Paylaş
ŞEHİRLERDE hendekler kazılıyor, çatışmalara girişiliyor, özyönetimler ilan ediliyor. Nedir amaç?
ARZU YILMAZ: Özyönetim, siyasi olarak barış projesinin bir parçasıydı ama şimdi savaşın bir parçası haline getirildi. Özyönetim, barışın bir meyvesi olacaktı. Barış projesi olarak kanaat getirilen iyi bir hayat senaryosu, bugün savaşın parçası haline getirilmiş durumda. İnsanlar “Özyönetim için mi savaşacağız” diye soruyorlar. Özyönetim ne demek? “Merkezle müzakere” demek. “Uzlaşmak” demek. “Pazarlık” demek...
*
Pazarlık sonucu elde edilecek bir şey miydi?
ARZU YILMAZ: Evet. Özyönetim ancak devletle masaya oturarak elde edilir. Savaşarak özyönetim elde etmek mümkün değil. Oysa şimdi İmralı süreci bitmiş, savaşa dönüşmüş ama sen İmralı sürecinin bir parçası olan özyönetimi, savaşın unsuru haline getiriyorsun. Kürtler işte bunu anlamıyor.
Kürtler olayı bu netlikte görebiliyorlar mı?
ARZU YILMAZ: Kürt halkı olayları gazetelerden, kanaat önderlerinin görüşlerinden öğrenip yorumlamaz. Kürtler meseleleri zaten bilirler. Çünkü meselelerin içinde yaşarlar, yaşıyorlar. Dolayısıyla adam soruyor: Ben en son noktada bir özyönetim kurup devletle masaya oturacaksam şimdi bu ölmek ve öldürmek niye?
Bu durum halkın, PKK ile arasına mesafe koyması anlamına gelmiyor mu?
ARZU YILMAZ: Böyle bir sonuca varılırsa... Yanlış yapılır. Yanlışla başlanırsa yanlışla devam edilir. “Halk PKK ile arasına mesafe koydu, PKK’dan bıktı, yıldı” demek kolay. Ama bir bağ var ve bu bağ devam ediyor. O bağ nedeniyledir ki halk, “Meselemiz özyönetimse ölmek ve öldürmek neyin nesi” sorusunu devlete değil, PKK’ya soruyor.
KİMDİR
-Memleketi: Yozgat Yerköy ile Kırşehir Çiçekdağı...
-“Memleket nere” diye sorulduğunda birbirine bitişik bu iki ilçenin adını da söylüyor.
-İletişim mezunu... 10 yıl gazetecilik yaptı.
-Doktorasını Ankara Siyasal’da tamamladı.
-Doktora konusu: 1990’larda Türkiye’den Irak Kürdistan’ına Göç...
-3.5 yıl Irak Kürdistan’ında yaşadı, alan araştırması yaptı.
-Kuzey Irak’ta Duhok Üniversitesi’nde ders verdi.
-Radikal İki’de ve Birikim dergisinde yazılar yazdı.
PKK, halkı savaşa ikna edemiyor
KÜRTLER, PKK’nın şu anda ne yapmak istediğiyle ilgili bir fikre sahip mi?
ARZU YILMAZ: PKK’nın ne istediğine ilişkin bir belirsizlik var. En azından taban, bu konuda ikna olmuş değil. “Savaşalım, ölelim, direnelim... Ama ne için?” sorusu cevap bulmuş değil.
*
Bu durum PKK’dan kopuşa mı işaret ediyor?
ARZU YILMAZ: Hayır. PKK’nın
siyasi hedefiyle arasına mesafe koyma, kopma yok.
*
Peki ne var?
ARZU YILMAZ: Cevabı verilmemiş sorular var. “Savaşalım ama savaşın amacı ne?” sorusu var. “Savaştan sonra ne yapacağız?” sorusu var. “Bunun arkasından ne gelecek?” sorusu var.
