Paylaş
Necip Fazıl’ın her taşın arkasında Yahudi arayan, Hitler’e hafiften arka çıkan, Yahudilerin bütün kötülüklerin anası olduğunu öne süren satırlarını alıntılamış.
Ardından da...
“Böyle birinin adı nasıl oluyor da sokaklara, okullara, kültür merkezine veriliyor” diye sormuş.
* * *
Roni bir Yahudi’dir...
Durun, hemen üstüne atlamayın bu bilginin.
Roni, aynı zamanda sıkı bir İsrail karşıtıdır. İsrail’e en yaman eleştirileri o getirir.
Ne zaman Filistin’in üstüne bombalar yağsa...
Muhafazakâr medyamız, hemen Roni’nin kapısını çalar.
Ve Roni, İsrail’e saydırdıkça saydırır.
Muhafazakâr basınımız da bu saydırmaları manşete çeker, “Bakın, bir Yahudi de İsrail’i eleştiriyor” havasıyla...
* * *
Ama ne zaman ki Roni, Yahudi düşmanlığı yaptığı için Necip Fazıl’ı sert bir dille eleştirir.
İşte o zaman külahlar değiştirilir.
İsrail politikalarını eleştirdiği zaman gayet “kullanışlı” ve “işe yarar” bulunan Roni’nin “Yahudi kimliği”, bu kez bir saldırı vasıtası haline getirilir.
“Yahudileri eleştirdiği için üstat Necip Fazıl’a dil uzatan küstah Yahudi” gibi cümlelerle girişilir Roni’ye...
Çünkü Necip Fazıl, onlara göre bir üstattır ve üstatlar ne demiş olurlarsa olsunlar haklıdırlar, eleştiriden münezzehtirler.
* * *
Ey Türk gençliği!
Kimseyi “üstat” belleme.
Kimseye sonuna kadar kefil olma, kimseyi eleştirilmez ilan etme, kimseye kutsallık atfetme.
Adamın şiirini sev, esprisine hayran ol, bazı görüşlerini benimse...
Ama sakın mürit yazılma...
Eğer yazılırsan...
Sonuçta işte böyle ahlaki çelişkiler, etik tutarsızlıklar deryasında acıklı çırpınışlar içinde kalıvermek durumu ortaya çıkar.
Eski Fethullah Gülen yeni Fethullah Gülen
- “Eski Gülen” Amerika’da ikamete mecbur bırakılmıştı... “Yeni Gülen”in böyle bir ikamet mecburiyeti yok.
- “Eski Gülen” politik arenada taraf olmamaya itina gösterirdi. “Yeni Gülen”in böyle bir özeni yok.
- “Eski Gülen”, hiçbir partiyle arayı açmazdı. “Yeni Gülen” MHP ile arayı açmaktan kaçınmıyor.
- “Eski Gülen” filozofik yaklaşımlarıyla öne çıkardı. “Yeni Gülen” politik yaklaşımlarıyla öne çıkıyor.
- “Eski Gülen” kimseyle koalisyon yapmazdı... “Yeni Gülen” AK Parti ile koalisyon yapmış görünüyor.
- “Eski Gülen” sistemi ürkütmekten kaçınırdı... “Yeni Gülen” sistemin dönüştüğünün farkında...
- “Eski Gülen”in beyaz Türkler arasında sevenleri vardı. “Yeni Gülen” beyaz Türkler ile arayı açtı.
Sadece Hasan Cemal mi?
HASAN Cemal’in “Darbeye destek verenler köşe yazısı yazmasın” cümlesine harika bir gönderme yapmış Oray Eğin...
Diyor ki:
“Hadi diyelim ki bu kriteri uygulamaya koyduk... O zaman senin yaklaşık 13 senedir fazla mesai yaptığını, çoktan işten atılman gerektiğini söylemek yerinde olmaz mı? Arşiv unutmaz. 28 Şubat’ın en ateşli savunucularından biriydin.”
Oray’a ben de bir ekleme yapayım:
Eğer Hasan Cemal’in kriteri “esas” alınacak ise...
Sadece Hasan Cemal değil, birçok köşe yazarı 13 yıldır fazla mesai yapıyor demektir.
Çünkü 28 Şubat’ta çalıştığım televizyon kanalında “direnişe geçmiş yazar” bulmak için ne denli zorlandığımı bir ben bilirim, bir de Allah.
