HAYRETTİN Karaman Hoca Yeni Şafak’ta bir yazı yazdı.
Yazının özellikle şu bölümü önemli: “Bir Müslüman imkânlar ve şartlar elverdiği takdirde İslam ahkâm, ahlak ve adabının hâkim olduğu, kimsenin aleni olarak bunları çiğneyemediği bir toplumda yaşamak ister. Yine imkân bulduğunda, şartlar müsait olduğunda, düzelteyim derken bozma ihtimali bulunmadığında, daha büyük sakınca doğurmadığında her Müslüman, aleni (açıkça, kamuya açık yerde) dine, ahlaka, adaba aykırı bir davranışa engellemek veya ıslah etmek maksadıyla müdahale etmekle yükümlüdür”. Açıkça söylüyorum: Hayrettin Hoca’nın bu yaklaşımı, “süper tehlikeli” bir yaklaşımdır.
Oruç tutmayana kötek atıldığının emarelerinin görüldüğü bir toplumda yaşıyoruz. Böyle bir toplumda... Saygın bir din âlimi, “Her Müslüman dine, ahlaka, adaba aleni olarak aykırı bir davranışa müdahale etmekle yükümlüdür” diye yazarsa... O toplumda ortalığı “durumdan vazife çıkaracak” müminler kaplar. Bu müminler, Hayrettin Hoca’dan “kapı gibi” fetvayı kapmış olmanın gönül rahatlığıyla raconu keserler. Hem de kendilerine göre bir din, kendilerine göre bir ahlak, kendilerine göre bir adap tanımı yaparak... Kimine göre mini etek adaba aykırıdır, kimine göre oruç vakti sigara içilmez, kimine göre erkeğin kulağına küpe takması dine terstir, kimine göre cuma vakti sokakta dolaşılmaz, kimine göre eşcinsel kovalamak ibadettir. Ayrıca... “Müdahaleyi gerektiren aykırılıklar” meselesi de gayet belirsizdir. Mesela Hayrettin Hoca “müdahaleyi gerektiren aykırılıklar” diye bir liste çıkarsa bile işin içinden çıkamaz. Çünkü o liste, “İslam’ın listesi” değil, “Hayrettin Hoca’nın listesi” olur.
Hayrettin Hoca yazısında “Nasıl bir müdahale?” sorusuna da yanıt vermemiş. Bu durumda... Müdahalenin biçimi de kişiden kişiye göre değişecektir. Mesela adam... - Munisse kibarca ikaz eder... - Hafif sertse kaşlarını çatar. - Ağır abiyse sopayla saldırır. - Bitirimse bıçak çeker. - İş bitiriciyse kurşun atar. Hayrettin Hoca bize söyleyebilir mi acaba? Hangi müdahale daha İslami?
Hayrettin Hoca şimdi çıkıp da “İyi ama ben ‘düzelteyim derken bozma ihtimali bulunmadığında’ diye bir çekince koydum” demesin. Çünkü... “Düzelteyim derken bozma ihtimali bulunup bulunmadığı” meselesi de fena halde belirsizdir. Adamın biri “bozma ihtimalinin bulunduğunu” düşünür, diğeri ise düşünmez. Adamın biri sakınca görür, diğeri ise görmez. Ne yani? “Aykırı durumla karşılaşan mümin birey”, Hayrettin Hoca’yı arayıp “Hocam aykırı bir durumla karşılaştım, müdahale etmem halinde düzelteyim derken bozmuş olur muyum?” diye fetva mı isteyecek? Peki tam da fetva istenirken “aykırı duruma yol açanlar elden kaçarsa” ne olacak?
Hayrettin Hoca “Ama ben İslam’da var olan ‘emri bil maruf’, yani ‘iyiliği emretme’ anlayışından söz ediyorum” diyebilir. Bu tür bir savunma, işaret ettiğim belirsizliklerin doğuracağı sakıncaları ortadan kaldırmaz.
