine ziyarete gittim.
İyi ki de gitmişim, çok güzel bir gün geçirdim.
Hem uzun süredir görmediğim bir dostumla hasret gidermiş oldum hem de hayat, müzik, sağlık, şarkılar, memleketin hali üzerine sohbet etme imkanı buldum.
Meğer çok özlemişim Kayahan’ı.
O dobra dobra konuşmasını, sözünü sakınmamasını, müzikal yeteneğini, müzik konusundaki engin bilgisini...
Oturduk uzun uzun konuştuk.
Geçenlerde yaşadığım böyle ilginç bir olayı anlatayım size...
Uzakdoğu’dan döndüğüm günlerdi. Akşam yemeğinde arkadaşlarımla dışarı çıktım, yemek sonuna doğru da ayakkabılarımı çıkardım ayağımdan.
Çıplak ayak olmak hep özgürlüktür benim için...
Bütün gün ayaklarımı yoran ayakkabılarla devam etmektense, bıraktım Ajda Pekkan falan olmayı, aldım elime ayakkabıları, yalın ayak çıktım restorandan.
Kapının önünde yağmur çiseliyor ama ben yalınayak sokaklarda olmaktan çok mutluyum. Ne fotoğrafçı var ne gören birileri...
İstanbul’da yağmurda yalın-
ayak atmışım kendimi sokağa.
Hayatım boyunca insan hayatının öneminin karşılığının olmadığına inandım.
Hayatın karşılığı hiçbir şeyle ölçülmez.
Her açıdan kötü bir hafta geçirdik.
Sağduyulu ve itidalli davranmanın hiç olmadığı kadar zor ama bir o kadar da önemli olduğu bir haftaydı.
Hep beraber, 15 yaşında ekmek kadar saf ve temiz Berkin Elvan’ın 9 ayda gözlerimizin önünde eriyerek vefat etmesine tanık olduk.
Hep dua ettik bir mucize olur da ekmek almaya gittiği gibi aramıza döner diye.
Olmadı. Daha neler yaşayacak neler görecekti uzun hayatında.
Ben bayılırım.
Bazen bir şarkımın hiç bilmediğim remiksli haline rastlarım radyonun birinde.
Sevinirim.
Sanki başka birinin şarkısı...
Ama bana hiç yabancı olmayan bir şarkıyı dinler gibi oluyorum.
Ben o remiksli şarkılardan tekrar besleniyorum.
Remiksli şarkılar yeni heyecanlardır.
Erkekler ise 1 ay sonra.
İngiltere’de yapmışlar bu araştırmayı.
Bence de doğru bir sonuç çıkmış.
Erkekler kararsızdır, çünkü akılları da gönülleri de gider gelir...
O yüzden ayrılmaya karar verseler bile bir ay boyunca düşünüp dururlar.
Kadınlar ise kararı verdikten sonra altı gün içinde kesip atıyorlar.
Peki ondan öncesi?
Bir türlü kendimizi toparlayamıyoruz.
Herkes birbiriyle kavga ediyor. Gazeteci gazeteciyle kavga ediyor.
İş dünyası iş dünyasıyla kavga ediyor.
Siyaset dünyası zaten kılıçları çekmiş durumda.
Gerginliğin dozu azalacağına her geçen gün artıyor. Bağışıklık sistemimiz çöktü.
Hepimizde ruhsal bir çöküş var bunu nasıl düzeltebiliriz nasıl tekrar yukarı çekebiliriz bilmiyorum.
Bu çökmüş ruh halinden sanat dünyası da çok etkileniyor.
Çünkü erkek kıskandığı zaman yok etmeye çalışıyor.
Vuruyor, kırıyor, dövüyor, öldürüyor.
Neden?
Kendine olan güvensizliğinden.
Kıskançlık ilişkiyi kurt gibi yiyip bitiren bir şeydir.
Kafanızı kurcalayıp durur.
Güvensizlik yaratır.