Paylaş
- İsrail uluslararası sularda hiç de hakkı olmadığı halde resmen korsanlık yapacak.
- İsrail yardım gemisindeki 9 gönüllüyü dünyanın gözü önünde acımasızca katledecek.
Sonra da...
Efelenmeye devam edecek.
Tazminat ödemeyi bıraktık, özür dilemeye bile yanaşmayacak.
* * *
Bu barbarlık, bu küstahlık, bu şımarıklık karşısında ne yapacaktı Türkiye?
- “İsrail’in şımarma ve küstahlık yapma hakkı vardır” anlayışıyla hiç sesini çıkarmayacak mıydı?
- Katliam gerçekleştiren İsrail yerine, Mavi Marmara’yı yola koyanları mı hedef alacaktı?
- Dünyanın gözü önünde bir sivil yardım gemisine operasyon düzenleyen İsrail’in pervasızlığını suskunlukla mı geçiştirecekti?
- Yapılacak onca şey arasında yapılacak en son şeyi yapan İsrail’in yakasına yapışmayacak mıydı?
* * *
Size bir şey söyleyeyim mi?
Barbarlığı, küstahlığı, şımarıklığı yeryüzünün hiçbir ‘rapor’u temize çıkaramaz.
Bir yardım gemisine tam teçhizatlı komandolarla yapılan hukuksuz baskını, değil bir tane Birleşmiş Milletler raporu, bin tane Birleşmiş Milletler raporu bile meşrulaştıramaz.
Çankaya’da bir heveskâr
BEN heveskâr bir adamım.
Her şeye heves ederim:
Maça Kızı’nda yemek yemeye, Sunset’te güneşi batırmaya, Bodrum’a gitmeye, otel yazıları yazmaya, Atiye Sokak’ta gelen geçene bakmaya, Twitter’da mavra yapmaya, hatta arazi bakmaya bile heves ederim.
Adım bu yüzden ‘heveskâr’a çıktı.
Çıksın. Sorun değil.
* * *
Bir heveskâr, kendisi gibi heveskârları görünce mutlu mesut olur.
Bu açıdan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Belgin Doruk’lu, Filiz Akın’lı, Ediz Hun’lu eski Yeşilçam filmlerine heves edip arkadaşının Cadillac’ı ile Tarabya’da tur attığını yansıtan fotoğrafları görünce bir keyiflendim ki o kadar olur.
Hatta heves bile ettim.
Eski bir Cadillac bulursam, ben de Tarabya’da bir tur atacağım.
‘Twitter’ bıçak gibidir
70’LERİN sonunda, 80’lerin başında aşırı dindar muhitlerde yapılan iç tartışmalardan birinin konusu televizyondu.
“Televizyon seyretmek zararlı mı, değil mi?” üzerinden yapılan bu tartışmalardan şu sonuç çıkmıştı:
“Televizyon bıçak gibidir. Adam öldürmek için kullanırsan zararlı, ekmek kesmek için kullanırsan yararlı”.
* * *
Şimdi benzer bir tartışma Twitter için yapılıyor.
Twitter dünyasına yabancı olanlar, içinde yer almadıkları bu dünyayı sadece ‘dışarıya yansıyan küçük çapta skandallar’ aracılığıyla tanıyorlar ve sanıyorlar ki orada herkes birbirinin gözünü oymakla meşgul.
Bu sanıdan hareketle de hüküm veriyorlar: “Twitter çok zararlı bir şey”.
Başta Mehmet Tezkan olmak üzere bu dünyaya yabancı olan tüm arkadaşlara seslenmek istiyorum:
“Twitter bıçak gibidir. Adam öldürmek için kullanırsan zararlı, ekmek kesmek için kullanırsan yararlı”.
‘Kaptan Amerika’ filmi
- “Çok Amerikancı bir film” ama merak buyurmayın: Filmdeki Amerikancılık o kadar karikatürize bir durumda ki, “İnceden dalga mı geçiyorlar” diye düşünmeden edemiyorsunuz.
- Bir süper kahraman filmi... Ama öyle derinlikli süper kahraman filmlerinden değil. İyilerle kötülerin keskin hatlarla birbirinden ayrıldığı bir film.
- Siz de benim gibi İkinci Dünya Savaşı zamanlarına özel bir ilgi duyuyorsanız film tam size göre. Dönemin atmosferi gayet güzel bir şekilde yansıtılıyor.
- Bir şey daha var: Gözlüklü izlenen filmlerden biri bu. Yani oyuncaklı...
