Paylaş
- ACUN ILICALI: Parayı bastırıp Hollanda’nın Fortuna Sittard adlı futbol takımını satın almış. YERİNDE OLSAM... Paramı böyle boş işlere harcamaz, zor günler için yastık altında saklardım.
- CEMAL ENGİNYURT: En son çıktığı tartışma programında acayip iyi bir polemikçi, kendini izleten bir tartışmacı, gerginliği belli dozda yükselten ekran yüzü olmayı başarmış. YERİNDE OLSAM... Tartışma programlarına daha çok çıkardım.
- ESER YENENLER: Fazla kilolarından kurtulmak istiyormuş. Bu sefer çok kararlıymış. Ödünsüz bir diyete başlamış. YERİNDE OLSAM... “En sevimli, en sempatik tarafım bu” diyerek vazgeçerdim.
- NUMAN KURTULMUŞ: Muhafazakâr kesimin bir bölümünün tepkisini çeken “İstanbul Sözleşmesi” için itiraz etmişti. YERİNDE OLSAM... “Bu sözleşme ortadan kalkarsa kadına şiddet meselesi ne olacak” sorusuna etkili bir cevap geliştirirdim.
- BEREN SAAT: Yine entel dantel açıklamalar yapmış konuk olduğu bir canlı yayında... YERİNDE OLSAM... Bu kadar kasmaz, “Olacağına varır” der, pek içselleştirmediğim konulara dalmazdım.
- EKREM İMAMOĞLU: Dönüp dolaşıyor, Kanal İstanbul meselesini köpürtüyor. Dönüp dolaşıyor, çekişme çıkaracak mevzulara sarılıyor. YERİNDE OLSAM... “Adam İstanbul’a amma hizmet etti ha!” dedirtmek için çırpınırdım.
- OZAN GÜVEN: Hâlâ üste çıkmaya çalışıyor, hâlâ burnundan kıl aldırmıyor. YERİNDE OLSAM... “Bağışlanamaz bir hata yaptım. Alkolü fazla kaçırınca öfkeme hâkim olamıyorum. Derhal tedaviye başlıyorum” diye bir açıklama yapardım.
- MANSUR YAVAŞ: İyi gidiyor. İşine bakıyor. Fakat arada dayanamayıp Melih Gökçek’e laf etmeden de duramıyor. En son yine böyle yaptı. YERİNDE OLSAM... Melih Gökçek’i “unutma bahçesi”ne atardım.
- CANAN KARATAY: Pandemiden önce reytingi acayip yüksekti. Her söylediği TT oluyordu. Pandemiyle birlikte bilimselliği acayip darbe yedi. YERİNDE OLSAM... Yeni bir huruç harekâtı planlamayı aklımdan bile geçirmezdim.
- FAHRETTİN KOCA: Pandemi meselesinden millet acayip sıkıldı, bıktı. Uyarı falan duymak istemiyor. Ancak o, ısrarla uyarılarına devam ediyor. YERİNDE OLSAM... Bıkkınlığı düşman beller ve buna karşı yepyeni bir strateji geliştirirdim.
- BURHAN KUZU: Bir ara her konuda tweet atıyor, en tartışmalı konulara dalıyor, lüzumsuz gerilimlerin güm diye ortasında kalıyordu. Ama artık kesti. YERİNDE OLSAM... Twitter orucunu sürdürürdüm.
ABDULLAH GÜL’ÜN AYASOFYA TELEFONU
İŞİTTİĞİME göre Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı telefonla arayıp Ayasofya kararından dolayı tebrik etmiş Abdullah Gül...
*
Benimse kafamda tek bir soru var:
*
Bu telefon...
Abdullah Gül’ün ‘millet ittifakı’ adayı olması işini...
Daha da zorlaştırır mı, yoksa kolaylaştırır mı?
BUZ GİBİ SOĞUYORUM
- 15 Temmuz’a “tiyatro” dendiğinde...
- “FETÖ’cüsün/Asıl sen FETÖ’cüsün” tartışması başladığında...
- 15 Temmuz’da yapılan muazzam direniş küçümsendiğinde...
- 15 Temmuz bağlamında bir milli birlik sağlanamadığında...
*
BUZ GİBİ SOĞUYORUM.
