Paylaş
- KENAN EVREN: Bu memlekette başörtüsü için ilk “Yasak hemşerim” lafını eden kişidir kendisi... Üniversitelerde başörtüsü yasağını o başlattı... O, “Yasak hemşerim” dedi ve ünlü yasak da başlamış oldu.
*
- CHP ÇİZGİSİ: Kenan Evren’in “Yasak hemşerim” dediği zamanlarda CHP yoktu, öncülleri vardı. Kenan Evren’in her yasağına itiraz eden bu öncüller, ilk kez, Evren’in bir yasağını pek bi’ beğendiler. Anında “Başörtüsü yasak olmalıdır, Kenan Paşamız haklıdır” pozisyonuna geçiverdiler.
*
- TURGUT ÖZAL: İktidar olup da muktedir olamadığı için hiçbir şey yapamadı üniversite kapılarında itilip kakılan başörtülüler için. Bir ara başörtüsünün adını “modern türban” olarak değiştirip bir şeyler yapmaya çalıştı ama nafile! Hakiki muktedirler “Türban da yasak hemşerim” diyerek noktayı koyuverdiler. Turgut Özal da işin peşini kovalamaktan vazgeçti.
*
- YILMAZ VE ÇİLLER: Bu ikisi ne yaptı başörtüsü yasağını kaldırmak için? Hiç! Hiçbir şey! Başörtüsü için bir şey yapmadılar ama yaptıkları şeyler vardı: Mesela Mesut Yılmaz imam hatip okullarının kapısına kilit vuran yasayı savundu, yasaya karşı çıkanlara “aydınlıktan korkan yarasalar” dedi. Mesela Tansu Çiller Amerika’lara, Avrupa’lara falan gidip “Bu türban yanlılarını ancak ben durdururum, beni destekleyin” dedi.
*
- BÜLENT ECEVİT: Öyle şeyler yaptı ki başörtüsüne karşı, neredeyse şampiyon oldu. Meclis’e giren başörtülü kadın milletvekili için “Bu hanıma haddini bildiriniz” dedi. Başörtüsüyle Meclis’e girmeyi devlete meydan okumak olarak değerlendirdi.
Partisinin milletvekilleri de Meclis’e giren başörtülü kadın milletvekiline yumruk sallayıp “Dışarı, dışarı” diye bağırarak utanç verici bir ayine imza attılar.
*
- SÜLEYMAN DEMİREL: Cumhurbaşkanı sıfatıyla başörtülü kadın milletvekiline “ajan provokatör” demesini geçtim... Yine aynı sıfatla üniversite kapısından kovulan başörtülü kızlara, “Burada size ekmek yok, hadi gidin Arabistan’da okuyun” dedi. Diyebildi...
*
- KEMAL KILIÇDAROĞLU: Yorgan gidip kavga bittikten sonra üniversitelerde başörtüsü özgürlüğü konusunda kısmen özgürlük yanlısı bir tutum alsa bile... Şöyle masaları falan yumruklayarak, “kimse kimsenin kılık kıyafetine karışmasın kardeşim, bırakın isteyenistediği gibi giyinsin, size ne” diyemedi, demesini bir türlü beceremedi.
*
Kısacası...
Yasakladılar, uğraştılar, mücadele ettiler, oyaladılar, zulme destek çıktılar, laf edemediler, laf etseler bile istismar için ettiler, tek bir adım bile atmadılar, halkın önemli bir kısmının talebini görmezden geldiler, gözlerini kapadılar, aleni düşmanlık yaptılar, dost gibi gözüküp düşmanlığa meylettiler falan...
*
Sonuçta ne oldu?
Şu oldu:
Halkın büyük bölümü, bu saçma, anlamsız ve haksız yasağı ortadan kaldırma potansiyeli taşıyan partiyi iktidara taşıdı, her girdiği seçimde oylarını arttırdı, muktedir olmasını sağladı.
Yani AK Parti’nin her girdiği seçimden daha büyük bir oy potansiyeliyle çıkmasını sağlayan biraz da diğer bütün partilerin başörtüsü yasağına karşı sergiledikleri sekter, lakayt, yasakçı ve etkisiz tutumlarıdır.
*
Size bir şey söyleyeyim mi?
Hayatlarını AK Parti’ye karşı mücadeleye adayanlar...
- “Eyvah türban, eyvah başörtüsü” diye ağlaştıkça...
- “Bu da mı başımıza gelecekti” diye eziklendikçe...
- “Yetiş ey Gazi Paşa” diye yakardıkça...
- Kamuda başörtülü kadın fotoğraflarına bakıp “Başımıza taş yağacak taş” diye endişelere gark oldukça...
