Paylaş
Size sesleniyorum.
*
Hatırlayın:
-Bir dönem askeri darbe bekleyip durdunuz.
-Bir dönem “Cemaat bunları halledecek galiba” diye umdunuz.
-Bir dönem “Abdullah Gül bayrak açtı, açacak” diye fal baktınız.
-Bir dönem AK Parti’nin kendi içinde bölünmesini istediniz.
-Bir dönem gözünüzü Amerika ve Avrupa’ya çevirdiniz...
*
Ve şimdi de...
“Kurtar bizi Putin Reis” diye...
Moskova’nın otoriter psikopatından medet ummaktasınız.
*
Ey AK Parti’den, Erdoğan’dan kurtulmak isteyenler!
- MHP’nin başında Bahçeli olduğu müddetçe...
-HDP, bir Türkiye partisi haline gelmedikçe...
-CHP örgütüyle ve yönetimiyle topyekûn değişmedikçe...
Kurtulmanız İM-KÂN-SIZ.
Putin’in vuruşları Erdoğan’a yarıyor
PUTİN’in vuruşları...
-Orta ve uzun vadede Türkiye’ye ne kaybettirir?
-Gaz yerine tezekle ısınmak zorunda kalır mıyız?
-Rus turistler elini ayağını Antalya’dan çeker mi?
-Ekonomimiz büyük bir darboğaza girer mi?
Bilmiyorum, bilemiyorum.
*
Ama bildiğim bir şey var:
Putin vurdukça...
İç politikada ama sadece iç politikada ve kısa vadede Erdoğan’ın gücü artar, artıyor, artacak.
Can ve Erdem’e yönelik tecrit son bulmalı
TURGUT Kazan, Başbakan Ahmet Davutoğlu’na bir mektup yazarak...
Can Dündar ve Erdem Gül’ün cezaevi koşulları hakkında bilgi verdi.
Kazan’ın verdiği bilgilere göre...
-Can ve Erdem, Silivri Cezaevi A/1 Blok’ta kalıyor.
-Can 5 numaralı birime, Erdem 6 numaralı birime konulmuş durumda.
-Can ve Erdem birlikte kalmıyorlar, birbirlerini görmüyorlar.
-Can ve Erdem, avukat ve ziyaretçi görüşü dışında hiç insan yüzü görmüyor.
-Can ve Erdem’e yazı yazmaları için internet bağlantısı olmayan bir yazıcı da verilmiyor.
Turgut Kazan diyor ki:
-Bir tutukluyu havalandırma sırasında bile insan yüzü görmeyecek biçimde bir hücreye kapatmak, insanlıkla bağdaşmaz.
-Bir tutukluyu bir hücrede tecrit etmek, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi cezaevi kurallarına açıkça aykırıdır.
-Türkiye’nin en zor günlerinde Nâzım Hikmet’e cezaevinde daktilo verildiği hatırlanılırsa... Can ve Erdem’e internet bağlantısı olmayan bir yazıcı verilmelidir.
*
Dilerim ki Başbakan Davutoğlu, Turgut Kazan’ın mektubunu okur ve gereğini yapar.
Hiç sıkılmaz mısın?
-HER gün Erdoğan’ı göklere çıkaran ile her gün Erdoğan’ı yerlere çalan yazarlardan hiç sıkılmaz mısınız?
*
-Ne diyeceği, nasıl tutum alacağı, hangi karşılığı vereceği baştan belli kanaat önderlerinden hiç sıkılmaz mısınız?
*
-Sürprizsiz, öngörülebilir, ezberi olan, hep aynı teraneyi döndürüp dolaştıran aydınlardan hiç sıkılmaz mısınız?
Üç teklif
-BİRİNCİ TEKLİF: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden tutukluluk nedeniyle Türkiye’ye verilen cezaları, kararları veren hâkimler ödesin.
*
-İKİNCİ TEKLİF: İktidara sırt dayayan tetikçi, kim için “işten atılsın” diyorsa... Ona iş garantisi verilsin.
*
-ÜÇÜNCÜ TEKLİF: Hiç ama hiç unutulmasın diye Soma Meydanı’na “Yusuf Yerkel Tekmesi” heykeli dikilsin.
Al Reza, hadi bunu da tekzip et
-REZA çikolata kutularına dolar doldurarak rüşvet verme işinin mucidi değildir. Katiyen değildir.
*
-Reza’nın sahtekârlık konusunda herhangi bir beceriye sahip olmadığını bütün kamuoyu gayet iyi bilmektedir.
*
-Reza’nın babası, “memura ve o....ya bahşiş verme” stiliyle ilgili olarak oğluna herhangi bir nasihatte bulunmamıştır.
*
-Reza kaz gelecek yerden tavuğu esirgemesiyle meşhurdur.
*
-Reza, kabineden bir bakan için dünyanın en pahalı saatini alıp hediye edecek kadar cömert bir çocuk değildir.
*
-Reza dünyanın en onurlu, en namuslu, en düzgün, en hilesiz, en hurdasız, en temiz tüccarıdır.
*
-Reza’nın ortağı İran’da sahtekârlıktan tutuklanmamıştır. Babek midir, Babak mıdır, ne idüğü belirsiz adamla Reza’nın bir ilgisi yoktur.
*
-Reza, bu yaşında bunca serveti harama sıfır tolerans sağlayarak elde etmiştir.
CEVAP VE DÜZELTME METNİ
21 Eylül 2015 tarihli Hürriyet gazetesinde Ahmet Hakan imzalı “BİR DAHA SÖYLÜYORUM: REZA BİR SAHTEKÂRDIR” başlıklı bir köşe yazısı yayınlanmıştır.
Yazı aslen teknik anlamda bir “köşe yazısı” olmayıp önce Türk adalet sistemi ve Yüce Türk Mahkemelerine, sonra da müvekkilime yönelik yoğun bir hakaret kastının devamı olarak kaleme alınan bir “saldırı”dır.
Saldırıyı gerçekleştirdikten sonra bunun bir “eleştiri” olduğu yönünde savunma yapmayı alışkanlık haline getiren ve bağımsız Türk Mahkemelerine hakaret etmeye cüret eden Ahmet Hakan’a “bir daha söylüyoruz ki”:
- Hukuk bir gün herkese lazım olacaktır.
- Kaldı ki; bu derece yoğun bir şiddet karşısında müvekkilimin sessiz kalması beklenemeyeceği gibi, haksız saldırıya uğrayan kişinin Türkiye Cumhuriyeti yasaları ile düzenlenen ve Anayasa ile güvence alınan haklarını korumak adına giriştiği kutsal mücadele hiçbir surette “eleştiriye” açık bile değildir.
Bu doğrultuda olmakla; bu zihniyet değişmedikçe ve saldırılar devam ettikçe sorumluların tamamı bağımsız Türk Mahkemeleri önünde hesap vereceklerdir.
Tüm hukuki ve cezai talep ve başvuru haklarımız saklı kalmak kaydıyla cevap ve düzeltme metninin Basın Kanunu hükümleri çerçevesinde yayınlanmasını talep ve rica ediyoruz.
Saygılarımla,
Rıza SARRAF (Reza ZARRAB) Vekili
Avukat Şeyda YILDIRIM
Paylaş