Tayyip Bey’in fazlası Kemal Bey’in eksiği

TAYYİP Bey’in fazlalıkları şunlardır:

Haberin Devamı

Partisi fazla bütünlüklü... Partiye o kadar egemen ki ondan habersiz minicik bir kanadın çırpması bile söz konusu olamaz... Sözünün üzerine söz söylenmesi akıllardan bile geçmez... Bir işaretiyle medyasını da, yakın arkadaşlarını da, kitlesini de, parti yönetimini de peşinden sürükler... O “a” derse herkes “a” der...
* * *
Kemal Bey’in eksiklikleri şunlardır:
Partisi darmadağınık... Partisine o kadar egemen değil ki partiden aynı konuda aynı gün içinde üç farklı mesaj gelir... Sözünün üzerine söz söylenir... 80 değişik işaret çaksa bile herkesi peşinden sürüklemesi mümkün olmaz... Ondan habersiz bırakın minicik kanatları, koca kanatlar bile dağınık bir şekilde çırpar...
* * *
-  Keşke Tayyip Bey’in partisi bu kadar bütünlüklü, Kemal Bey’in partisi bu kadar dağınık olmasa...
-  Keşke Tayyip Bey bu kadar egemen, Kemal Bey de bu kadar aciz olmasa...
-  Keşke Tayyip Bey’in sözleri üstüne birkaç kelam edilse, Kemal Bey’in sözleri üzerine daha az kelam edilse...
-  Keşke Tayyip Bey bu kadar demir yumruk, Kemal Bey de bu kadar tahta yumruk olmasa...
-  Keşke Tayyip Bey daha az lider, Kemal Bey daha çok lider olsa...
Sözün özü:
-  Keşke bir kıvam, bir karar, bir denge meydana gelse...

Haberin Devamı

Şaşırtmayan fiyasko

NE demiştik?
“Biz organizasyon yapmasını beceremeyen bir ulusun çocuklarıyız” demiştik.
“Biz sadece kırmızı bir halı sereriz, gerisini hesaplamayız” demiştik.
“Özeniriz ama taklit etmeyi bile beceremeyiz” demiştik.
“Tören düzenlemenin en önemli tarafının planlama olduğunu bilmeyiz” demiştik.
Buyurun:
Altın Portakal Ödül Töreni’ndeki tıknefesliliğe, rezalete, dağınıklılığa, beceriksizliğe, olmamışlığa, acemiliğe, iptidailiğe bakın ve karar verin.
Haksız mıymışız?

İkilemler ve tercihler

-  Çay mı, kahve mi? KAHVE...
-  Gazete mi, dergi mi? GAZETE...
-  Tiyatro mu, sinema mı? SİNEMA...
-  Sosyallik mi, yalnızlık mı? YALNIZLIK...
-  Muhabbet mi, okuma mı? OKUMA...
-  Konuşmak mı, yazmak mı? YAZMAK...
-  Deniz mi, orman mı? ORMAN...
- Kafka mı, Bukowski mi? KAFKA...
-  Twitter mı, Facebook mu? TWİTTER...
-  Sevgi mi, emek mi? SEVGİ...

Haberin Devamı

Başbakan haklı beyler

EĞER siz çıkıp da “Resepsiyonu boykot edeceğiz çünkü oraya türbanlı kadınlar gelecek” diyerek...
“Çankaya’ya türbanlılar giremez” tavrı koyarsanız...
Başbakan Tayyip Erdoğan da bu şahane pası, “Halkın giremeyeceği hiçbir yer olamaz” diyerek gole çevirir.
Böylece...
Türbanlı bir “hanımefendi”nin Çankaya Köşkü’nde ev sahipliği yaptığı bir dönemde...
Siz “Türbanlılar Çankaya’ya giremez” diye tutturmaya devam eden, halkın bir bölümüne Çankaya’yı yasaklamaya kalkışan ve kendilerini devletin sahibi olarak gören burnu büyükler olarak algılanırsınız.
Hiç kusura bakmayın:
Başbakan haklı ve ona bu hakkı veren sizsiniz...

Kim, nerede görüldü

Haberin Devamı

-  NEVZAT YALÇINTAŞ: Bir siyaset emeklisi olarak akşam alışverişinden dönüşte Nişantaşı’ndaki evinin önünde...
-  HÜSEYİN GÜLERCE: Yalova’da evinin balkonunda Fethullah Gülen’le “Ben öyle demedim hocam, yanlış anlaşıldı” diye telefon görüşmesi yaparken...
-  YAZGÜLÜ ALDOĞAN: Cihangir’de epeydir kankası olan camii imamıyla sohbet ederken...
-  AHMET ÖZAL: Paper Moon’da etrafına toplanan meraklılara babasının nasıl öldürülmüş olabileceğini anlatırken...
-  CENGİZ ÇANDAR: Gazetesinin “sokak yazarlığı” şeklinde özetlenen yeni konseptine ayak uydurmak için sokaklarda alıştırma yaparken...
-  FEHMİ KORU: Sun-Sen adlı beyaz Türk mekânında, “Acaba bu ayın fasıl etkinliğini burada mı yapsak” diye etrafı incelerken...
-  OKAY GÖNENSİN: Yakup’ta her zamanki masasında görülemeyince küçük çapta bir karmaşaya neden olurken...

Haberin Devamı

Sakin ol şampiyon

HÜKÜMET yanlısı yayın organlarının dünkü sayılarında, içinde “CHP/Resepsiyon/Türban/ Boykot/Muharrem İnce/Kriz/Davetiye” sözcükleri geçen yaklaşık 48 makale okudum. Söylenenlerin hepsi doğru, hepsi yerden göğe kadar haklıydı.
Ama... Fakat... Lakin...
Üsluptaki coşku, malzemeyi değerlendirirkenki heyecan, satır aralarına sinen şevk, işe yarar noktalar yakalamış olmanın getirdiği enerji, vururkenki acımasızlık, çakarkenki dinamizm...
Bunlar da dikkatten kaçacak gibi değildi hani...
Dimağımda kekre bir tat kaldı.
İktidara vuramayanın, vurmaya dönük tüm heyecanını, enerjisini, dinamizmini, acımasızlığını, şevkini muhalefete yöneltmiş olmasının yol açtığı bir kekrelik...

Haberin Devamı

Arda raconu

BATILI bir ülkede Erman Toroğlu gibi bir yorumcu çıkıp “Falanca futbolcu çok seks yaptığı için sakatlanıyor” falan dese bu kadar gürültü kopmazdı.
Bizde koptu.
Çünkü biz...
Bir taraftan kadın-erkek ilişkilerinde mahremiyet duvarını hep yukarılarda tutar gibi gözükmeye çalışırız, bir taraftan da her türlü yargılayıcı, alay edici ve gurur kırıcı bakışları o alana çeviririz.
Bir yandan “özel hayatın mahremiyeti” falan diye yüksek ahlaki ölçüler koyarız, bir yandan da önümüze konan mahremiyet ihlalinin üzerine ağzımızın suyu akarak yaklaşırız.
Sözün kısası işin içinde seks, cinsellik, mahremlik gibi konular varsa, riyakârızdır biz...
Hem söylenenleri ayıplarız, hem söylenenlerden yola çıkarak gencecik bir futbolcunun özel hayatını yağmalarız.
Sonuçta yıkılan Arda’nın ve kız arkadaşının onuru olur.
Erman Toroğlu bu özelliğimizi gayet iyi bildiğinden damara basıyor.
Arda da bu özelliğimizi gayet iyi bildiğinden incinip ağlıyor.

Yazarın Tüm Yazıları