Ne yaptın Sevan

SEN bu hallere düşecek adam mıydın Sevan Nişanyan?

Seni "Kavanoza doldurduğu dışkısını karısının başından aşağıya döken adam" diye mi anacaktık?

Tamam...

"Özel hayat" diye bir şey vardır...

Tamam...

Karınla aranda yaşadıkların ikinizi ilgilendirir...

Hepsine tamam da...

Senin iğrenç eylemin kamuoyuna yansıdıktan sonra...

Söyler misin ben şimdi ne yapacağım?

Yanıma almadan Ege’ye açılamadığım o şahane "Küçük Oteller Kitabı"na, "bir kavanoz dışkı"nın iğrenç çağrışımlarından kurtulup nasıl göz atacağım?

İncelikli bir çabanın ürünü olan "Elif’in Öküzü" kitabını elime her aldığımda, karının üzerine boca etmeye çalıştığın "bir kavanoz dışkı"nın neden olacağı mide bulantısını nasıl bastıracağım?

* * *

Farkında değil misin Sevan?

Karının üzerine boşalttığın o "bir kavanoz dışkı" nedeniyle...

Uğruna hapislerde yattığın Şirince’deki o güzelim otel, artık hepimizin gözünde "Norman Bates’in moteli" haline dönüştü...

"Herkesin Bilmediği Olağanüstü Yerler" kitabını elime aldığımda, senin "Dışkı dolu kavanozu karımın üzerine atmamın sembolik anlamı vardır" şeklindeki açıklaman geliyor aklıma...

"Sembolik eylemi"nin kusturuculuğuna maruz kalıyorum ve elimi midemden çekemiyorum...

Cumhuriyet ve Atatürk üzerine aykırı tezlerle doldurduğun "Yanlış Cumhuriyet" kitabını okurken, tezlerinin doğruluğu ya da yanlışlığı üzerine fikir yürütemiyorum...

Çünkü...

Burnuma gelen foseptik kokusu, akli melekelerimi çalıştırmama engel oluyor.

* * *

Kısacası Sevan Nişanyan...

Yanlış da olsa...

Mantıksız da olsa...

Soğukkanlılıktan uzak da olsa...

Hatta adaletsiz bile olsa...

Senin ne eserlerini, ne mekánını, ne de fikirlerini...

O tasarladığın ve bir marifetmiş gibi icra ettiğin eyleminden ayrı tutabiliyorum...

Elimde değil Sevan...

Ne kadar gayret etsem boşuna...

Adın söylendiğinde "bir kavanoz dışkı" ve senin pişmanlık duymayan fırlama yüzün geliyor aklıma...

Üzgünüm... Ama çok üzgünüm...

Üç racon

BİR - İstanbul Barosu’nun düzenlediği bir panelde konuşmacılardan biri, "Çankaya’ya Arap bedevi kılıklı bir eşle birlikte bir adam çıktı ve Çankaya’yı ele geçirdi" demiş... Mademki AKP yandaşlarının üslupsuzluklarını yüzlerine vurma konusunda cevval davranıyoruz... O halde AKP karşıtlarının üslupsuzluklarını da dile dolamalıyız... Şunu demek istiyorum: Münasebetsiz bir AKP yandaşı, laik cephenin önemli bir adamının eşine "Bilmem ne kılıklı" diye saldırsaydı... Hakkında kaç köşe yazısı yazılırdı... Peki "Baro panelindeki münasebetsiz" için kaç kişi kalem oynattı? Son soru: Adalet neyin temeliydi?

İKİ - CHP’nin "Sosyalist Enternasyonal"den atılıp atılmamasından çok daha önemli mesele, "CHP’yi atın" diye Sosyalist Enternasyonal’e mektup yazan AKP’li Haluk Özdalga’nın, "Bulunduğum politik mevzii itibarıyla bu işe karışmak bana düşer mi?" sorusunu sormaya gerek duymamasıdır.

ÜÇ - Yazar Latife Tekin’i düzenledikleri panele konuşma yapması için davet eden, ancak Tekin’in sözlerinden hoşlanmayan Karabük’ün AKP’li Belediye Başkanı, "Tavandaki büyük tahammülsüzlüğün tabana yansımış hali" değilse nedir?

’Gülenci’ ile ’Gülen karşıtı’

"FETHULLAH Gülen davasında beraat kararı çıktı" haberi ile "ABD, Fethullah Gülen’e oturma izni vermiyor" haberi aynı gün gelince...

Kafalar karıştı...

Mesela, "cemaatten birisi" ile "Gülen karşıtı" arasında şu türden muhabbetler dönüyor...

Ki ben kulağımla tanık oldum:

CEMAATTEN BİRİSİ: "Fethullah Gülen Amerika’nın adamıdır" diyordunuz... Ne oldu? Bak, Amerika oturma izni vermiyor...

GÜLEN KARŞITI: Burada bir muvazaa var!

CEMAATTEN BİRİSİ: Nasıl muvazaa? Deve dişi gibi referanslara rağmen ABD’nin oturma izni vermemesi, Gülen’in ABD’nin adamı olmadığını kanıtlamaz mı?

GÜLEN KARŞITI: Yargıtay’dan beraat kararı çıkmış... Gülen Türkiye’ye dönecek... ABD oturma izni vermeyince, dönüş için esaslı bir gerekçe elde edilmiş oldu... Yani ABD, Gülen’e yardımcı oldu...

CEMAATTEN BİRİSİ: Pes vallahi... Ne diyeceğimi şaşırdım...
Yazarın Tüm Yazıları