*
PKK’nın bu sorulara verdiği bir cevap yok mu?
ARZU YILMAZ: Bilmiyorum. Ama en azından halkı ikna etmiş bir cevabın henüz verilmediğini söylemek mümkün.
*
Bu cevapsızlık, bu ikna olmamışlık neye yol açıyor?
ARZU YILMAZ: Korku ve sinmeye... İnsanı en çok korkutan şey belirsizliktir. İnsan bildiğinden korkmaz, bilmediğinden korkar. Belirsizlik insanları sindiriyor ve olaylar karşısında seyirci kalmasına yol açıyor.
*
Bugün kitlelerin PKK’ya karşı hissettikleri nedir?
ARZU YILMAZ: Hissi tarif etmek çok riskli. Onun yerine somut olaylara bakmak daha doğru... Mesela özyönetim ilanlarına bakalım: PKK, geniş kitlelerin katılımını talep ederek özyönetim ilanı istemişti. Oysa kitlelerin bu eylemlere katılımda tereddüt gösterdiğini gözlemliyoruz. İkna olmamışlığın somut göstergesi bu... Ne hissettiklerini bilmiyorum ama böyle bir durum var.
*
İnsanların özyönetim ilan etmeye ikna olmamalarının nedeni nedir?
ARZU YILMAZ: Ön hazırlığı iyi yapılamamış olabilir, mesele tabana tam olarak anlatılamamış olabilir, bilemem. Ama sonuç itibariyle insanlar böyle bir dramatik geçişe hazır görünmüyorlar. Şimdilik bunu söyleyebiliriz.
*
Özyönetim ilanına soğuk bakılmasının başka ne gibi nedenleri olabilir?
ARZU YILMAZ: Son dönemde Kürtleri en çok heyecanlandıran konu Rojava konusuydu. İmralı sürecine desteği ve eylemliliği besleyen temel dinamik Rojava idi. Rojava’ya bakalım, ne var orada? Şu var: Net bir siyasi hedef var. Hikâye belli... Başı sonu belli bir hikâye vardı. Oysa bu özyönetim ilanlarının doğurduğu çatışmalara baktığımızda bir kafa karışıklığı görüyoruz. Bu eylemlerle neyin murat edildiği belli değil.
*
Bu durum neye yol açıyor?
ARZU YILMAZ: İnsanlar “Bu devlet, bizim bildiğimiz devlet. Ben buna zaten tepkimi göstermiştim. Artık umudum yok. Tepki göstersem ne olacak? Ondan beklediğim bir şey yok ki tepkimi göstereyim” noktasına geliyorlar.
*
Buna yılgınlık denilemez mi?
ARZU YILMAZ: Yılgınlık değil de beklentisizlik diyelim.
HDP, neden PKK ile arasına mesafe koymuyor
BU soruya Arzu Yılmaz, şu cevabı veriyor:
*
-Türkiye’nin batısında ideal bir durum algısı ezberi var. Ancak bu ezber, Kürt coğrafyasının sosyolojisine uygun değil. Barış olsun, çoluk çocuk ölmesin diyenlerin bu ezberlerini gözden geçirmesi gerekir.
-Türkiye’nin batısından baktığınızda... PKK size “Kürtlerin dışında bir aktör” gibi gelebilir. Ama bölgede durum böyle değil. Kürt halkının iradesini temsil etmek iddiasında olan bir siyasi partinin hem halkı temsil etmek hem de halkın iradesinin konsolide olduğu bir yapıyı tamamen dışlamasını beklemek eşyanın tabiatına aykırı.
-HDP’den PKK ile arasına mesafe koymasını istemek yerine... PKK’den HDP’leşmesini istemek gerekir. Bu daha gerçekçi bir talep olur. Siyasette yeni kanallar açılsın, şiddet değil siyaset ön plana çıksın ve PKK, HDP’lileşsin. Zaten İmralı süreci de bunu öngörmüyor muydu?
