Sorun siyaset değil, sorun ucuz siyaset

SİYASET yapmak, bu ülkede yaşayan herkesin ama herkesin en doğal hakkıdır.

Haberin Devamı

Baro başkanı da, marangoz da, öğrenci de, cemaat lideri de, işçi de, profesör de, kara cüppeli de, beyaz cüppeli de, çoğunluk da, azınlık da siyaset yapacak.
Siyaset yapmak için...
Cüppe çıkarmaya da, parti kurup sandıkta yarışmaya da gerek yoktur.
Yaşamak yeterlidir siyaset yapmak için.

*

Dolayısıyla Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’na, “Siyaset yapıyorsun, yapma” denemez.
Ama Metin Feyzioğlu’na, “Ucuz siyaset yapıyorsun, yapma” denebilir.

*

“Ucuz siyaset” dediğimiz şey, şöyle bir şeydir:
- Mikrofonu ele geçirince bir türlü bırakmak istemeyen iflah olmaz bir heveskâr gibi davranmaktır.
- Cumhurbaşkanlığı seçimine ramak kala ele geçen kürsü fırsatını, rakibine gol atmak için kullanmaktır.
- Fırsatçılık yapmaktır.
- Adaba riayetsizliktir, usulü çiğnemektir, yakışık alıp almadığına zerre kadar dikkat etmemektir.
- Bir yargı kurumunun kuruluş yıldönümünde demokrasinin ve hukukun sorunlu alanlarına işaret etmekle yetinmeyip Van’daki deprem konutları gibi konuları gündeme taşımaktır.

*

Haberin Devamı

Tabii ki Metin Feyzioğlu konuşmasında siyaset yapacak.
- “Demokrasimiz yaralıdır” diyecek.
- “Hukuka güven azalmaktadır” diyecek.
- “Özgürlükler kısıtlanmaktadır” diyecek.
- “Cepheleşme had safhadadır” diyecek.
- “Otoriterleşme tehlikesi vardır” diyecek.
Mesele Feyzioğlu’nun siyaset yapması değildir.
Mesele Feyzioğlu’nun ucuz siyaset yapmasıdır.

*

Ucuz siyaset yapana “Siyaset yapma” denmez.
“Ucuz siyaset yapma” denir.

*

Metin Feyzioğlu’nun “ucuz siyaset” yapması, devlet erkânının katıldığı üst düzey bir toplantıda Başbakan’ın olay çıkarmasını ne haklı çıkarır, ne de meşru kılar.
Bu da meselenin öteki tarafıdır.

Aziz Yıldırım öfkesi ile Tayyip Erdoğan öfkesi

- AZİZ Yıldırım öfkesi, çığırından çıkmış bir öfkedir... Tayyip Erdoğan öfkesi, çığırından çıkmaya ramak kalmış bir öfkedir.

*

- Aziz Yıldırım’ın öfkesini yatıştırmaya cüret eden bir Mahmut Uslu bile yoktur... Tayyip Erdoğan’ın öfkesini yatıştırmak için gayret sarf eden bir Abdullah Gül vardır.

*

- Aziz Yıldırım’ın öfkesini meşrulaştıranların sayısı, Tayyip Erdoğan’ın öfkesini meşrulaştıranların sayısından daha azdır.

*

Haberin Devamı

- Aziz Yıldırım’ın öfkesi, icabında bir kişiye değil, bir kitleye yönelebilir... Tayyip Erdoğan’ın öfkesi, en azından şimdilik tek bir kişiye yönelmektedir.

*

- Aziz Yıldırım’ın öfkesi, “paralı köpekler” noktasına kadar varabilir... Tayyip Erdoğan’ın öfkesi, “edepsiz” noktasında fren yapar...


*
- Aziz Yıldırım’ın kişisel tarihinde “one minute” çapında evrensel bir ayarı yoktur... Tayyip Erdoğan’ın kişisel tarihinde “şanlı one minute destanı” vardır...

*
- Aziz Yıldırım’ın öfkesini “Alex” tetikler... Tayyip Erdoğan’ın öfkesini ise “cüppeliler” tetikler.

