BAŞBAKAN Erdoğan’ın telaffuzu, tipik imam-hatipli telaffuzudur...
Özellikle Arapça’dan dilimize geçen sözcüklerde "y"lere bastırması, "ayn"ları çatlatması, "he"lerin hakkını vermesiyle meşhurdur.
Ayrıca eski kelimelerin anlamına da vakıf olduğu izlenimini vermektedir.
Fakat... Ender olarak vahim hatalar da yapmaktadır.
Hem de "Arapça / Farsça" karışımı sözcüklerde...
İşte onlardan biri:
Erdoğan "kazazede" diyeceğine "kazazade" diyor.
"Acaba yanlış mı anladık" falan diye düşünürken...
Aynı hatayı bir daha yapmasın mı?
Demek ki Tayyip Bey’in imam-hatip tahsili, Arapça’dan gelen "kaza" sözcüğüyle, Farsça’dan gelen "zede" ekinin birleşmesiyle oluşan "kazazede" sözcüğünü kavramaya yetmemiş.
Aynı tahsil, Farsça’dan gelen "zade" ekinin "oğlu" anlamına geldiğini bilmeye de yetmemiş.
Olay şudur:
Kazaya uğramış kimse için "kazazede" denir.
"Haramzade"nin ne anlama geldiğini de Erdoğan bulsun...
Memuriyet meselesi
HER ay başı maaş alıyoruz ya...
Başbakan Tayyip Erdoğan, sırf bu yüzden, burada yazıp çizenler için "memur" diyor.
Demek istediği şudur:
"Parayı veren düdüğü çalar."
Kendisi "parayı verdiğine düdüğünü çaldırmaya" alışkın olduğundan...
Herkesin aynı türden ilişki kurabileceğini düşünüyor.
Ötesine aklı kesmiyor.
Hadi diyelim ki biz maaşlı memurlarız, memuriyetimizin gereğini yapıyoruz...
Peki Tayyip Bey’in damadına kazandırdığı yayın organlarında yazıp çizenler, bu işi meccanen mi yapmaktadırlar?
"Majestelerinin Karikatüristi"nin banka hesabına her aybaşı para yatırılmamakta mıdır?
Fehmi Abi maaş almamakta, her ay başı kendisine "Allah razı olsun Fehmi Bey" denmesine fit mi olmaktadır?
Erdoğan’ın bir koşu gittiği televizyon kanallarında kendisine 90’lık pas atanlar, bu görevlerini meccanen mi yapmaktadırlar?
Son söz şudur:
Bizim için "Memuriyetlerinin gereğini yapıyorlar" diyen Tayyip Bey, inandırıcı olmak için...
Ya kendi yayın organlarında yazıp çizenler için de aynı hükmü vermeli ya da susmalıdır.