Kürt halkının barış umudu yıkıma uğradı
EN son Tahir Elçi’nin cenazesi için Diyarbakır’daydınız. Gözlemleriniz nedir? Kürtler ne düşünüyorlar?
ARZU YILMAZ: Dün “İyi bir hayat bizi bekliyor” umudunu taşıyorlardı. Bugünse “Elimizdeki hayat gözümüzün önünde yıkılıp gidiyor” duygusu içindeler.
*
Kürtler açısından umut, en fazla ne zaman artmıştı?
ARZU YILMAZ: İmralı süreciyle birlikte umut en tepe noktaya çıkmıştı.
*
Çözüm sürecinin başladığı dönem yani.
ARZU YILMAZ: Evet.
*
Kürtler bir büyük barışın sağlanabileceğine inandılar mı?
ARZU YILMAZ: İnandılar.
*
Umut ne zaman en dibe vurdu?
ARZU YILMAZ: 24 Temmuz’da... Kandil’in bombalanması olayıyla...
*
Neden?
ARZU YILMAZ: “Bu nerden çıktı” dediler. “Nasıl bu noktaya gelindi” dediler. “Kimin savaşı bu” dediler. Ama umudun dibe vurmasından önce zaten “Bizim bu devletle barışı sağlamamız mümkün değil” noktasına varılması söz konusuydu.
*
O ne zaman gerçekleşti?
ARZU YILMAZ: Kobani olayına Türkiye’nin verdiği tepkiyi gördükleri zaman... O tepki, “Bu adamların niyeti gerçekten de Kürtleri eşit vatandaş, eşit muhatap yapmak değil” dedirtti. Düşünün: Bugün Türkmenler için “Onlar bizim akrabalarımız, biz onlara karşı nasıl kayıtsız kalırız” diyen Erdoğan, Kobani için “Kobani nere, Diyarbakır nere, Ankara nere... Bize ne Kobani’den” demişti. İşte bu yaklaşım Kürtleri “Barış olmaz” noktasına getirdi. 24 Temmuz’da Kandil’in bombalanması ise umudun tamamen yıkılmasıydı.
*
Erdoğan’ın Kobani çıkışı, Kürtleri neden “Barış olmaz” noktasına getirdi?
ARZU YILMAZ: Kürtlerin bugün barıştan anladıkları en önemli şey eşitlik... Teslimiyet değil eşitlik. Söz konusu Suriye Türkmenleri ise “akraba” olarak görülüyor, söz konusu Suriye Kürtleri ise “yabancı” olarak görülüyor. Kürtleri eşit görmeyen bir anlayış... İşte bunu fark etti Kürtler. “Eğer eşit sayılmayacaksak barış da olmayacak” anlayışı böyle doğdu.
*
Kandil’in bombalanması karşısında duyulduğunu söylediğiniz büyük yıkımın nedeni neydi?
ARZU YILMAZ: “Barış olmayacak” başka bir şey, “Savaş olacak” başka bir şey... Erdoğan’ın Kobani tepkisi, “Barış olmayacak” duygusuna yol açtı. Ama Kandil’in bombalanması ise “Bu savaş da nereden çıktı” şaşkınlığına neden oldu. Şöyle düşündü insanlar: Barış olmayabilir ama bu ille de savaş olacak anlamına gelmez. Kontrol edilebilir bir gerginlik zaten vardı, bu bekleniyordu ama savaş beklenmiyordu.
2 kritik soru, 2 kritik cevap
TA 7 Haziran seçiminden önce PKK, ateşkesi bozacağını açıkladı. Bu bir savaş kararıydı. Kürtler, PKK’nın aldığı bu kararı görmezden mi geliyorlar?