- Başörtülü kadınların özgürlüklerini yaşaması karşısında mutlu olmak yerine hırs küpü haline gelmeyi tercih ettikçe...
- “Sonuna kadar kılık kıyafet özgürlüğü” diye haykırmasını beceremedikçe...
Bu AK Parti var ya...
Daha çok uzun zaman iktidarda kalır.
O ilkel kıyafet yönetmeliği değişmezse
- KAMUDA çalışan kadınların kılık kıyafetlerini en ince detaylarına kadar tanımlamaya kalkan o küstah kılık kıyafet yönetmelikleri toptan yere çalınmadığı müddetçe...
- Kamuda çalışan erkeklerin bıyıklarını nasıl tıraş edeceklerini bile en ince detaylarına kadar tarif eden o şapşal kılık kıyafet yönetmelikleri toptan yer ile yeksan edilmediği müddetçe...
- Devlet etek boyu ölçümlerinden elini çekmediği müddetçe...
- Siyaset adamları dekolte üzerine ahkâm kesmeye bayılmaya devam ettiği müddetçe...
- Yönetmelikler “kıl, tüy” tanımlarıyla dopdolu kaldığı müddetçe...
- Yetişkin insanların nerede nasıl giyinecekleri yukarıdan gönderilen talimatnamelerle belirlenmeye devam ettiği müddetçe...
“Kamuda türban özgürlüğünü biz getirdik” diye şişinenler, kılık kıyafet özgürlüğünün en hakiki savunucuları olarak görülmeyeceklerdir.
Sadece ve sadece “Bunlar amma da kendine Müslüman’mış yahu” diye anılacaklardır.
Örtü yasağı kalkmasaydı Çelik’e ne diyecektik?
AK Partili Hüseyin Çelik ekrandaki sunucunun dekoltesine laf ettiğinde ve edilen bu lafın ardından dekolteli sunucu ekmeğinden edilerek işinden kovulduğunda...
Hepimiz var gücümüzle itiraz ettik, ediyoruz.
*
Hepimiz parmaklarımızı Hüseyin Çelik’e doğru sallayarak şunları diyoruz:
- Sana ne kardeşim ekrandaki sunucunun kıyafetinden!
- Başkalarının kılık kıyafetine karışma hakkını kendinde nasıl görüyorsun!
- Beğenmiyorsan çevir kafanı!
- Sana uymuyorsa bakma!
- Açıklığın ya da kapalılığın sınırını belirleme hakkını sana kim verdi!
- İsteyen istediği kadar örtünür, isteyen istediği kadar açılır, racon kesmek sana mı kaldı!
- Bir siyasetçi olarak onun bunun kılık kıyafetiyle uğraşacağına git memleketin meseleleriyle uğraş!
- Kadınlar ekranlarda nasıl giyineceklerini senden öğrenecek değiller!
*
Elinizi vicdanınıza koyun da söyleyin:
Eğer kamuda başörtüsü yasağı kaldırılmasaydı...
Bu cümleleri böyle gürül gürül haykırabilecek miydik?
Haykırsak bile moral ve ahlak üstünlüğüne sahip olacak mıydık, bu denli haklı olabilecek miydik?
*
Eğer kamuda başörtüsü yasağı kaldırılmasaydı...
Hüseyin Çelik de çıkıp...
“Her yerin bir kuralı var arkadaşım. Nasıl kamuda başörtüsü serbest değilse ekranlarda da aşırı dekolte serbest olamaz” falan deseydi...
Nasıl karşılık verecektik?
Apışıp kalmayacak mıydık?
*
Söyleyin lütfen...
Ama elinizi vicdanınıza koyarak söyleyin.
7 yeni fobim
- BİR: Televizyonda yaptığım tartışma programında konukların toptan programı terk etmesi...
- İKİ: Kapalı bir mekânda karşıma çıkan onlarca kişinin aniden “Andımız”ı okumaya başlaması...
- ÜÇ: İstanbul trafiğinin tam ortasında iki saat geçirmişken Kadir Abi’nin mütebessim bir çehreyle karşıma çıkması...
- DÖRT: Bir hükümet adamının benim için “Yazmasına karışmıyoruz, ama...” diye başlayan bir cümle kurması...
- BEŞ: Instagram’da yayınladığım herhangi bir fotoğrafın tek bir tane bile “like” almaması...
- ALTI: Aradığım bütün numaraların ikinci çalışta meşgule düşmesi...
- YEDİ: Sultan Abdülmecid’in “Avluda Kadınlar” adlı “nü” resminin bir gün odamın duvarını süsleme ihtimali.
Paylaş