Şık bir cevap nasıl verilir?

ANAYASA Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin’in yaptığı konuşmanın ardından AKP cenahından gelen tepkileri görünce şunu bir kez daha anladım:

AKP’lilerin acilen -mesela Kızılcahamam’da- ‘Klas duruşu koruyarak şık cevaplar verebilmenin imkánları’ başlıklı bir dizi seminerden geçirilmeleri farz olmuştur!

Bu mesele pek mühimdir.

Çünkü ‘Şık bir cevap’ veremediğiniz zaman:

BİR: Haklıyken haksız konuma düşersiniz.

İKİ: Mağdurken mağdur edenmiş gibi algılanırsınız.

ÜÇ: Karşı tarafa ‘Al da at’ tadında gollük paslar verirsiniz.

Mustafa Bumin’e verilen yanıtlarda AKP’liler, maşallah, hepsini yaptılar.

* * *

Ve bu işten tabii ki Bumin ve destekçileri kárlı çıktı.

Neden mi?

Olan bitene bakalım:

Mustafa Bumin yaptığı konuşma nedeniyle önemli kanaat önderleri tarafından ‘Durup dururken türban konusunu neden gündeme taşıdın? Senin derdin ortamı germek mi?’ havasında eleştirilmedi mi?

Eleştirildi...

Eleştiriler toplumun tüm kesimleri tarafından ‘Vallahi doğru’ nidalarıyla karşılanmadı mı?

Karşılandı...

Hava Bumin aleyhinde değil miydi?

Öyleydi...

Peki ne oldu da birdenbire Bumin ‘mağdur’ pozisyonuna geldi?

Olan şu:

AKP’liler ağızlarını açtılar!

Her zamanki gibi ‘acemi balık’ kıvamında, sofistike olmaktan çok uzak bir havada öyle şeyler söylediler ki, Bumin’in ‘durup dururken ortalığı geren adam’ imajı bir anda ‘kahraman yargıç’ imajına terfi ediverdi...

* * *

Evet, bunca zamandır edindiğimiz deneyim şunu kanıtlamıştır:

AKP’liler şık cevap vermeyi başaramıyorlar.

Bir tartışma anında ‘en son söylenmesi’ gereken şeyi, en önce söylüyorlar.

Kanıtlanması imkansız iddialarla karşı tarafın eline koz veriyorlar.

Eş dost arasında ‘dedikodu’ kabilinden sohbetlerde söylenen şeylerin pekala kamu huzurunda da söylenebileceğini düşünüyorlar.

Mesela Bumin hakkında neler dediler, bir bakalım:

BİR: Böyle bir konuşmayı Bumin yapamaz. Mutlaka ona birileri dikte ettirmiştir.

İKİ: Bumin bir yerlerden aldığı işaretle bu konuşmayı yapmıştır.

Bu iki açıklama da Bumin’e nefis bir gol atma imkanı tanıdı ve o da gereğini yaptı.

Bütün bunların arasına bir de ‘Meclis isterse Anayasa Mahkemesi’ni kapatabilir’ şeklinde özetlenebilecek, çağrışımı hiç de olumlu karşılanmayan açıklama da sıkıştı.

Ve şimdi kimse Bumin’in durup dururken ‘türban’ konusunu gündeme taşıyarak ortamı gerdiğini hatırlamıyor bile...

* * *

Başta da söyledim, bu işten tek bir kurtuluş yolu var: Seminer.

Madem üstümüze vazife olmayan bir işe soyunduk, o halde ‘Fahri danışmanlık’ hizmetimizi biraz daha genişletelim ve ‘ders başlıkları’nı da çıkaralım:

BİR: Sinirlerimize nasıl hakim olabiliriz?

İKİ: Akla ilk gelenin söylenmesinin zararları.

ÜÇ: Kanıtlanamayacak iddiaları dile getirmekten kaçınmanın teknikleri.

DÖRT: Klas duruş dersleri.

BEŞ: Komplodan uzaklaşmaya giriş.
Yazarın Tüm Yazıları