Paylaş
EKREM ERDEM: Görevi: Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı... Bence tam isabet... Tayyip Erdoğan’ın ta Refah Partisi İstanbul İl Başkanı iken en yakınındaki isimlerden biridir... Tam bir oy toplama sihirbazı... Sandık başı eğitimine acayip önem verir... Teşkilata hâkimdir... Yerel unsurları harekete geçirme üstadıdır...
HÜSEYİN ÇELİK: Vay... Edibe Sözen Hanım gitmiş ha... Demek ki “İletişim Profesörlüğü” unvanı da daha fazla yara almaktan kurtulmuş oldu... Hüseyin Çelik için ne derseniz deyin, iletişim kurmada gösterdiği performansa laf edemezsiniz... Yani Çelik’in “Tanıtım ve Medyadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı” olmasında da tam isabet var...
SALİH KAPUSUZ: Bakanlık bekliyordu ama olmadı... İşte yeni görevi: Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı... Herkes tarafından sevilir, herkesi sever... Farklı toplum kesimleriyle ilişkileri gayet iyidir... Yani bir biçilmiş kaftan daha...
Magazinciler ne zaman efendileşir
BİR: Birim şefleri tarafından, “Hadi evladım, bu gece mutlaka olay çıkarmalısın... Göreyim seni...” diye göreve yollanmadıkları zaman...
İKİ: Magazin bölümü için eleman seçerken en az diğer birimlere eleman seçerken gösterilen titizlik gösterildiği zaman...
ÜÇ: Magazinciyi “üç kuruş maaşa talim eden meslektaş” durumundan kurtardığımız zaman...
DÖRT: Gece sokağa çıkan magazincilerimiz için, “Magazincinin Hak ve Sorumluluk Bildirgesi” başlıklı bir metni ortaya çıkardığımız zaman...
BEŞ: Magazinci arkadaşa “En abuk soruyu sorarsan, en abuk cevabı alırsın... Soruyu yayınlamadığımıza göre mesele yok” diye taktik verilmediği zaman...
ALTI: “Aşk yaşamak”, “çıtır güzel”, “sosyete dilberi”, “yakalanmak” gibi magazin klişelerini şöyle bir elden geçirip yeniden düzenlediğimiz zaman...
YEDİ: “Kendilerini çektirmek için yanıp tutuşanlar” ile “kendilerini çektirmemek için yanıp tutuşanlar” arasındaki farkın fark edildiği zaman...
SEKİZ: Teoman’a bir tür Tolga Korel muamelesi çekmekten vazgeçildiği zaman...
Büyük yandaş yalanları
BİR: Askeri eleştirmek, hükümeti eleştirmekten çok daha risklidir...
İKİ: Bu gelişmelerin hiçbirinden Tayyip Bey’in haberi bile yoktur...
ÜÇ: Vallaha da billaha da benim Ertuğrul Özkök’ün yerinde gözüm yok...
DÖRT: Gerekirse Tayyip Bey’i de eleştiririm...
BEŞ: Tayyip Bey yapmadı, cemaat yaptı...
Neden ‘AK Parti’ yazıyorum
Köşe yazarlığına Sabah Gazetesi’nde başladım ben...
Geçen bir arkadaş “Neredeyse beş yıl olacak” dedi de “Vay be... Zaman ne de çabuk geçiyor monna” deyivermişim...
Neyse... Bu işe ilk başladığımda ben “AK Parti” diye yazıyor ve yazımı öyle gönderiyordum... Ama ertesi gün açıp baktığımda “AK Parti”nin “AKP”ye çevrildiğini görüyordum...
“Acaba işgüzar bir editörün rolü mü var bu işte?” diye bir iki araştırma yaptım...
Sonuç şuydu: Meğer Sabah Gazetesi’nin ortak kararı imiş “AKP” diye yazmak...
Ben de uydum o ortak karara... O zamandan beri “AKP” yazıyordum...
Fakat bu mesele yeniden gündeme geldiğinde, hiç kimseden herhangi bir telkin almadan “AKP”yi “AK Parti”ye çevirdim...
Şu üç nedenden dolayı:
BİR: Bir kurum kendisini nasıl nitelendiriyorsa ben de öyle nitelendiririm...
İKİ: AK Parti diyerek de bu hükümetin yanlışlarının yazılabileceğini göstermek istedim...
ÜÇ: AK Parti karşıtı bir misyona sahip olmadığımı fark ettirmek istedim...
Haftanın en iyi beşi
* Ortaya çıkan krize rağmen “tarihi düşmanlığı gömen” bir anlaşmaya imza atarak Türk Ermeni Protokolü’ne imza atan Dışişleri Bakanı
AHMET DAVUTOĞLU...
* En kritik konularda söylediği çok çarpıcı cümleyle hâlâ olaya son noktayı koymayı başarma potansiyeli taşıdığını gösteren SÜLEYMAN DEMİREL...
* Lice’nin kırsalında bedeni parçalanarak öldürülen küçük Ceylan’la ilgili soruşturmanın takipçisi olan İçişleri Bakanı BEŞİR ATALAY...
* “Önyargılarımız” konulu hem teknik, hem de içerik olarak çok başarılı reklam filmiyle ZAMAN GAZETESİ...
* Habertürk’teki söyleşileriyle röportajcılık alanında sergilediği müthiş istikrar ve inkişaf çizgisi nedeniyle HELİN AVŞAR...
Paylaş