Tüm suçu Ökkeş’e yükleyip rahatlamak

YIL: 1978...

Haberin Devamı

Maraş’ta bir utanç günü yaşanmış.
Şehir ahalisi topyekûn Alevi avına çıkmış... Eşi benzeri görülmemiş canilikler yapılmış... Bebekler öldürülmüş... Alevilerin evleri ve dükkânları işaretlenmiş... Mahallelere saldırı düzenlenmiş... “Kanları mubah” diye çığlıklar atılmış...
Nereden baksanız kan dondurucu.
Ve aradan 32 yıl geçtikten sonra bile...
Elde kala kala bir tek Ökkeş Şendiller kalmış.
Gelen Ökkeş’e vuruyor, giden Ökkeş’e vuruyor.
Böylece kısmi bir rahatlama sağlanmış oluyor.

* * *

Ökkeş mahkemede beraat etmiş... Takan yok.
Ökkeş “Ben bu işin içinde yoktum” diyor... Dinleyen yok.
Ökkeş “İstediğiniz mahkemede beni yeniden yargılayın” diye meydan okuyor... Kulak asan yok.
32 yıl sonra bile...
Sanki Maraş’ı cehenneme çeviren tek kişi Ökkeş Şendiller’miş gibi bir hava yayılıyor.
Maraş’ta düzenlenen “Katliamda Ölenleri Anma Mitingi”ni balkondan seyretti deniliyor. Ökkeş, “O balkonla miting meydanın arası bir kilometre” diye açıklama yapıyor ama kimseye sözünü dinletemiyor.
Kısacası bir nefret objesi haline getiriliyor Ökkeş Şendiller...
Böylece...
Çığırından çıkmış bir şehir... Canileşmiş bir ahali... Gözü dönmüş esas failler... Katakulli çeviren karanlık adamlar... Derin hesaplar...
Ve tabii aradan geçen onca zamana karşın “Burası Maraş / Buradan çıkış yok” diye çığırtkanlık yapanlar...
Arada kaynıyor.
Kaynamasın, kaynatmayalım.

Kulübe hoş geldin Muhammet Çakmak

BİR ilahiyatçı olarak CHP’nin Parti Meclisi’ne girdin...
Bugünlerde...
Bir yandan yeni partini hararetle selamlıyorsun, bir yandan da yıllardır savunduğun temel ilkelerinden ödün vermiyorsun.
Ve böylece...
Senin için “iki tarafa da yaranamama” süreci başlamış oluyor. Kulübe hoş geldin Muhammet Çakmak.
Şunu bil ki:
Artık ne klasik CHP’lilere yaranabileceksin, ne de eski arkadaşlarına...
“CHP değişmeli... Fethullah Gülen iyi biri...” falan dediğinde klasik CHP’liler seni tefe koyacak...
“CHP kendi geleneğinden yararlanarak umut olabilir” falan dediğinde eski arkadaşların sana yüz çevirecek.
İşin zor yani...

Kemal’in Başbakan’a yaptığı büyük kötülük

KEMAL Öztürk, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yeni Akif Beki’si...
Son günlerde hakkında yapılan haberlere göre...
Başbakan Erdoğan’a sorulacak soruları planlamaya kalkıyormuş.
Basın toplantılarında hem soruları, hem de soruyu soracak muhabirleri baştan belirliyor, rutin dışına çıkan muhabirleri de doğrudan üst makamlara şikâyet ediyormuş.

* * *

Haberin Devamı

İşin ilkesini, ayıbını, kural ihlal eden taraflarını falan geçtim.
Bu tür ayarlamalar, en çok Başbakan Erdoğan’ı vurur.
Çünkü...
Başbakan Erdoğan’ın, ancak zor sorular karşısında performans gösterebilmek gibi mühim bir meziyeti var.
Sanırım Kemal, kendisine hizmet verdiği siyasetçinin bu meziyetinden habersiz.
Başbakan Erdoğan’a “zor sorular karşısında zorlanacak bir lider” muamelesi çekmesi başka türlü nasıl açıklanabilir ki?

