Paylaş
*
Peki kim bu sandığa gitmeyenler?
*
Tayyip Erdoğancılar mı?
Yoksa...
Tayyip Erdoğan’dan memnun olmayanlar mı?
*
En ufak bir fikrim yok.
Bilmiyorum.
Bilemiyorum.
*
Ama bildiğim bir şey var...
Eğer sandığa gitmeyenlerin büyük bölümü AK Parti seçmeni ise...
AK Parti ve Tayyip Erdoğan açısından vahim bir durum var demektir.
*
Bunca karizmaya...
Bunca hitabete...
Bunca kutuplaştırmaya...
Bunca Osmanlı vurgusuna...
Bunca hilafet vurgusuna...
Bunca ümmet vurgusuna...
Bunca dini motife...
Bunca “tarihin dönüm noktası” türünden süper iddialı tezlere...
Bunca taarruza...
Bunca gerginliğe...
Bunca abanmaya...
Bunca pankart ve afişe...
Bunca şahane kampanyaya...
Bunca mitinge...
Bunca asılmaya...
Bunca devlet imkânına...
Bunca söyleve...
Bunca medya görünürlülüğüne...
Bunca orantısız güce...
Bunca haykırışa...
Bunca İsrail ajanı suçlamasına...
Bunca dış mihrak edebiyatına...
Bunca milli İslami ataklara...
Rağmen...
Kendi seçmeninin önemli bir bölümünü topyekûn mobilize edemeyip sandığa taşıyamadıysa...
Tayyip Erdoğan ve AK Parti açısından bir sorun var demektir.
*
Yok, eğer AK Parti seçmeninin kahir ekseriyeti sandığa giderken...
Sandığa gitmeyenler, iktidardan ve Tayyip Erdoğan’dan memnun olmayanlar ise...
Tayyip Erdoğan ve AK Parti açısından yine bir sorun var demektir.
Tayyip Erdoğan’ın önünde iki yol var
BİRİNCİ YOL: “Bunca abanmaya ve asılmaya rağmen ülkenin neredeyse yarısından oy alamadım, bunu dikkate almalıyım” diyecek... Ve kaygıları, endişeleri giderecek bir politika izleyecek... Kucaklama politikasına kesin dönüş yapacak. Zorlamayacak. Yüklenmeyecek. Sıkı tutmak yerine gevşetmek yolunu izleyecek. Toplumsal barışı öne çıkaracak.
*
İKİNCİ YOL: “Düşüş trendi mi başladı acaba” diye düşünerek ve kaygılanarak işi daha da sıkı tutmanın gerektiğini düşünecek... “Başkanlık arzusu”nun gerçekleşmesi için kafasındaki planı uygulamaya çalışacak... Ve bu nedenle endişeleri gidermek yerine aldığı desteği çoğaltmaya ve büyütmeye çalışacak... Yüklenecek, zorlayacak, sıkı tutacak.
*
Durun, bir tahminde bulunayım:
Bence Tayyip Erdoğan “ikinci yol”u izleyecek.
Balkon konuşmasına dair kısacık bir saptama
BALKON konuşmasında...
Yükselen yerler vardı, vites düşürülen yerler vardı.
Gelgitli bir konuşmaydı yani.
*
Bu durumdan yola çıkarak...
Şu tezi ileri sürüyorum:
Yüzde 60’ları bulacak bir büyük zafer için hazırlanmış bir konuşma metni, inceden ve biraz da aceleyle yüzde 52’ye uyarlanmaya çalışılmış gibiydi.
Selahattin Demirtaş: Başarının 5 nedeni
BİR: Genç, dinamik, enerjik ve demokrat kişiliği...
*
İKİ: “En güçlü rakip” dururken “güçsüz rakip”le uğraşmak yerine “en güçlü rakip”in üzerine gitmekten çekinmemesi.
*
ÜÇ: “Çözüm süreci var, aman iktidarla arayı açmayayım, durumu idare edeyim” türü bir idareimaslahatçılığa savrulmaması.
*
DÖRT: Sosyal demokratların ve solcuların sesi olması... Bu eksikliği görüp ona göre bir strateji izlemesi.
*
BEŞ: Sadece Kürtlere değil tüm Türkiye’ye hitap edecek bir duruş ve üslup geliştirmeyi kotarması.
CHP ve MHP üzerine 10 tez
BİR: Bu iki parti “organizasyon” denilen olgudan habersiz...
*
İKİ: Bu iki parti de heyecan ve motivasyon yaratma kudretine zerre kadar sahip değil.
*
ÜÇ: Bu iki parti de seçimde hangi başarısızlığı elde ederse etsin, başarısızlığı başarı gibi gösterme konusunda pek mahir.
*
DÖRT: Bu iki parti de kendini sorgulamak yerine seçmeni sorgulamayı tercih eder bir yapıda.
*
BEŞ: Bu iki parti de kendi tabanına bile yabancılaşmış durumda.
*
ALTI: Bu iki parti de “Girdiğim her seçimde yeniliyorum” diyerek her şeyi yeni baştan kurgulama cesaretine sahip değil.
*
YEDİ: Bu iki parti de inandığı doğrulara kendi tabanını ikna etmekten aciz.
*
SEKİZ: Tayyip Erdoğan’ın yarattığı kutuplaşma olmasa... Bu iki partinin de varlığını bile koruması imkânsız.
*
DOKUZ: Bu iki parti de “Bunlar gelirse AK Parti’den daha iyi yapar” konusunda halka en küçük bir güven veremez durumda.
*
ON: Bu iki parti de Türkiye toplumunun en az bin fersah gerisinde.
Yüzde 51.8 yerine yüzde 60 olsaydı
ABDULLAH Gül “Partime döneceğim” açıklamasını yapsa da bir dalgalanmaya yol açamazdı.
Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlığı daha da garantili olurdu.
AK Parti içinde gidişattan rahatsız olup da sesini çıkarmayanların eli bu denli güçlenmiş olamazdı.
“Erdoğan’ın planı”nın hayata geçmesinin önündeki psikolojik engel aşılmış olurdu.
“Düşük profilli başbakan” seçeneği bu denli rafa kalkmamış olurdu.
Erdoğan’ın partisini ve geleceğini dizayn etme çabasının önünde hiçbir engel kalmamış olurdu.
Paylaş