- Yine de uyarımı yapayım: “İnceden dalga geçilerek bile olsa Amerikan propagandasına maruz kalmayı sinirlerim kaldırmaz” diyenlerdenseniz, bu filmden uzak durun.
Cevap hakları
KALEM benim elimde” diye istediğim gibi sallayacak mıyım?
Tabii ki hayır!
Haklarında yazıp çizdiklerimin de hakları vardır.
Aşağıdaki notları, işte bu hakka riayetin bir sonucu olarak takdim ediyorum:
- HÜSEYİN ÇELİK: Telefonla aradı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yeniden organize edilmesi konusunda hazırladığı plana verdiğim destekten dolayı memnun olduğunu söyledi. “Milli Güvenlik dersleri tamamen kaldırılmalı” önerisini, üzerinde düşünmeye değer bulduğunu ifade etti. Planın 2023’ü hedeflemesiyle ilgili olarak da “Bazı konular hemen halledilebilir ama bazı konuların halli teknik nedenlerle uzayabilir” dedi.
* * *
- ŞAMİL TAYYAR: Yazılı bir açıklama gönderdi. ‘Taçsız Vekil’ diye imzaladığı açıklaması şöyle: “Deniz Feneri Davası, Alman derin devletinin CHP üzerinden organize ettiği AK Parti iktidarına yönelik siyasi operasyondur. Bu davayla AK Parti arasında rabıta kurup hem hukuki hem siyasi sonuç umdular. Olmadı. Şu anki haliyle Deniz Feneri davası, Alman derin devletinin de CHP’nin de arzu ettiği bir sonuç değildir. Çünkü AK Parti’yi çuvala dolduramadılar. Ancak dava, ulusalcılar tarafından Ergenekon’un karşısına çıkarıldı. Kamuoyu baskısı yüzünden tutuklamalar çıktı. Bu karar da ‘mahallede kalanlar’ üzerinden uygulandı. “Eğer Ahmet Hakan Hürriyet’te değil de Kanal 7’de kalsaydı tutuklanabilirdi” derken kastım, bu ironik tabloya dikkat çekmekti. Yoksa şahsına suç isnat etmek gibi bir niyetim asla olmadı.
* * *
- DENİZ FENERİ SAVCISI: Deniz Feneri Savcısı Nadi Türkaslan aradı. Öncelikle sanıkların tutuklanma kararını kendilerinin vermediğini, mahkemenin verdiğini söyledi. Ardından da kendilerinin davayla ilgili basına bilgi sızdırmadıklarını, sadece kendilerine yönelik suçlama ve ithamlara cevap verdiklerini belirtti. Savcının vurguladığı bir husus da şu: “Ben çeyrek asrı bulan savcılık hayatımda hiçbir zaman kişilerle, kişilerin siyasi ilişkileriyle, pozisyonlarıyla ilgilenmedim. Sadece doğru bildiğimi, inandığımı yaptım”.
* * *
- BURSA VALİSİ: Bursa Valisi Şahabettin Harput dün yazılı bir açıklama yaparak ‘kadın görevliye galoş giydirme’ meselesine açıklık getirdi. Vali Harput “Yakın zamanda ciddi bir bel fıtığı ameliyatı geçirmiş olmam ve doktorlarımın sağlık nedeniyle eğilme konusunda şahsıma koydukları kısıtlama sebebiyle böyle bir görüntü ortaya çıkmıştır” dedi. Kadim dostum Dr. Eser Alptekin de “Vali Bey benim hastamdır. Eğilmesi ciddi sağlık sorunlarına yol açabilirdi” dedi. Konuyu şöyle bir temenni ile kapatalım: Keşke galoş giyilmesi gereken yerlerde bir sandalye bulundurulsa da bu tür ‘tatsız’ görüntüler ortaya çıkmasa.
Raporlar İsrail’i dizginleyemez
ERTUĞRUL Özkök diyor ki:
“Sonuçta olan Gazze’ye oldu. Gazze ablukası, Birleşmiş Milletler raporuyla meşrulaştı”.
* * *
Ertuğrul Özkök müsterih olsun!
Birleşmiş Milletler’den “Gazze ablukası hukuk dışıdır, derhal kaldırılmalıdır” diye bir karar çıksaydı da sonuç değişmezdi.
Bu zamana kadar Birleşmiş Milletler’den İsrail aleyhine sayısız karar çıktı da ne oldu?
İsrail hangi birini dikkate aldı ki?
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’nun “Gazze ablukası insafa ve vicdana sığmaz” diye kapı gibi raporu var ama İsrail hiç tınmıyor bile. Yani...
BM raporu öyle de olsa, böyle de olsa...
Sonuçta olan hep Gazze’ye olur.
Paylaş