Siyasal İslam’ın hem dünyada, hem de Türkiye’de yükselişe geçtiği bir dönemde...
Fransız araştırmacı Olivier Roy, "Siyasal İslam’ın İflası" adlı bir kitap yayınlamıştı...
Roy, kitabında "Siz bakmayın bunların siyaseten yükseldiklerine... Bu iş bitmiştir" diyordu...
O zamanlar...
Bizler, yani "Siyasal İslam" cephesinde at koşturanlar, bu aykırı teze burun kıvırıp, "Ne bitmesi yahu? Daha yeni başlıyor" falan şeklinde radikal ve şık çıkışlar yapıyorduk...
Kanıtımız: Refah’ın durmayan yükselişiydi...
Oysa...
Bugün hepimiz şunu anladık ki:
Roy denilen adam aslında işi biliyormuş... Adam haklıymış...
Gerçekten de "Siyasal İslam" adı verilen ideoloji, ta o zamanlar iflas etmiş...
Tezleri sağlam değilmiş... Entelektüelleri çapsızmış... Ayakları yere basmıyormuş... İddiası tutarlı değilmiş... Devlet kurma talebi gerçekçi değilmiş...
* * *
Diyebilirsiniz ki:
Saçmalama birader! Ne iflası!
Görmüyor musun?
Refah’ın sütkardeşi AKP...
Çankaya’yı fethetti... Başbakanlığı tekeline aldı... Hükümet kuruyor ve öyle görülüyor ki yine kuracak... YÖK Başkanı tamam... Yargı bürokrasisi tamam... Valiler, kaymakamlar zaten tamamdı... Askerle de ara düzeltildi...
Daha ne olsun...
Sen ne iflasından söz ediyorsun?
Bunun adı "Siyasal İslam’ın Zaferi"dir.
Bence hiç değil...
Çünkü...
AKP, zaten "Siyasal İslam"ın bittiği yerden işe başladı...
O meşhur "Batı değerleriyle uzlaşmazlık" iddiasından vazgeçti... "Yeni Haçlı Seferi" söylemini terk etti... "İslam’ı hayatın tüm alanlarına yayma" azmini bıraktı... "Hayat iman ve cihattan ibarettir" vurgusundan uzak durdu...
Böylece...
Avrupalı Hıristiyan Demokratlar’ın Türkiye’deki karşılığı haline geliverdi...
AKP, artık sadece muhafazakár değerlere vurgu yapan bir partidir...
İşin asıl önemli kısmı ise şudur:
AKP’nin hakimiyeti ele geçirmesinin ardından...
"Siyasal İslamcı" başka bir projenin, Türkiye’de başarı şansı kalmamıştır...
Çünkü...
Hem tez çökmüştür, hem de o tezden dönenler yolu tıkamışlardır.
Haber 7 ekranında, "Meksika Sınırı" adında muhteşem bir programa imza atan "Üç şakrak genç", benim bu girişimimle biraz kafa yapmışlar...
2008 yılında benim kılık değiştirerek katılabileceğim organizasyonların listesini çıkarmışlar...
Liste şöyle:
BİR Yavuz Turgul’un son filminin galasına "Yer gösterici" olarak...
İKİ Hıncal Uluç’un katılacağı bar açılışına "Barmen" kılığında...
ÜÇ Kemal Abi’nin sevgili zevceleri Ahsen Hanım’ın altın gününe "Pazarlamacı" kılığında...
DÖRT Atlas bebeğin sünnet düğününe "Karagöz ustası" kılığında...
BEŞ Bir imam hatip lisesinin Çanakkale Şehitliği gezisine "Rehber" kılığında...
Ne demiştik?
İroniden anlamayan nesle aşina değiliz!
O halde espri yapma duygusu taşıyan...
Tarık Tufan, Selahattin Yusuf ve İsmail Kılıçarslan adlı bu üç matrak delikanlıya buradan bin selam...
Abdullah Gül geyikleri
CAN SIKINTISI Abdullah Gül’ün canı sıkılıyormuş. Durup dururken "Eski dostları"nı telefonla arıyormuş. "Alo! Ben Abdullah!" diyormuş... Karşıdaki "Hangi Abdullah?" diye sorunca Abdullah Gül, alınganlık gösteriyor gibi yapıp, "Hangi Abdullah mı? Cumhurbaşkanı Abdullah!" diyerek bombayı patlatıyor ve karşısındaki şaşkınlıklara gark ediyormuş... Bugünlerde çeşitli kişilerin sağda solda anlattıkları Abdullah Gül hikayesi budur...
GAZETECİ SEÇİMİ Tayyip Erdoğan’dan "Daha demokrat" olduğunu kanıtlamak için hiçbir fırsatı kaçırmayan Abdullah Gül, en son ABD gezisindeki gazeteci seçimiyle de golünü atmış oldu... Başbakan Tayyip Erdoğan’ın gezilerinde yer vermediği Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin, Abdullah Gül’ün ABD gezisine katılan gazetecilerin arasına alındı... Böylece Gül, "Ben Tayyip Erdoğan’dan daha demokratım" mesajını vermiş oldu...
KARİKATÜRİST ZORDA Abdullah Gül’ün Sabah gazetesinin başarılı çizeri Salih Memecan ile kurduğu yakın dostluk, Türk medya tarihinde eşi görülmemiş bir olaya neden olmuş... İktidar çevrelerinde her zaman sempatiyle karşılanan Salih Memecan, Gül ile Erdoğan arasındaki zorlu dengeyi birazcık bozunca Erdoğan’ın hışmına uğramış... Erdoğan’ın, "Beni elektrik zammı yapan Başbakan olarak çiziyor... Ama iş Abdullah’a gelince sempatinin tozunu attırıyor... Olmaz ki..." dediği rivayet ediliyor.