Paylaş
ANTİTEZ: Halk mı? Sayıları bini geçmeyen linççilerden yola çıkarak bütün bir Karadeniz’i böylesine düzleştirmek biraz fazla değil mi? Karadeniz halkını topyekun linççi ekibe dahil etmek, en başta Karadeniz halkına hakaret değil mi?
*
TEZ: BDP’liler de Karadeniz’e gitmeselerdi... Onların yaptığı başlı başına provokasyondur.
ANTİTEZ: Onlar buraya gelirse provokasyon olur, sen oraya gidersen provokasyon olur... Yani? Onlar sizin oraya gitmesin, siz onların oraya gitmeyin... Herkes kendi ilinde kalsın? Bölücülük mü demiştiniz?
*
TEZ: Karadeniz’in yiğit insanları, gösterdi BDP’lilere Karadeniz’in nasıl bir yer olduğunu...
ANTİTEZ: Eğer Karadeniz şehirlerinde uygar bir BDP protestosu ortaya konabilseydi, işte o zaman yiğitlikten söz edebilir, “Bir grup Karadenizli uygar bir protesto yaptı” diyebilirdik... Ama şehirlerine gelmiş dört kişiyi parçalamak için toplanmak, “Verin onları bize” diye haykırmak, takdir edersiniz ki, pek delikanlıca bir eylem değil... Buradan yola çıkarak “Yaşasın Karadeniz şahlanışımız” denilemez.
*
TEZ: İyi ama bunlar değil mi askerlerimizi şehit eden?
ANTİTEZ: Hop! Sırrı Süreyya ya da Ertuğrul Kürkçü ile dağdaki gerilla arasında, BDP ile PKK arasında hiç ama hiçbir fark görmeyecek ve tüm tezlerimizi bunun üzerine bina edeceksek, bin yıl geçse bile bu topraklara barış gelmez... Barışın gelmemesinin anlamı ise şudur: Yeni şehitler, yeni ölümler, yeni kanlar, yeni şiddet olayları falan...
*
Sentez mi?
Artık onu da siz yapıverin.
Ne CHP imiş be
“SİLİVRİ ile Kandil arasında irtibat var... CHP ile BDP arasındaki muhabbete bakın... Tezgâh tıkır tıkır işliyor... Kemal Kılıçdaroğlu’nu Hakkâri’de BDP’liler alkışlıyor.”
Recep Tayyip Erdoğan – Başbakan
*
“Sinop’ta BDP’li milletvekillerine karşı provokasyonu CHP ile MHP yaptı.”
Recep Tayyip Erdoğan–Başbakan
*
“Bu CHP’liler var ya... Bunlara teslim edin birkaç tane koyunu, o koyunları da kaybederler öyle gelirler”.
Recep Tayyip Erdoğan–Başbakan
Aramızdaki fark şu Ertuğrul Bey
DOĞRUDUR Ertuğrul Bey...
İkimiz de sonradan görmeyiz.
İkimiz de bazı şeyleri sonradan gördük.
*
Fakat aramızda şöyle bir fark var Ertuğrul Bey...
- Siz sonradan gördüklerinize meftun olmuş durumdasınız. Allah göstermesin, yeniden İzmir Kahramanlar’daki o minibüs durağına düşer ve elinizdekileri yitirirseniz ölürsünüz, yaşayamazsınız.
- Bense sonradan gördüklerime o derece meftun değilim. Yeniden Piri Mehmet Paşa Camisi’nin avlusundaki çay ocağına düşersem, yeni durumumdan yepyeni eğlenceler ve yepyeni mavra konuları peyda edebilirim.
Seçme kutsamalar
GÜLRİZ Sururi demiş ki:
“Nutuk yeryüzüne inmiş son kitaptır”.
*
Kemal Kılıçdaroğlu demiş ki:
“Atatürk’ten korkmuyorsun, bari Allah’tan kork”.
Genelkurmay demiş ki:
“Atatürk’ün boyu 1.68 değil, 1.74’tür”.
*
Bunları diyorlar, sonra da “Kemalizm dini diye bir şey var kardeşim” denilince kızıyorlar.
