Paylaş
ÖDÜLLER AÇIKLANMADAN ÖNCE...
- Hilton Oteli’nin lobisine girince afalladım. Hiç bu kadar ünlüyü bir arada görmemiştim.
- İlk bakışta ortam şöyle bir şeydi: Ferzan Özpetek yanındakilerle şakalaşıyordu... Semra Güneri/Yusuf Sezgin çifti her zamanki gibi aşırı sempatik idi...
Menderes Samancılar sosyal, Engin Günaydın melankolik, Nejat İşler mesafeli, Nurgül Yeşilçay koşturmaca içindeydi... Sağda bütün azametiyle Nuri Alço, solda bütün sempatisiyle İlyas Salman vardı...
- Masalardan birine kuruldum. Bir yabancılaştırma efekti gibi hissediyordum kendimi... Etrafa bakındım. Söylenenlere kulak kabarttım... İşittiğim cümleler şunlardı: Bu sene çok iyi filmler var./Araf ile Yeraltı alır ödülleri./Babamın Sesi çok iyiymiş, ona da dikkat./ Gözetleme Kulesi’ne bayıldım./Bakalım İsmail Güneş’in filmi ödül alacak mı?/‘En iyi erkek’te Engin ile Olgun çekişir.
- Meğer festival kulisleri, olaya tamamen yabancı olanları bile içine çekebilecek kudretteymiş. Nereden mi anladım? Şuradan: Hilton Oteli’nin lobisinde 15 dakika geçirdikten sonra ben bile ufaktan yorumlar yapmaya başladım. Üstelik tek bir film bile izlememiş olmama rağmen...
- Havada tuhaf bir elektrik var ama dışarıya yansıyan tek bir olumsuzluk bile yok: Herkes centilmen, herkes hırsız, herkes dost... Kimse ödül peşinde değilmiş gibi... Soruyorum kendi kendime: Peki bu tuhaf elektrik de neyin nesi?
ÖDÜLLER AÇIKLANDIKTAN SONRA...
- Yine Hilton Oteli’ndeyim... Lobi daha da kalabalık... Ödül alanlar tebrikleri kabul ediyorlar.
- Dedikodular gırla... Birazcık kulak kabartan bile şu ‘top’ dedikoduyu işitebiliyor: Nuri Bilge Ceylan’ın jüride etkisi vardı. Bu yüzden Ceylan’ın sevmediği iki isim, Zeki Demirkubuz ve Yeşim Ustaoğlu ödül alamadı.
- Sonuçları beğenenler var... Beğenmeyenler var... En iyi film ödülünü alan ‘Babamın Sesi’ için “Tartışmasız mükemmel bir filmdi” diyenler de var, “İnanamıyorum, Araf nasıl ödül almaz” diyenler de...
- Gözümle gördüm: Jüri masasına yan gözle bakanlar vardı.
- Benim kafam ise şuna takılıydı: Bazı kategorilerde neden iki sanatçıya ödül verildi? Jüri dediğimiz kurum, ‘en iyi’yi belirlemekle mükellef değil mi? ‘İki en iyi’ de nereden çıktı? İdareimaslahatçılık mıdır jüriyi esir alan?
Adana ve sinema
- Yılmaz Güney Adana’nın medarı iftiharı... Sağcısı solcusu bütün Adanalılar Yılmaz Güney dendi mi şöyle bir duruyor.
- “Yazlık sinemalar” döneminde Adana’da iki yüzü aşkın yazlık sinema varmış.
- Adana’dan çok sinemacı çıkmış: Şener Şen, Yılmaz Köksal, Aytaç Arman, Kıvanç Tatlıtuğ, Bilal İnci, Menderes Samancılar, Salih Güney, Ali Özgentürk, Abdurrahman Keskiner, Arif Keskiner, İrfan Atasoy, Ali Şen...
- Yeşilçam’da şöyle denirmiş: “Bir film Adana’da tutarsa Türkiye’de de tutar.”
- Yeşilçam yapımcılarını Adanalı sinemacılar yönlendirirmiş: “Şu artistlerin oynadığı şöyle bir film istiyoruz” diye...
‘Kozacı’ ile ‘portakalcı’ arasındaki farklar
- “Kozacı” delifişektir, “Portakalcı” steril...
-“Kozacı” ağırbaşlı ve mütevazıdır, “Portakalcı” sansasyonel ve skandalcı...
- “Kozacı”nın Yılmaz Güney’i vardır, “Portakalcı” boşluğu Kevin’le falan doldurmaya çalışır.
- “Kozacı” Yeşilçam rüyaları görür, “Portakalcı” yıllardır rüya görememekten şikâyetçi...
-“Kozacı” polemiğe girmekten kaçınır, “Portakalcı” tepeden tırnağa polemiktir.
-“Kozacı” kökü mazide olan atidir... “Portakalcı” yapbozcudur.