Benden söylemesi
BENİM eski mahalleden arkadaşlar, “Biz bu polemikte Mehmet Barlas’tan yanayız” diyorlarmış.
Fark etmez... Dilediklerinin yanında yer alabilirler.
Ama onlara bir uyarıda bulunmak isterim:
Mehmet Barlas’ın “bizim mahalleliler” için bir ağzını bozma, “kenarın dilberi” falan diye laf çakma eşiği var.
Eğer Barlas’a “büyük demokrasi kahramanı”, “süper malumat insanı”, “fıkra deposu”, “evinde devlet adamlarını ağırlayan üst insan” falan derseniz...
Eşiği aşmamış olursunuz ve mesele çıkmaz.
Ama eğer kafayı kaldırır, kendisine bir çift laf ederseniz...
Eşik aşılmış olur ve “kenarın dilberi” lakabını almaya hak kazanmış olursunuz.
Hatta Murat Bardakçı gibiler de yancılık yapıp sınıfsal destek babından Barlas’a entelektüel yardım sunarlar.
Ben sandım ki
NUMAN Kurtulmuş Saadet’in başına geçtiği zaman, “Ondan bir numara olmaz” diye yazmıştım.
Yanılmışım!
* * *
- Ben sandım ki... Numan Bey neden AK Parti yerine Saadet’i tercih ettiği sorusuna doğru dürüst bir cevap veremez. Meğer esaslı cevapları varmış.
- Ben sandım ki... Numan Bey cesaretsiz ve ürkektir. Meğer acayip cesur biriymiş.
- Ben sandım ki... Numan Bey üslubunu ve dilini, halkın diline çeviremez. Meğer sular seller gibi çevirebilirmiş.
- Ben sandım ki... Numan Bey kısa bir sürede yılar. Meğer yılgınlık söz konusu değilmiş.
- Ben sandım ki... Numan Bey, Erbakan Hoca’ya mutlak itaat etmek zorunda bırakılır. Meğer gerektiğinde itaatsizlik yapabilirmiş.
- Ben sandım ki... Numan Bey partideki “ak saçlılar” karşısında direnemez. Meğer direnebilirmiş.
* * *
Bütün bu özellikleriyle...
Türk siyasetinde yepyeni bir adresin oluşumunu sağlayabilir Numan Kurtulmuş.
Hafife alınmasın, dikkatle takip edilsin lütfen...
Ben yanıldım, başkası yanılmasın.
Yeni sezon için kişisel favoriler
BİR: “Öyle Bir Geçer Zaman ki...” adlı dizi var ya... İşte bu dizi hiç dizi izlememekle övünen benim gibi birini de dize getirecek sanırım.
İKİ: Nişantaşı City’s’in sinema katında bizim İzzet Çapa’nın açacağı “Limonata” adlı mekân... Sanırım o mekâna, “Gitmişken bari film de izleyelim” muamelesi çekeceğim.
ÜÇ: Haberim yoktu, epeydir revaçtaymış: Artık Bodrum, Çeşme ya da Alaçatı’ya sohbahar-kış aylarında gidiliyormuş... Duyduğum en şahane trend!
DÖRT: Bir arkadaşım sevindirici haberi verdi: “Bu kış yine Ümit Besen kışı olacak”. Hemen atıldım: “Peki ‘Hayatın draması varsa/Rando’nun kreması var’ demesi, işi bozmaz mı?”. Arkadaşım şöyle dedi: “Bozmaz. Onun bizde tükenmez bir kredisi vardır”. Ben de kabul ettim.
BEŞ: En az üç kişiden “Kapadokya’ya gel” daveti almış olmanın verdiği güven duygusuyla söylüyorum: Kapadokya bu sonbahara damgasını vuracak.
ALTI: Önümüzdeki günler “Öteki İstanbul”un keşif günleri olacak: Süleymaniye çevresi, Fatih’teki Siirtliler pazarı ya da Aksaray’daki kebapçılar çarşısı falan...
YEDİ: Benim gibi “az eski” kitaplara meraklı olanlar, sahaflar sizi bekliyor... Oraları “Hâlâ müşteriye çay ısmarlayan kitapçılar” olarak görürseniz ne demek istediğimi anlarsınız.
Paylaş