AH BENİM İNŞAAT İZLEME MERAKIM
İTİRAF ediyorum:
Kepçelerin bir araziye dalmasını, kamyonların toprak taşımasını, işçilerin temel atma çabalarını gördüğüm anda...
Başlıyorum izlemeye...
Farkındayım yaptığımın saçmalık olduğunun... Fakat maalesef gözümü alamıyorum olan bitenden.
Ne de olsa ben de bu milletin bir parçasıyım.
*
İşte bu tuhaf milli merakın gayet farkında olan bir inşaatçımız, İzmit’te yaptığı iş merkezinin inşaatının etrafına çevirdiği paravana “ekran” benzeri bir bölüm açmış ve altına da “ŞANTİYE İZLEME ALANI” yazmış.
Oradan geçiyor olsaydım izlerdim kesin en az 15 dakika...
ADALET AĞAOĞLU İÇİN ÜÇ PERDE
BİRİNCİ PERDE
Yer: The Marmara’nın kafesi
Yıllar yıllar önce... The Marmara’nın kafesi diye bir yer vardı. Hatırlayanlar hatırlar. İlk orada görmüştüm Adalet Ağaoğlu’nu... Genç bir yazarla buluşmuş, kahve içip sohbet ediyorlardı. Önlerinde dergiler, kitaplar... Adalet Hanım, nezaket içinde dinliyordu genç yazarı... İmrenerek bakmıştım bu tabloya... “Ah o sohbette ben de olsaydım” falan diye geçirmiştim içimden...
*
İKİNCİ PERDE
Yer: Başbakanlık binası
Barış umudunun doğduğu zamanlardı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “barış” için ilk adımı attığı gün... Ankara’da Başbakanlık’ta buluşma vardı. O toplantıda dilekler, temenniler, politik analizler yapılmıştı uzun uzun... Ve konuşma sırası Adalet Ağaoğlu’na gelmişti. Adalet Hanım, bir kâğıt çıkardı ve başladı Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Memleket İsterim” adlı şiirini okumaya... Havaya bir anda en samimi, en barışçıl bir atmosfer egemen oldu.
*
ÜÇÜNCÜ PERDE
Yer: Bebek Oteli’nin terası
Günler günleri kovalamıştı. Bahar gelmişti. Ve ben Adalet Ağaoğlu ile Bebek Oteli’nin terasında buluşmaya başladım. Romandan, edebiyattan, politikadan söz edilen tadına doyulmaz eşsiz sohbetler ettik. Adalet Ağaoğlu’nun günlüklerini okuyor, orada altını çizdiğim bölümleri soruyordum kendisine... Anlatıyordu. Gülerek, eğlenerek, kendisiyle dalga geçerek... Ama konu romana gelince acayip ciddileşiyordu. Şu hayatta ödün vermediği tek bir şey vardı: Roman.
*
Ruhu şâd olsun. Onu çok özleyeceğiz.
ÇOK İŞE YARAYACAK YEDİ YAŞAM İLKESİ
- BİR: Kimseye asla gözü kapalı güvenme. İlle de birilerine gözü kapalı güveneceksen kedine güven, köpeğine güven.
*
- İKİ: Her zaman doğru bildiklerini söyle... Doğru bildiklerinden hepsini söyleyemediğin zamanlarda da en azından doğru bildiklerinden bir kısmını söyle.
*
- ÜÇ: Kendini hiçbir zaman vazgeçilmez belleme... Ama vazgeçilmez olduğun zamanlarda da yaptığın işin hakkını ver.
*
- DÖRT: Her zaman her yaptığın iyiliğin ya da kötülüğün karşılığını almayabilirsin. Ama unutma ki... Bazen alırsın karşılığı.
*
- BEŞ: Doğru bildiklerinden asla taviz verme... Ama bu demek değildir ki azıcık esneme yapmayacaksın. Esne. Ama azıcık esne.
*
- ALTI: Sana “Sen çok iyi bir insansın” dendiğinde alabildiğine memnun ol. Ama yine bir kuşku payı bırakmayı da unutma.
*
- YEDİ: Zaaflarına yenik düşmemeye çalış... Ama unutma ki... Edebiyatta, sanatta, resimde ortaya çıkan bütün harika işler zaafı olan insanların elinden çıkmıştır.
Paylaş