Paylaş
“Virüs dünyayı değiştiriyor. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Ezberler bozulacak. Dayanışma artacak. Eski tür siyasi çekişmeler anlamsız kalacak. Yeni bir siyaset dili devreye girecek” falan derken...
İstanbul’un orta yerinden bir iddia yükseldi.
Çok tuhaf bir iddia...
*
İddia şu:
*
Güya sayıları 40-50 civarında olan bir grup “AK trol”... Örgütlenmişler, pazar günü sabahın altısında bir durakta buluşmuşlar ve gelen ilk belediye otobüsüne doluşmuşlar.
Amaçları şuymuş:
“Otobüsler tıklım tıklım, Ekrem İmamoğlu durumu idare edemiyor” algısı yaratmak.
*
Dün gün boyu bu iddia tartışıldı.
- Bir taraf şoförleri konuşturarak “organize kötülük” diye bas bas bağırdı.
- Öbür taraf “Görüntüleri yayınla, yalan söylüyorsun” diye bas bas bağırdı.
Her kafadan ayrı ses çıktı.
*
Eğer ortaya atılan bu iddia doğruysa...
İki şey söyleyeceğim:
*
- BİR: Virüse yakalanmayı ve virüsü bulaştırmayı göze alarak böyle bir organizasyon yapmak... “Organize kötülük” değil, tam anlamıyla “organize dangalaklıktır”. Öyle bir dangalaklıktır ki “Herkes evlerine kapanmışken pazar günü sabahın köründe nereye gidiyor bunlar?” sorusunun akıllara gelebileceğini bile hesaba katmamıştır. Öyle bir dangalaklıktır ki pazar günü sabahın köründe bu kadar insanın işine gücüne gidiyor olmasının, İmamoğlu yönetimindeki belediyeden ziyade AK Parti hükümetini zor durumda bırakacağını hesaba katmamıştır. İnanılır gibi değildir yani. Benim aklım almıyor en azından.
*
- İKİ: Organize dangalaklığın diğer tarafında ise belediyenin otobüslerden sorumlu birimi bulunmaktadır. 40-50 kişi aynı anda senin sorumlu olduğun otobüslere biniyorsa... Bu durumda otobüs şoförlerinin ne yapacağı belli değil midir? Otobüsün kenara çekilip ilgili mercilerin aranması gerekmiyor mu? Ya da başka bir şeyin yapılması? Ne yani? Herhangi bir kural belirlenmedi mi böyle durumlar için? Sınırlamalara uyulmadığında şoförün ne yapması gerektiği belli değil mi? İnsan hayatı söz konusu, insan hayatı! Organize ya da değil... Otobüslerde meydana gelebilecek herhangi bir yığılma karşısında aciz mi kalınacak?
*
Size bir şey söyleyeyim mi?
Hiç ama hiç merak etmeyin:
Bu virüs var ya bu virüs...
Bu türden tartışmaların tümünü söküp atacak dünyamızdan. Ezip geçecek bu tür fasaryaları... Her şey bittiğinde bu tür dangalaklıklar da bitecek.
TÜM İLİŞKİNİZİ KESİN
ŞU zor zamanlarda...
- Dostluk rüzgârları estirmeyenlerle...
- Küçük siyasi hesaplarla hareket edenlerle...
- Dayanışma bayrağını en tepeye dikmeyenlerle...
- Sürekli fitne fesat çıkaranlarla...
- İyilik hareketinin askeri olmayanlarla...
- Kışkırtıcılığı meslek edinenlerle...
- Hep birlikte mücadele çağrısı yapmayanlarla...
- Sallama bilgilerle sürekli ortalığı karıştıranlarla...
- Her daim ayrılık gayrılık üzerinden yürüyenlerle...
- Bir şeyler yapmak yerine hep bik bik ötenlerle...
TÜM İLİŞKİNİZİ KESİN.
*
Bunun ruh sağlığınıza çok çok iyi geleceğine bahse girerim.
MANSUR YAVAŞ
BANA daha yapıcıymış gibi geliyor. Bana daha sonuç odaklı gibi geliyor. Bana daha bir işe yaramaya çalışıyormuş gibi geliyor. Bana daha çok yüreğinde hissediyor gibi geliyor. Bana daha işin ucundan tutuyormuş gibi geliyor. Bana daha dayanışmacı gibi geliyor. Bana daha iyilik peşinde koşuyormuş gibi geliyor. Bana daha az şovcuymuş gibi geliyor.
44 KİŞİNİN ÖLDÜĞÜ GÜN CHP’NİN YAPTIĞI ŞEY
MEHMET Kesimoğlu, CHP aday göstermeyince Kırklareli’nde bağımsız aday olmuş ve seçimi kazanmıştı.
CHP Genel Merkezi, Kesimoğlu’nun yanında yer alan, mitinglerine katılan bütün CHP’lileri disiplin kuruluna sevk etmişti.
Kararlar çıkmış. İhraç edilenler var, kınama alanlar var, hiç ceza almayanlar var.
*
Ama işin en ilginç yanı şu:
Bu kararlar, ilgililere 24 Mart tarihinde postayla bildirilmiş.
24 Mart... Yani Türkiye’de virüsten 44 kişinin öldüğü, 1872 kişiye korona tanısının konduğu gün...
*
Millet can derdindeyken... Herkese “Evde kal” çağrısı yapılırken... Kimsenin gözü korona dışında bir şey görmezken...
CHP Genel Merkezi’ndekiler, Kırklareli’ne pullu zarflı postalar gönderip “İhraç edildin, ceza aldın, kınandın” falan diye karar bildirmişler.
*
Ne kararları postalanmaya hazır hale getiren... Ne postalanmasını isteyen... Ve ne de postaneye gidip postalayan...
“Yahu ne yapıyoruz biz, sırası mı şimdi bunun” dememiş.
*
Nasıl hikâye ama? İyi değil mi?
APARTMAN GÖREVLİLERİYLE İLGİLİ ÖNEMLİ BİR UYARI
MARKETLERE sürekli apartman görevlilerini yollayanlar!
Vazgeçin bundan.
Apartman görevlileri de can taşıyorlar.
Kendinizi sakınıp onları ateşe atmanız hiç insani bir tutum değil.
ÖRNEK MARKET UYGULAMASI
BİZİM evin oradaki markette şöyle bir uygulama vardı: İçeriye sadece beş müşteri alıyorlardı.
Müşteri çıktıkça kapıda bekleyenlerin içeriye girmesine izin veriyorlardı.
*
Şahane bir uygulama!
Umarım bütün marketlerde bu uygulama geçerlidir.
NOT DEFTERİMDEN
- “Houseparty” diye bir aplikasyon var. Gireyim dedim. Hay girmez olaydım!
*
- Spordaki nefret, hiçbir nefrete benzemiyor. Fatih Terim’e yapılanlara bakınca bir kez daha anladım bunu.
*
- Hafta sonu yüzde 90’ın üzerinde kurallara uymuş Türkiye... Sokağa çıkma yasağı olmadan olacak bu iş galiba. Ha gayret Türkiye!
*
- Evde çalışmanın en kötü tarafı: Mesai bitmiyor!
*
- Hastalık emaresi olarak ne anlatılırsa... O emarenin kendimde ortaya çıktığını düşünüyorum. OMG!
*
- Biri Mustafa Taviloğlu’nun elinden telefonunu almalı diye düşünüyorum... Bütün enerjisini telefona yüklemiş durumda.
*
- “Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar” türküsünü en iyi hangi sanatçı söylüyor acaba?
Paylaş