Yeni yıl kararları

BİR: Yeni yılda kişisel Türk filmi izleme kotası arttırılacak.

İKİ: Artık klasikleşen “Benim telefon çöktü” bahanesine sığınılarak birçok isim defterden silinecek.

ÜÇ: Daha az köşe yazısı okunarak ruh sağlığına önem verilecek.

DÖRT: Birileri birileriyle tanıştırılmayacak.

BEŞ: Hayat boyu asla kullanılmayacak lüzumsuz alet ve edevata para harcanmayacak.

ALTI: Üç kez Kapalıçarşı turu atılacak.

YEDİ: “Uyanmak” ile “hayata adapte olmak” arasındaki zaman aralığı daraltılacak.

SEKİZ: Sakız çiğneyen insanlara karşı daha fazla hoşgörülü olunacak.

DOKUZ: “Fazla tevazu” ile “kibir” arasındaki bağlantıya dikkat edilecek.

ON: Daha az “nefret listesi”, daha fazla “sevgi listesi” hazırlanacak.

Fehmi Koru Babıâli numarası mı çekiyor

GEÇEN gün bir meslek büyüğümüz ile sohbet ediyordum.
Konu birden Fehmi Koru’ya geldi.
Meslek büyüğümüz, bilmiş bir eda ile bana dönüp, “Sen Fehmi Koru’nun bugünlerde iki köşesini birden boşaltmasını gerçekten de gazete içi gerilime mi bağlıyorsun?” diye sordu.
“Evet” diye cevapladım safça ve kekeleyerek...
Meslek büyüğümüz, dudaklarına yerleştirdiği ironik bir kıvrımla şöyle dedi:
“Bak evlat... Bu çok eski ve çok tanıdık bir Babıâli numarasıdır. Eskiden aralık ayının son günleri geldiğinde Babıâli’nin kodamanları, bir bahane bulup maraza çıkarırlar ve köşelerini boşaltırlardı. Böylece bir yandan medya patronlarına ‘Transfer için hazırım’ mesajı vermiş olurlar, bir yandan da kendi patronlarına ‘Benim maaşa zam yap’ demiş olurlardı. Senin Fehmi Abi’n işte bu eski numarayı çekiyor”.
Şöyle bir baktım yüzüne meslek büyüğümüzün...
“Allah Allah” dedim... Sonra bir daha “Allah Allah” dedim.

Bir milli sorunumuz çözüldü

KÜRT sorunu aldı başını gidiyor.
Kıbrıs sorununda bir ilerleme kaydedemedik.
Ermeni sorunu hâlâ başımızın belası...
Avrupa Birliği ile ne yapacağız, belirsiz.
Ama durun bir dakika!
O kadar da karamsar olmayalım.
Şunca zamandır ne zaman bitecek diye dövündüğümüz bir milli sorunumuz çözüm aşamasına gelmiş bulunmakta.
Bütün zamanların birbirlerine hiç yakıştırılamayan çifti “Cem Özer ile Nurgül Yeşilçay” boşanıyormuş ve bu kez geri dönüş söz konusu bile değilmiş.
Gözün aydın Türkiye!

Gayet basit bir soru

30-35 gariban üniversite öğrencisinin yaptığı küçük çapta bir eylem karşısında...
Ortalığı velveleye verenler...
Sanki bir intihar saldırısıyla karşılaşmış gibi celallenenler...
TOKİ açılışından Muş mitingine, MÜSİAD toplantısından sergi açılışına buldukları her platformu bu eylemi lanetlemek için kullananlar...
Düzen feci şekilde bozulmuş / ortalık bir daha düzelmeyecek derecede karışmış gibi yapanlar...
Acaba neden...
“İki dilli hayat”, “Meclis’te Kürtçe konuşma meselesi”, “demokratik özerklik talebi”, “Diyarbakır’da Demokratik Toplum Kongresi”, “Fiili durum yaratmak” gibi son günlerin en ateşli konularında...
Olumlu ya da olumsuz, öfkeli ya da sakin...
En azından iki çift laf etmekten imtina ediyorlar?
Hakikaten ne iş?

Yazarın Tüm Yazıları