Paylaş
REZAN Epözdemir aradı.
Uzun uzun konuştuk.
O tezlerini anlattı, ben sorular sordum.
Hayli üzgün geliyordu sesi.
*
Bir özeleştiri yaptı konuyla ilgili olarak.
Tam olarak şunu söyledi:
*
“Keşke mahkemenin tartıştığı gerekçeleri anlatırken konuyu daha derli toplu anlatsaydım. Keşke ‘Yahudi’ kelimesini kullanmasaydım, ‘Mayasız ayini’ demeseydim. Sadece ‘Mahkemede cinayetin gerekçeleri ele alınırken bir ayine mi kurban gitti meselesi de tartışıldı’ demekle yetinseydim.”
*
Rezan Epözdemir, bir inanç topluluğunu asla hedef almadığını ve almayacağını da ısrarla vurguladı.
Ardından da şunu söyledi:
“Benim böyle bir şey yapmam, hayatım boyunca mücadele ettiğim insani değerleri hiçe saymam, kendimi inkâr etmem anlamına gelir.”
*
Peki bu ayin konusunu mahkemenin gündemine kim getirdi?
*
Sanırım Münevver Karabulut’un babası Süreyya Karabulut, bu konuyu hem kamuoyu önünde hem mahkemede dile getirmiş.
*
Eski bir demecinde şöyle diyor Süreyya Karabulut:
*
“Ben olayın ilk gününden bugüne kadar bu cinayeti Cem Garipoğlu’nun tek başına işlediğine asla ve asla inanmadım. İnanmak da istemiyorum. Cem Garipoğlu, kızımı o eve tek başına götürmedi. Kızım o eve getirildi. O evde ayin yapıldı. Garipoğlu ailesi ayin yaptı.”
*
Sonuç olarak ben şunu bilir şunu söylerim:
*
Yahudilerin bakire kız öldürüp ayin yaptığını öne sürmek bir akıl tutulmasıdır. Manyakça ve sapıkça bir palavradır. Bu palavrayı azıcık da olsa ciddiye almak bile korkunç bir ayıptır. Hiçbir inanç grubu, böylesi sapıkça ve manyakça bir ithamla karşı karşıya bırakılamaz.
KÖTÜ GAZETECİ/ İYİ GAZETECİ
- KÖTÜ GAZETECİ: Gazetede yazdıkları feci sıkıcıdır ama dost sohbetlerinde anlattıkları acayip seksidir. Gazetede yazdıklarını okutamaz ama dost sohbetlerinde söylediklerini ağızlar açık dinletir. Özel sohbetlerde bomba haberler verir ama bu haberlerin hiçbirini yazamaz. Medya dedikodusu konusunda ordinaryüs profesördür. Günün yarısını bu dedikodularla geçirir.
*
- İYİ GAZETECİ: Dost sohbetlerinden bile gazeteye yazacak bir şeyler çıkarmaya çalışır. Hiç yazılmayacak konulara bile “Bundan bir yazı konusu çıkartır mıyım acaba?” diye yaklaşır. Özel sohbette anlatmayı enerji israfı sayar, bütün enerjisini yazmaya saklar. Dost sohbetlerinde vereceği özel bir bilgi yoktur çünkü hepsini gazetede yazmıştır. Medya dedikodusu yapıldığı anda sıkıcı bir seminere katılmış gibi bunalır.
ERDOĞAN’IN BAŞARISININ NEDENLERİ
YOK, yok.
Erdoğan’ı 22 yıldır iktidarda tutan başarı nedenlerinin tümünü yazmayacağım. Bunları az çok herkes biliyor zaten. Destekçileri de muhalifleri de bu nedenleri sayıyorlar.
Ben sadece keşfettiğim yeni bir nedeni yazmakla yetineceğim.
*
Şu anda Türkiye’nin en önemli gündemi nedir?
Tabii ki hayat pahalılığı.
Böyle bir yakıcı gündem karşısında alışılan, bilinen iktidar tavrı ne olur?
*
Konunun gündem olmamasına çaba harcanır. Konudan uzaklaşmanın yolları aranır. Bütün çabalar, konunun tartışma dışında bırakılmasına yönelik olur. Konuya girilmek durumu söz konusu olduğunda “Aslında hayat o kadar da pahalı değil” demeye getiren sözler söylenir.
*
Ama bakıyoruz Erdoğan’a...
Son günlerde yaptığı her konuşmada “hayat pahalılığı” konusunu gündeme getirmekten zerre kadar kaçınmıyor. En son dün AK Parti’nin kuruluşunun 22’nci yıldönümü dolayısıyla yayınladığı video mesajda şöyle dedi:
*
“Küresel krizlerin ülkemize etkisinden kaynaklanan hayat pahalılığının son dönemde milletimizi bunalttığının farkındayız. Ülkemizin her meselesini çözdüğümüz gibi inşallah bu sıkıntıyı da hal yoluna koyacağız.”
*
Başarının nedenleri listesi çıkarılacaksa şu madde de eklenebilir:
*
Çözmesi gereken en esaslı sorunu gözlerden ırak tutmaya çalışmıyor. Çözmesi gereken en esaslı sorunu bizzat kendisi dile getiriyor.
KİM Kİ İSİMLER ORTAYA ATIYORSA BİLİN Kİ YALAN SÖYLÜYORDUR
AK Parti’nin İstanbul ve Ankara adayı kim olacak?
*
Listeler yayınlanıyor. Her gün yeni bir isim gündeme getiriyor. İşin içinde adını dolaşıma sokma çabası içinde olanlar var.
*
Daha önce de söylemiştim yine söylüyorum: Kim ki isimler ortaya atıyorsa bilin ki yalan söylüyordur.
TİP NEDEN OLMADI
ÇÜNKÜ siyasetlerinin başlangıç noktası...
Fabrikalar, tarlalar, kırsaldakiler, varoşlar, yoksullar, sokaklar, garibanlar, işsizler, muhafazakârlar, merdiven altları, gecekondular, Esenler, Bağcılar, Güngören olmadı.
*
Çünkü siyasetlerinin başlangıç noktası...
Medya çevreleri, cicili bicili dergiler, sosyal medyanın yalancı rüzgârları, beyaz yakalılar, sosyetiklerin geçici ve bilinçsiz hevesleri, masa başı pazarlıkları, CHP ve HDP’nin hinterlandı oldu.
POLİTİKAYLA İLGİLENMEYEN MUHALİFLERİN ORTAK GÖRÜŞÜ
AŞAĞI yukarı şu hale gelmiş durumda:
*
Kemal Kılıçdaroğlu bıraksın abi. Ne diye duruyor bu adam o koltukta. Yeter artık. Onun yüzünden kaybettik. Yapıştı koltuğa. Aday olma dedik dinlemedi. Onun yüzünden kaybettik. O koltukta kaldığı müddetçe biz asla kazanamayız. Gitsin artık ya... Gitmeli.
BİR DE IRKÇI OLSAYDIN
ŞU tür cümleler çalınıyor kulağıma son zamanlarda:
*
“Irkçı değilim ama Arapları hiç sevmiyorum.”
*
Bunu diyenler bir de ırkçı olsalardı ne diyeceklerdi acaba? Hafazanallah!
KAÇININ
- SORUNLU gençlik konulu dizilerden.
- Ege’nin şirin köylerinden birinde geçen komedi filmlerinden.
- Başarınızla gurur duymayan arkadaştan.
- Yakın tarihten kavga konusu çıkarmaya meraklı tiplerden.
- Patso adı verilen ekmek arası patates kızartmasından.
Paylaş