-“Kozacı” Ferzan Özpetek’le temsil edilir... “Portakalcı” Hülya Avşar’a fittir.
Adana’da ‘yazlık sinema’ keyfi
İLK gördüğümde gözlerime inanamadım:
Resmen çocukluğumun yazlık sinemalarından birinin önündeydim.
Beyaz ve mavi sandalyeler...
Beyaz bir duvarla çevrilmiş koca bir alan...
Büyük beyaz perde...
Kapıda etrafı lambalarla süslenmiş ayaklı bir panoda film afişi...
Gazozuyla, çekirdeğiyle hiçbir detayın atlanmadığı, eskiyi aynen bugüne taşıyan bir yazlık sinema burası...
Adana Belediyesi, kentin gözde yazlık sinemalarından Sular Sineması’nı, aslına uygun olarak yeniden yaparak süper nostaljik bir olaya imza atmış. Açılış filmi olarak da çok uygun bir seçim yapılmış:
Erden Kıral’ın Orhan Kemal’in romanından uyarladığı ‘Bereketli Topraklar Üzerinde’si...
Yazlık sinemanın programında başta Yılmaz Güney olmak üzere Adanalı sinemacıların çektikleri başka filmler var.
Adana’da olsaydım, çekirdek çitleyerek hepsini seyretmek isterdim.
İşte yine çok kötü bir ödül töreni daha
ADANA’da şunu bir kez daha anladım: Türkler ödül töreni düzenlemeyi asla ve kata öğrenemeyecek.
* * *
Ne oldu Adana’da?
Ne olacak...
- Organizasyonda yine aksaklıklar yaşandı.
- Prova yine yapılmamıştı.
- Sunuculuk meselesi “Getiririz İstanbul’dan iki ünlü ve deneyimli isim, işi bitiririz” anlayışıyla çözülmeye çalışılmıştı.
- Program akışı yine titizlikle değil, üstünkörü hazırlanmıştı.
- Ödüller yine karmakarışık bir düzende takdim edildi.
- Sıkıcılık yine başroldeydi.
- Törende görsellikler yine yetersizdi.
- Her ödül törenine damgasını vurması gereken heyecan ve tatlı gerginlik, yine ara ki bulasın vaziyetindeydi.
- Törenin yapıldığı salon yine ihtişamsız, sıcak ve havasızdı.
Adana’nın vekil Belediye Başkanı: Zihni Aldırmaz
- Aytaç Durak’ın görevden alınmasının ardından Belediye Meclisi’nden seçilmiş... MHP’li iken seçildikten sonra partisini bırakıp “bağımsız” olmuş.
- İki yıla yakın bir süredir belediye başkanlığını “vekaleten” sürdürüyor.
- İlk şok atlatılmış. Hiçbir şey olmamış gibi yürütüyor belediye başkanlığını...
- Sevdirmiş kendisini... Halkla teması yoğun... Güler yüzlü... Kurumlarla ilişkisi iyi... Sivil toplum örgütlerini bir araya getiriyor...
- Mimar... Özellikle park ve bahçe düşkünü... Adana’da Seyhan Gölü’nün etrafını muhteşem bir park alanına dönüştürmüş...
- İki özelliği var başkanın: Alçakgönüllülük ve istişareye önem... Ekibinden yararlanmasını biliyor.
- Politik tutuculuğu yok... İki ay önce açtığı “Abidin Dino Parkı” ile gurur duyuyor. Parkın ortasına “Abidin Dino/Yaşar Kemal/Orhan Kemal” heykeli yaptırmış. “Adanalılar şehrimizin değerlerini tanımalı” diyor.
- Merkezi Adana olan bir Çukurova bilinci yerleştirmeye çalışıyor.
- Kendisi hiç yorum yapmadı ama benim gözlemim şöyle: Yerel seçimlerde iktidar partisinden aday olmak isteyecek gibi...
Yılmaz Güney’in kardeşi ile tanıştım
ÖDÜL törenindeydim.
Birden karşıma çıktı.
Üzerinde beyaz bir ceket vardı. “Ben Yaşar Pütün... Yılmaz Güney’in kardeşi” dedi. Şöyle bir baktım:
Yılmaz Güney’e benzemiyordu ama edası, konuşma biçimi yüzde yüz Yılmaz Güney’di.
17 yaş küçükmüş Yılmaz Güney’den... Henüz çok gençken abisinin yanına, İstanbul’a gitmiş. “Artist olmak istiyorum” demiş.
Yılmaz Güney “Hayır” demiş... “Sen işletmeci olacaksın. Biz burada sinema yapıyoruz ama para kazanmayı bilmiyoruz. Sen işin bu kısmında yetişeceksin.”
O da öyle yapmış.
Kaderi de böylece çizilmiş:
Sanattan uzak./Ticarete yakın.
Paylaş