*

- Aziz Yıldırım öfkelenince stadı terk etmez... Tayyip Erdoğan öfkelenince salonu terk eder.

Ben CHP’li Faruk Loğoğlu’ndan yanayım

Haberin Devamı

CHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu’na helal olsun.

*

“Hem Başbakan’ın, hem Cumhurbaşkanı’nın, hem de Feyzioğlu’nun artıları ve eksileri vardır” demiş.
Ve tek tek sıralamış artıları, eksileri.
Üçünün de haksız olduğu yönleri vurgulamış, üçünün de haklı olduğu yönleri vurgulamış.
Başbakan’ı da eleştirmiş, Cumhurbaşkanı’nı da eleştirmiş, Feyzioğlu’nu da eleştirmiş.
Hatta en çok da Metin Feyzioğlu’nu eleştirmiş.

*

İşte budur!
Neden mi?
Sayayım:
- Bu yaklaşım biçimiyle siyasetin gitgide bir kayıkçı kavgasına dönüşmesine “Dur” denmiştir de ondan.
- İlk kez bir CHP yetkilisi, “Kim ki Tayyip Erdoğan’la karşı karşıya gelir, anında arkasına diziliriz” anlayışını yer ile yeksan etmiştir de ondan.
- “Rakibimiz siyasi seviyeyi ne kadar aşağı çekiyorsa biz ondan daha fazla aşağı çekeriz” yaklaşımına bir son verilmiştir de ondan.
- Ezber bozulmuş, “şartlı refleks” türü bir tutumdan vazgeçilmiş, eğriye eğri, doğruya doğru denilen bir noktaya gelinmiştir de ondan.
- Hep aynı şeyleri yaparak farklı sonuç alma beklentisinden vazgeçilmiş, farklı şeyler yaparak farklı sonuç alma yoluna girilmiştir de ondan.
- Siyasetin bu denli cepheleştiği bir ortamda böyle bir açıklama yapmak için sabah yürek yemiş olmak gerekir de ondan.

*

Haberin Devamı

Bravo Faruk Loğoğlu!
Aynen böyle... Devam...

Cadı avı

BAŞBAKAN Erdoğan şöyle dedi:
“Eğer bu ülkeye ihanet edenlerin bir görevden alınıp bir başka yere atanması cadı avıysa, evet biz bu cadı avını yapacağız.”

*

Bu cümlede en az beş yanlış var:
- BİR: Bu ülkeye ihanet edenler varsa, yapılması gereken bu ihanetin kanıtlarının hukuk dairesi içinde ortaya konmasıdır.
- İKİ: İhanet suçunun cezası bir bürokratı oradan alıp buraya atamakla olmaz... İhanet suçunun cezası mahkemede verilir.
- ÜÇ: Hukuken ihanet içinde oldukları kanıtlanmış insanlara ceza verilmesine “cadı avı” denmez.
- DÖRT: “Cadı avı” denilen şey, elde bilgi, belge ve kanıt olmadan önüne geleni peşinen suçlu ilan etmektir ki bu da insanlık suçudur.
- BEŞ: Hukukun suç saydığı eylemleri yapmış insanların üzerine gidilmesine hiç kimse “cadı avı” demiyor.

Haberin Devamı

Ali İsmail cinayeti: Organize cinayet

“ALİ İsmail Cinayeti”nin davası sürüyor.
Dünkü duruşmadan öğrendiklerimiz şunlardır:
- Bu cinayette tam bir “fırıncı-polis işbirliği” sergilenmiştir.
- Budaklı odunla linçe ortak olmaya çalışan vahşilerin polis tarafından sadece “başımıza iş açacaksın” gerekçesiyle uyarıldığı ortaya çıkmıştır.
- Ali İsmail’in tekmelerle öldürüldüğü teyit edilmiştir.
- Tekmelerin itinayla sakınılan kafaya isabet ettirildiği anlaşılmıştır.

*

Kısacası...
Ali İsmail cinayeti tam bir organize cinayet olduğu her duruşmada biraz daha anlaşılıyor.
İşin en önemli kısmı ise şu:
Bu ülkede yaşayan herkes, bu hunhar organizasyonun şemasını çizebilecek durumdadır.

Yazarın Tüm Yazıları