Oradan buradan

İRAN VE GÖRGÜSÜZLÜK İran için öyle kolaylıkla "görgüsüz bir memleket" diyebilir miyiz?

Bence diyemeyiz. Yüzlerce yıllık devlet geleneğiyle, zengin kültürü ve diliyle İran, sonradan görme yapay Arap devletlerinden farklıdır. O halde sorumuzu soralım:

Uranyumu zenginleştirdik diye yapılan o dans da neyin nesi? Bu "Kaddafi görmemişliği" ya da "Saddam gösterişçiliği" de nereden çıktı? Yoksa yalnızlık İran’ı serinkanlılıktan uzaklaştırdı mı? O zaman "Ben sana uranyumu zenginleştiremezsin demedim..." deyip gerisini getirmeyelim.

SEZER VE TEHLİKE Ey tehlikeden tırsanlar! Ey aymazlıktan şikayet edenler! "Tehlikenin farkında mısınız?" diye soruyordunuz ya... İşte size "Evet abi, farkındayım ki hem de nasıl" anlamına gelecek yanıt gelmiştir. Hem de devletin en tepesinden. Ülkenin Cumhurbaşkanı tehlikenin farkındadır. Ayrıca Silahlı Kuvvetler de tehlikenin farkındadır. Üniversite de farkındadır. İş dünyası da farkındadır. Yargı zaten her daim tetiktedir. Yani? Hepimiz "aymaz oğlu aymazlar" gibi yan gelip yatsak dahi en etkili güçlerimiz, en zinde ve enerjik halleriyle ortadadır. Bu nedenle de kedere ve tasaya hiç mi hiç gerek yoktur.

KANDİL VE HAVAİ FİŞEK Gösteri çağında değil miyiz? Herkes gösteri yapmıyor mu? O halde dindarların da kendilerini göstermek için sergiledikleri çabayı neden yadırgayalım ki? Görmüyor muyuz: İbadetin gizli olduğu günler artık geride kaldı. Artık "Peygamber’e duyduğu sevgiyi" havai fişeklerle göstermek için çırpınan "gösteri çağı çocukları" devrededir. Gül alacaklar, gül satacaklar ve bunu ille de gösterecekler. Çok görmeyelim yani.

MALKOÇOĞLU VE TRİP Dikkat! Hani Cüneyt Arkın, çektiği tarihsel filmlerle kafa bulan "Kahpe Bizans" filmine tepki göstermişti ya... İşte o tepki uydurmaymış, tripmiş. Neden mi? Öyle olmasa "Kahpe Bizans"ın kahramanı Mehmet Ali Erbil’le kafa kafaya verip, çektiği uzay filmiyle kafa bulacak bir filmin ilk tanıtım toplantısına fazlasıyla huzurlu biçimde katılır mıydı? Demek ki bu dünya boşmuş ve her şey yalan dolanmış.

MUMCU VE CEM YILMAZ ANAVATAN lideri Erkan Mumcu, Cem Yılmaz’ın reklamındaki "Arabanın hakkını ver hakkını" cümlesinden ilham alarak Tayyip Erdoğan’a şöyle seslenmiş: "İktidarın hakkını ver hakkını." İyi, güzel ama bu durumda Erdoğan’a da şöyle karşılık verme hakkı doğmuyor mu: "Kardeş ben seni Maslak Opet’e kadar taşıdım, sana da bundan sonra minibüsle devam etmek kalıyor."

ÇETİN ALTAN VE YAŞ
Ertuğrul Özkök, "Farkında mısınız, Sharon Stone, insanlık tarihinde önemle hatırlanacak muazzam bir işi başarıyor. İnsan ömrünü uzatıyor. 48 yaşında, bir Mesih gibi, hepimizi arkasına alıp, 50 yaş gençliğini yaratıyor" diye yazmıştı. Geçenlerde 80 yaşındaki Çetin Altan’ın sohbet halkasındaydık. Çetin Altan, hepimizi kırıp geçiren şeyler anlatıyor, Nazım Hikmet ve Necip Fazıl’dan şiirler okuyor, anılarından söz ediyor, bazen bizi sınava tabi tutuyor ve her şeyden önemlisi masadaki kıza kur bile yapıyordu. Yani... Onların Sharon Stone’u varsa bizim de Çetin Altan’ımız var. Sharon Stone, 50 yaş gençliğini yaratıyorsa; Çetin Altan da 80 yaş gençliğini yaratıyor. Ne diyelim: Allah uzun ömür versin.

AĞLAYAN ERKEKLER İbrahim Tatlıses ağlar, Mehmet Ali Erbil ağlar, Yılmaz Morgül zaten ağlar ve Bülent Arınç ağlar... Bu zamana kadar "gözyaşlarını silah olarak kullanan kadınlar" konusunda kesilmiş binlerce ahkam dinlemiştik. Bir ters çıkış olarak da "Erkekler de ağlar" türünden şarkılar ortaya çıkmıştı. Bence artık ezberlerimizi bozalım. Artık "Gözyaşlarını silah olarak kullanan erkekler" bahsini açalım. Ve artık "Kadınlar da ağlar" türünden nameler uyduralım. Ne dersiniz?
Yazarın Tüm Yazıları