Dünden bugüne hitaplar
KUZUM: 50’lerden kalma bir hitap. Daha çok “Amcabey” karikatürlerini anımsatıyor. AZİZİM: Artık izine sadece çok eski romanlarda rastladığımız bir hitap biçimi. Yahya Kemal’i çağrıştırıyor, galiba “Aziz İstanbul” nedeniyle... ÜSTAT: Her ne kadar masonlar arasında kullanılsa da bu durum, “üstat” hitabını ilim/irfan sahibi muhafazakârların birbirlerine kolayca bahşetmelerine engel değil. ABİ: Tüm zamanların en yaygın hitaplarından biri... Son zamanlarda kızlar da birbirlerine “abi” diyorlar. GÖZÜM: Ahmet Kaya ile vardı, onun ölümüyle sessizce aramızdan çekildi. REİS: Bir erken dönem Tayyip Erdoğan unvanı... SAĞDIÇ: Gençliğimin bir bölümünün geçtiği Balıkesir yöresinde bana çokça “Ne haber sağdıç” denmiştir. HEMŞO: Hemşerimin sözde sevimlilik kazandırılmış hali. Nedense uyuz oluyorum bu hitap biçimine... Bir de “toprağım” var ki hafazanallah! DOSTUM: Şair, yazar ve türkücü solcular çok sever bu hitabı... Şimdilerde bir tek Suavi tarafından kullanılıyor. HOCA: Bir ara ODTÜ kaynaklı bir hitap olduğunu işitmiştim. Ama ünü ODTÜ’yü çoktan aştı. Devirler geçiyor, onun modası geçmiyor. HACI: En seküler delikanlılar bile birbirlerine “hacı” diyorlar ve bu durum “tezatların çekiciliği” ilkesinin işlemesine yol açıyor. Bir de “hafız” var ama bu kadar yaygın değil. KANKA: Son dönemde epey demode oldu. Yerini galiba “panpa”, daha doğrusu “panpiş” aldı.
Bir başlangıç olsun
DÜN Başbakanlık’tan gelen yazılı açıklama aynen şöyle: “Başbakanlık Merkez Binasında bugün saat 12.00’de Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın katılımlarıyla (...) toplantısı yapılmıştır”.
Madem Genelkurmay Başkanı’nın Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması konusunda oluşmuş bir hükümet iradesi var. O halde işe en azından Başbakanlık açıklamalarındaki protokol sıralamasından başlansa... Mesela Genelkurmay Başkanı’nın adı Dışişleri ve Milli Savunma bakanlarının adlarından sonra zikredilse... Olamaz mı?
Deniz Feneri savcısından şikâyeti kimse duymuyor
DUYMAZ tabii... Sen başka davalarda, başka savcılara yönelik şikâyetleri duymazsan... Sen başka davalarda, başka savcılar hakkında ortaya atılan iddialara kulak asmazsan... Sen başka davalarda, başka savcıların yaptıkları hatalara “Sehvenmiş canım sehvenmiş” dersen... Başkaları da Deniz Feneri Davası savcılarının yaptıklarına ses etmez.
Oradan buradan
Fehmi Koru, sayfa düzeninin yol açtığı nedenlerden dolayı Zaman’da kaybolmuştu. Star gazetesine geçti ve sayfa düzeninden kaynaklanan kaybolma sorunu ortadan kalktı. Eğer buna rağmen Star’da da kaybolursa bir “çaptan düşme” sorunu yaşadığına kesin gözüyle bakacağım. Teoman “Müziği bırakıyorum” dedi ya... Böylesi bir açıklamanın yeterince yankı ve itibar uyandırdığını fark eden Ferhat Göçer, “Ben de müziği bırakıyorum” diye atılmış. Ama hemen bırakmayacakmış Ferhat... Beş yıl sonra bırakacakmış. Ferhat Göçer gibi bir strateji dehasına yakışır. Kaçın! Kaçın! Kaçın! “Selvi Boylum Al Yazmalım” dizi oluyormuş. “Sol İslam” uyanışta! Beş yıldızlı bir otelin önünde çorba ve bulgur pilavıyla iftar yapmışlar. Astıkları pankartlarla “180 liralık” lüks iftara isyan etmişler. Bu “devrimci iftar”ı düzenleyenlere ve katılanlara bin selam!
Alternatif mahya cümleleri
Zorla güzellik olmaz, zorla ibadet hiç olmaz. Tutana da saygı, tutmayana da saygı... Dinde zorlama yoktur. Hassasiyet istemek başka, kötek atmak başka şeydir. Bugün tahammül eden yarın zulmeder. Günah işleme özgürlüğü olmasa sevabın ne önemi kalır?
İtiraflarım
- Tatildeyken çalışmayı, çalışırken tatili özlüyorum. - “Çalıkuşu da intihalmiş” iddiası ortaya atıldığı günden beri hiçbir “intihal” suçlamasını ciddiye alamıyorum. - Eskiden CHP dedikodusu yapmayı pek severdim, artık sevmiyorum. - Twitter muhabbetinden aldığım keyfi, hiçbir arkadaş muhabbetinden alamıyorum. - Hak edenlere “kolpacı”, “yancı” ve “kifayetsiz muhteris” demeye bayılıyorum. - Epey bir süredir Egemen Bağış hakkında yazmayı, Bülent Arınç hakkında yazmaktan daha heyecan verici buluyorum.