ARZU YILMAZ: Ateşkesin bozulmasını halkın bir savaş kararı olarak okuduğunu düşünmüyorum. Söz konusu süreçte Dolmabahçe mutabakatının yok sayılmasına karşı bir “taktik” hamle olarak görüldü. Ancak ne zaman ki savaş uçakları Kandil’i bombalamaya başladı, işte o zaman barış artık nihai bir stratejik hedef olmaktan çıktı ve dolayısıyla savaşı başlatan tayin edici rolü devletin oynadığı kanaati doğdu. Nihayetinde PKK’nin bu ilk aşamada şiddete başvurması da zorunlu bir “savunma” refleksi olarak okundu.
*
Bugün Cizre ve Nusaybin’de okullar açılamıyor. Sur’dan göç başladı... Ahali, bu durumdan PKK’yı hiç mi sorumlu tutmuyor?
ARZU YILMAZ: Ortaya çıkan şiddet sarmalından PKK’yi sorumlu tutmuyor ancak bu şiddetin aşılıp yeniden barış ortamının tesis edilmemesinden asıl sorumlu aktörün PKK olduğunu düşünüyor. Halkın bu devletten bir umudu yok artık.
Halk hendek siyasetinin arkasında durmuyor
BÖLGE halkı özellikle hendekler yüzünden perişan. Göçler var. Gündelik hayat çekilmez durumda. PKK’ya bu nedenle tepki yok mu?
ARZU YILMAZ: Halk, hendek siyasetini onaylamıyor. Mevcut durumda yaşanan göç de bu tespiti doğruluyor. Hendek siyasetinin halk tarafından destek görmemesinin asıl nedeni, bu siyasetin nasıl bir siyasi hedefe hizmet ettiği ve edeceği konusundaki belirsizlik. Bu siyaset neye hizmet ediyor? Bunun yanıtı belirsiz. Bir sonraki adımın ne olduğu konusunda bilgisiz ya da şüpheli olan insanlar, hendek siyasetinin arkasında durmuyor.
HDP barışı zorlayacak bir pozisyon almalıydı
ARZU Yılmaz’ın HDP’nin içine girdiği darboğazla ilgili soruya verdiği cevap şöyle:
*
-HDP, İmralı sürecinin ürünüdür. İmralı sürecinin devam etmediği bir siyasi iklimde, yapısal olarak o sürecin bir ürünü olarak doğmuş hareketin zemin kaybetmesi doğaldır.
-HDP, iki farklı beklentiye karşılık vermek üzere bir siyasi söylem geliştirdi. Türkiye’nin batısı “Erdoğan’ı başkan yaptırmayacağız” sloganı üzerinden mobilize oldu. Kürt coğrafyasının HDP’ye yönelmesinin motivasyonu ise farklıydı. Kürtler, Türkiye’nin merkezinde Kürt iradesinin yüksek bir temsilinin sağlanması ve barışın HDP eliyle inşasını bekliyordu.
-Yanlış anlaşılmasın: Kürtlerin Erdoğan’la bir sorunu olmadığını söylemiyorum. Kürtler, barışın Erdoğan’la gelmeyeceğinin farkındaydı. Ancak onların asıl motivasyonu başkaydı.
-HDP, 7 Haziran’dan önce bu iki kesimi birleştirilebildi ve başarılı bir sonuç aldı. Erdoğan başkan yaptırılmayarak bir tabanın beklentisi karşılandı. Ancak asıl gücü oluşturan tabanın beklentisine uygun bir pozisyon alınamadı.
-HDP’ den beklenen iktidarı barışa zorlamaktı. Bunu yapamadı. Bunda tabii ki AKP’nin, Erdoğan’ın, MHP’nin olumsuz tutumu etkili oldu. Ama yine de HDP, iktidarı barışa zorlayabilirdi.
-Bir şekilde Erdoğan ile temasın kurulması gerekiyordu. Tamam, Erdoğan’ı başkan yaptırmadın, misyonunu tamamladın, bunun ötesinde kasmanın âlemi yoktu... Asli misyon, barışı zorlamaktı. Bu yapılmadı.
Paylaş