Bu kadar da olmaz
SEN iktidarın başı olarak günlerce en üst perdeden ve en gür seda ile bağıracaksın.
Diyeceksin ki:
- PKK ile BDP arasında bir fark yok.
- BDP terör örgütünün iradesini temsil ediyor.
- BDP ölmeyi ve öldürmeyi teşvik içinde...
- BDP’nin terörün uzantısı olarak Meclis çatısı altında olmasını kabul etmiyoruz.
- BDP terör örgütüyle organik bağ içinde...
- Zerdüşt bunlar Zerdüşt...
*
Milletin kafasını bunlarla doldurduktan sonra...
BDP’li milletvekilleri Karadeniz’de linç girişimine maruz kalacak.
Ve sen bu kez çıkıp...
“Beğen beğenme, seçilmiş milletvekillerine saygı göstereceksin” diye hüküm vereceksin.
*
Sonra da destekçilerin hep birlikte bir türkü tutturacaklar.
Diyecekler ki:
- Sinop’un arkasında Ergenekon var.
- Karadeniz’deki olaylar derin güçlerin bitmediğinin kanıtı...
- Samsun’da kontrgerilla iş başında...
- Sinop’u da, Samsun’u da CHP ile MHP yaptı...
*
Kısacası...
Hem milleti BDP’ye karşı dolduruşa getireceksiniz, hem de dolduruşa gelenler galeyana gelip linç girişiminde bulununca...
“Ergenekon”, “CHP”, “kontrgerilla”, “derin güç”, “MHP” falan diye adresler göstereceksiniz.
Yahu insan hiç değilse bir kereliğine, “Acaba biz de BDP’ye karşı milleti biraz fazla mı doldurduk ne?” diye küçük bir özeleştiride bulunur.
Üç tuhaf şey
BİR: Doktorların moralini bozan Sağlık Bakanı’nın gidip, yerine doktorların gönlünü alan Sağlık Bakanı’nın gelmesi... Ya da atanamayan öğretmenlerin tepkisini çeken Milli Eğitim Bakanı’nın gidip, yerine atanamayan öğretmenlere sıcak mesaj veren Milli Eğitim Bakanı’nın gelmesi...
İKİ: Teröristin mahkemede “gizli tanık” yapılarak bir güzel dinlenmesi... Buna karşılık mahkemeye kadar gelmiş eski Genelkurmay Başkanı’nın “Gerek yok” denilerek tanıklığının kabul edilmemesi...
ÜÇ: Silivri Cezaevi önünde toplananların gözünün çıkarılıp üzerlerine panzerlerle su sıkılması... Buna karşılık Sinop Öğretmenevi’nin önünde toplananlara 9 saat boyunca etkili bir müdahalede bulunulmaması...
Tahmin ediyorum
- SEVAN Nişanyan’ın “Olumlu ya da olumsuz benden söz edilsin” adı verilen bir hastalığa düçar olduğunu tahmin ediyorum.
- Yılmaz Erdoğan’ın içinden “Benim Nuri Bilge’den neyim eksik, son filmimle Cannes’a gitmem lazım” diye geçirdiğini tahmin ediyorum.
- Kültür Bakanı Ömer Çelik’in Sezai Karakoç ve Yaşar Kemal ziyaretinin ardından Adalet Ağaoğlu ve Hekimoğlu İsmail’i de ziyaret edeceğini tahmin ediyorum.
- Serdar Ortaç’ın İrlandalı kızı oyaladığını, en sonunda evlenmekten vazgeçeceğini tahmin ediyorum.
- Gülriz Sururi’nin ardından eşi Engin Cezzar’ın da laik çıkış yapmak için fırsat kolladığını tahmin ediyorum.
- “Yeterince Atatürkçü” bulunmadığını düşünen Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “yeterince Atatürkçü” olduğunu kanıtlamak için enteresan açıklamalar yapacağını tahmin ediyorum.
- Burhan Kuzu ve Bekir Bozdağ’ın ardından “zavallı Obama” türü bir açıklamayı yapma sırasının Bülent Arınç’a geldiğini tahmin ediyorum.
Paylaş