Müslüman sol geliyor

OH be!

NİHAYET, "Müslüman eşittir sağcıdır" paradigması esaslı bir darbe yiyecek.

Nihayet, "Bir Müslümanın solcu olması, sağcı olmasından evladır" anlayışı siyaset dünyasında yankı bulacak.

Çünkü...

Yılların CHP’lisi Ertuğrul Günay ile yılların İslamcısı Mehmet Bekaroğlu el ele verip, bir "Müslüman sol" hareket başlatıyor!

Sakın yanlış anlaşılmasın...

Bu hareket, Şanar Yurdatapan’ın "Kızıl"ı, Abdurrahman Dilipak’ın "Yeşil"i temsil ettiği o "İkili hareket"e hiç mi hiç benzemiyor.

Yani...

Biri, "Ben solcu ve tanrıtanımazım ama pekala Abdurrahman’la oturup konuşabiliyorum", diğeri ise, "Ben İslamcıyım ama Şanar’ın şarabına karışmıyorum" tarzı mesajlar vermiyor.

Günay ile Bekaroğlu ikilisinin farkı şurada:

İkisi de "Biz solcuyuz" diyor.

İkisi de "Biz Müslüman’ız" diyor. Hatta...

Bekaroğlu, hem Müslüman olup, hem de solcu olunabileceğinin teorik çerçevesini çizerken, Ertuğrul Günay, hem solcu olup hem de Müslüman kalınabileceğinin teorik çerçevesini çizmekle meşgul. Yani...

Birinin "Müslüman" tarafı, diğerinin "Sol" tarafı temsil ettiği bir hareket değil bu...

Söz konusu olan "Farklı gibi görünen iki anlayışı" bir potada eritmiş iki siyasetçinin buluşması...

***

Günay ve Bekaroğlu ile geçtiğimiz günlerde kahvaltıda buluştuk.

İkisi de heyecanlı ama temkinliydi.

Hemen bir siyasi parti oluşumuna gitmek yerine, bu yeni anlayışın nasıl bir yankı uyandıracağını görmek için zemin yoklaması yapma kararı almışlar.

Bu doğrultuda çeşitli kesimlerle buluşup tartışıyorlarmış.

"Müslüman solcu" anlayışının, siyasete yansımasının anahtar kavramlarını şöyle sıralıyorlar:

"Eşitlik, adalet, özgürlük."

Bu üç temel kavramın İslam ile sol arasındaki hedef birliğini temsil ettiğini düşünüyorlar.

Ardından da ekliyorlar:

"Ne CHP solcu, ne AKP İslamcı... Bu iki parti de eşitlik, adalet ve özgürlük konusunda samimi ve ısrarcı değil."

Bekaroğlu Che’den, Ertuğrul Günay Ali Şeriati’den söz ediyor.

Ve her ikisi de "Türkiye’de sol sağdır, sağ soldur" diyen İdris Küçükömer Hoca’yı rahmet ve minnetle anıyor.

Şaşırtmayan Baykal

HUYUM kurusun...

Ne zaman Genelkurmay Başkanı iktidara yüklense, benim gözüm hemen Deniz Baykal’a çevrilir.

Umutsuzca ve umarsızca merak ederim, "Ne diyecek acaba?" diye... Ve Baykal beni hiç şaşırtmaz.

Hükümetin limanlar konusunda attığı adıma Genelkurmay Başkanı tepki gösterince, ben her zaman olduğu gibi gözümü Baykal’a çevirdim. Ve yine hiç şaşırmadım.

Çünkü Baykal, her zamanki gibi, "Yaşasın! Asker vuruyor, hükümet sıkışıyor ve kaos çıkıyor!" havasındaydı. Ve bana bir kez daha Baykal’dan umut kesmek düştü.

Çünkü...

Bir kez daha anladım ki...

Baykal, "Hem hükümete karşı en sert muhalefeti yapmak, hem de sivil siyasetin alanının daraltılmasına itiraz etmek" şeklinde bir formülü işletecek yürekliliği gösterebilecek çapta bir politikacı değildir.

Bir kez daha anladım ki...

Baykal, "Durun Paşalar! Ben hükümetle hesaplaşırım. Bu benim işim" tavrını koyabilecek cesarete sahip değildir.

Bir kez daha anladım ki...

Baykal, "Ne demek devlet politikasından sapma? Ben iktidara gelince kendi başıma karar alamayacak mıyım" cümlesini bile kurmaktan acizdir.

Şovlar arasında

MAKİNA: Okan Bayülgen, televizyonda tempo ile gerilimin sahici kıvamını yakalamış bir isim. Hakkı Devrim’in orada bir köşede oturması da kuşaklar arası iletişim açısından harika bir imkan sunuyor. "Medya Arkası", radikal bir anti medya tutum sergilemese de hiç yoktan iyi. Tek itirazım, son zamanlarda skeçlerin iyiden iyiye TRT dönemi parodilerine benzemesinedir.

BEYAZ ŞOV: Kasmayan bir okul kantini gibidir Beyaz’ın şovu. Beyaz, hiç bitmeyecek bir ergenliğin içindedir ve bu açıdan hayli sempatiktir. Yalakalık yapmak ile sorulması gerekeni sormak. İşte bu ikisinin arasında bir yerdedir Beyaz ve bu müthiş dengeyi sağlamak da az bir şey değildir.

STÜDYO 4X4: Eski dostum Şoray kendini biraz daha salsa, Seray Sever biraz daha kendisi olsa, Savaş Ay "sosyal içerik katma" huyundan vazgeçse... Ali Atıf Bir’siz bile daha iyi olacak gibi görünüyor.

SON ÜTÜCÜ: Yapılmak istenenler ile yapılanlar arasında bir uyumsuzluk var. Armağan bir tempo tutturmak istiyor, olmuyor. Armağan daha şehirli olmak istiyor, varoş havası yakasını bırakmıyor. Armağan daha "fırlama" olmak istiyor, sürekli dilini tutuyor. Yani daha iyi olabilir gibi geliyor bana.
Yazarın Tüm Yazıları