Paylaş
Başbakan Erdoğan, Obama’ya...
Türk İslam hat sanatının en nadide örneklerinden birini hediye etseydi.
- Mesela... “Bu da geçer yahu” tablosu hediye etseydi...
- Mesela... “Hiç” tablosu hediye etseydi...
- Mesela... “Besmele” tablosu hediye etseydi...
- Mesela... “Gel keyfim gel” tablosu hediye etseydi...
Beyaz Saray’da Türk/İslam kültürünün rüzgârını estirmiş olurdu.
*
Arap harfleriyle “Barak Hüseyin Obama” yazdırılan tabloyu hediye ederek...
Sadece Arap harfleri rüzgârı estirmiş oldu.
Biraz da kendine baksan
DİYORSUN ki:
- Yüz bin kişinin ölümüne yol açan eli kanlı bir diktatörün yanında Başbakan Erdoğan, Dalai Lama gibi kalır... İkisini birbirine benzetemezsin.
- Zalim Esad’ın yaptığı zalimliklerin yanında Erdoğan’ın yaptığı zalimlikler, demokratik atılım gibi kalır... İkisini birbirine benzetemezsin.
- Scud füzesi atmanın yanında biber gazı sıkmak, “polis panzerinden gül suyu sıkmak” gibi kalır... İkisini birbirine benzetemezsin.
*
Tamam, arkadaş...
İkisi birbirine benzemiyor.
Tamam da arkadaş...
Sen de “hükümetin Suriye politikasına laf eden” herkesi anında...
- Yüz bin kişinin katili Esad’ın destekçisi ilan etmiyor musun?
- Halkının üzerine Scud füzesi atan Esad’ın yancısı ilan etmiyor musun?
- Bazen hızını alamayıp “Kemal Kılıçdaroğlu eşittir Esad” demiyor musun?
- “CHP ile Baas arasında hiçbir fark yok” demiyor musun?
Ne yani?
O benzetme yakışık almıyor da bu benzetme yakışık alıyor mu?
*
Tayyip Erdoğan ile Esad birbirine benzetilemez.
Tamam...
Tamam da...
Kemal Kılıçdaroğlu ile Esad birbirine benzetilebilir mi?
Suriye politikasına laf eden herkesi Esad’a benzetmek insafa sığar mı?
Ya da şöyle soralım:
Niye kendin için yapılması halinde ortalığı birbirine kattığın bir benzetmeyi sen başkası için gözün kapalı yapıyorsun?
Suriye konusunda başka bir yer daha var
BİR tarafın durduğu yer şurası:
Sadece “öldürdüğü düşmanın kalbini yiyen sapık” görüntüsünü öne çıkarmak, Özgür Suriye Ordusu’nun “damdan adam atmaca” oyununa abanmak... Bir muhalifin “Bütün Alevileri kör testereyle keseceğiz” sözlerine ağırlık vermek... Buna karşılık Esad’ın yaptığı kanlı katliamları asla ve kata görmemek.
*
Bir tarafın durduğu yer ise şurası:
Katil Esad’ın çoluk çocuk demeden yağdırdığı bombaları, yaptığı sivil katliamları, sergilediği vahşeti öne çıkarmak... Buna karşılık Esad yönetiminin işlediği vahşet dışındaki vahşetlere gözünü kapatmak... “Öldürdüğü düşmanın kalbini yiyen sapık” görüntüsüne zerre kadar önem vermemek...
*
Kirli savaşta kirlenmemek için...
Başka bir yer daha var:
- Hem Esad’a katil, vahşi, kan içici demek...
- Hem de muhalifler kanadından gelen vahşete işaret etmekten zerre kadar geri durmamak...
*
Biliyorum, ortadan ikiye bölünmüş bir memlekette pek tekin bir yer değildir böyle bir yer, kimse hoşlanmaz böyle bir yerde durulmasından...
Ama insanlık açısından süper sağlam bir yerdir.
‘God bless you‘ Hakan kardeşim
TWITTER’da Hakan Şükür yazıyor:
“Sayın Başbakan, Sayın Başkan Obama ile Regaib Kandili’nde gül bahçesinde yağmur altında iki dost gibi konuşuyor”.
*
Bravo Hakan!
Gerçekten bravo!
Senin imgelemine, teşbihine, Kandil’i unutmayan imanlı kalbine, “yağmur altında” diyerek olaya romantizm katan rikkatine kurban olsunlar.
Amerika seninle gurur duyuyor kardeşim...
God bless you...
Bunlar artık ayıp değil
-GREV kırıcılığı yapmak...
- Greve çıkan işçinin rezil
olduğunu savunmak...
- Hükümet ile sendika arasındaki
ihtilafta alenen ve resmen
hükümetten yana olmak...
- Greve çıkan sendikacıyı
istifaya davet etmek...
- Greve çıkan işçinin madara oluşundan büyük bir keyif almak...
- Başarısız olmuş bir grev üzerinden sendikacı üzerinde tepinmek...
- Greve çıkmayan çalışanlara “kahraman” muamelesi çekmek...
Öldürdüğü düşmanın kalbini yiyen sapık
ADAM Özgür Suriye Ordusu saflarında Esad’a karşı savaşıyor.
Düşmanını öldürmüş.
Kameralar karşısında düşman ölüsünün kalbini söküp çıkarıyor.
Ve yine kameralar eşliğinde kalbi yemeye başlıyor.
Etrafındakiler de tekbir eşliğinde bu vahşeti güya kutsuyor.
*
Bu olay bana şu iki şeyi düşündürttü:
-BİR: Ebu Süfyan’ın karısı Hind, Uhud’da şehit düşen Hz. Hamza’nın bedeninden karaciğerini söküp ısırmıştı... Yani ölü bedenden organ yemek, bir Hind âdetidir, bir müşrik geleneğidir.
- İKİ: Esad devrilse ve yerine bu “kalp yiyen adam”ın zihniyeti gelse ne olur? Suriye esaslı bir zalimin elinden başka bir esaslı zalimin eline geçmiş olmaz mı? ABD bu yüzden ayak sürüyor olmasın?
Biraz mesafe koysak
GAZETELERİ karıştırırken Aslı Aydıntaşbaş’ın yazısının başlığına takıldım.
Şöyle diyor Aslı:
“Sahi ne kazandık?”
Bir başka gazetede ise şöyle bir başlık:
“İstediğimizi aldık”.
Bugünün sorunu değildir bu...
Eskiden de atılırdı “ABD’yi fethettik” türü başlıklar...
*
Bu üslupla yazıp çizen arkadaşlara sormak istiyorum:
- Sizin istekleriniz ile “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti”nin istekleri arasında bir fark yok mu da “biz” diyorsunuz?
- “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti” bir şey istediğinde, o şeyi Türkiye’de yaşayan herkes otomatikman istemiş mi oluyor da “biz” demeyi ihmal etmiyorsunuz?
- Hükümet Obama’dan istediklerini alıp kazanınca, mesela gazeteci Aslı da kazanmış mı oluyor da “Sahi ne kazandık” diye başlık atabiliyor?
*
Gazetecilik için “temas ve mesafe sanatı” derler.
Anladık, mesafe kalmadı ama teması bari bu kadar abartmasak?
Paylaş