Muhtırayı yazdığı iddia edilen köşe yazarı kim

İLK işaret Mehmet Barlas’tan geldi.

Mehmet Barlas dedi ki:

"Muhtıra metni kötü bir köşe yazarı üslubuyla yazılmış gibi duruyor."

Bu saptamanın ardından...

Zaman, Yeni Şafak ve Bugün gazetelerinden, "Muhtıra bir köşe yazarı tarafından yazıldı" iddiası geldi.

Komplo teorilerine zerre kadar prim vermediğimden...

"Muhtırayı bir köşe yazarı yazdı" iddiasını da ciddiye almadım.

Ancak...

İddiayı ciddiye almamam, "Kimi kastediyorlar?" sorusunun peşine düşmeme engel olmadı.

İşte bir dedektiflik macerasının öyküsü...

* *Ê *

"Köşe yazarı" ile ilgili ilk eşkal bilgisi, Zaman Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın sütununda verildi.

Ekrem Dumanlı şunları yazdı:

"Bir akademisyen-yazar, Genelkurmay’ın açıklamasında etkin bir rol oynamış. Bir dönem sağ cenahta gezinen hatta sağcı bir partiden milletvekili adayı olan bu beyefendi önce Genelkurmay’a gidiyor, ardından da Deniz Baykal’ın evine uğruyor. Birkaç gün süren görüşme trafiğinin ardından Genelkurmay web sitesinde gece yarısı açıklaması yapılıyor."

Yeni Şafak Gazetesi ise Ekrem Dumanlı’nın bu iddiasını sürdüren bir habere yer verdi dün.

Gazete bu "akademisyen yazar"ın eski Devlet Bakanı, DYP’li Ufuk Söylemez olduğunu yazdı.

Ancak Söylemez, "Bu deli saçmasıdır" diyerek iddiayı reddetti.

"Muhtırayı bir köşe yazarı yazdı" iddiası, dün Zaman Gazetesi’nde Tamer Korkmaz’ın sütununda da dile getirildi.

Korkmaz’ın yazdıkları şöyle:

"Muhtıra, hık demiş bir köşe yazarının klavyesinden düşmüş gibi duruyor. Ankara kulislerinde postal yalamakla nam salmış bir köşe yazarından bahsediliyor. Muhtıracı yazarın 26 Nisan gecesi Baykal’ı evinde ziyaret ettiği de iddia ediliyor."

Ve dünkü Bugün Gazetesi’nde Nuh Gönültaş’ın köşesi...

İddia bu köşede de yer aldı ve "Muhtıra"yı kaleme aldığı söylenen köşe yazarının özellikleri şöyle sıralandı:

"Asker değil, bir sivil... Öğretim üyesi, bazı gazetelerde yazılar yazıyor... Ve ulusalcı takılıyor. Ve ilginçtir, ’dinci’ bir gazetede yazıyor! Ve sanırım Dışişleri Bakanı olmayı umut ediyor bir kaos ortamında!"

* *Ê *

Böylece eşkal tamamlandı...

Kastedilen ismin temel özellikleri şunlardı:

Öğretim üyesi... ’Dinci’ bir gazetede yazıyor... Sağ bir partiden aday olmak istedi... Bugünlerde ulusalcı takılıyor... Kim olabilir bu isim?

Bir parça araştırma, bir parça istihbarat bilgisi ve biraz da bu iddiayı ciddiye alan iktidar çevreleriyle görüşme...

Sonunda ulaştığım isim Hasan Ünal’dır.

Hasan Ünal, bir süre öncesine kadar Ekrem Dumanlı’nın yönettiği Zaman Gazetesi’nde yazıyordu.

Sonra gazeteyle arası açıldı...

Sağ partilerdeki arayışı da bu döneme tekabül ediyor.

Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi olan Hasan Ünal, şimdi iki gazetede yazıyor...

MHP’ye yakın Yeni Çağ Gazetesi ile Milli Görüş’ün yayın organı Milli Gazete’de...

Ünal, Milli Gazete’de dün yayınlanan yazısında AKP’lilere şunu söylüyordu:

"Kendiniz ettiniz ve kendiniz bulacaksınız. O kadar."

Ulusalcı kanallarda programlar yapan Hasan Ünal, iktidarı özellikle dış politika açısından sert bir şekilde eleştiriyor.

* *Ê *

Ben Genelkurmay Başkanlığı’nın derdini anlatmak için Hasan Ünal gibi birine ihtiyaç duyacağı iddiasını saçma bulanlardanım.

Ancak...

Gazeteci arkadaşların yazmaktan imtina ettikleri ismi burada yazmayı da görev saydım.

Hem belki Hasan Ünal, "Genelkurmay karargahı ile Deniz Baykal’ın konutu arasında mekik dokuduğu iddiası"na bir yanıt verir de, bu saçma iddia da geçerliliğini yitirir...

Aldırma Sabahattin Ali

SENE 1933’tür... Atatürk hayattadır... Cumhuriyet Halk Fırkası tek parti iktidarını sürdürmektedir. İşte böyle bir dönemde, Sinop Hapishanesi’nde yatmakta olan bir şair, kederli dizeler yazmaktadır.

Şairimiz ilhamını Sinop Hapishanesi’nin duvarlarını yalayan dalga seslerinden almaktadır:

"Dışarıda deli dalgalar / Gelir duvarları yalar / Beni bu sesler oyalar / Aldırma gönül aldırma."

Şairimizin adı Sabahattin Ali’dir.

Hapse düşmesinin nedeni ise Atatürk’e hakarettir.

Konya’da öğretmenken, içkili bir dost sohbetinde söylediği bazı sözler nedeniyle, bir öğretmen arkadaşı tarafından devlete ihbar edilmiştir. İhbar eden kişi 90’lı yılların meşhur Atatürkçüsü Cemal Kutay’dır.

Sabahattin Ali işte bu yüzden düşmüştür mahpus damına...

Ama o gönlüne "Aldırma" diyerek teselli bulmaya çalışmaktadır:

"Kurşun ata ata biter / Yollar gide gide biter / Mahpus yata yata biter / Aldırma gönül aldırma."

Deli dalgaları duyan ama denizi göremeyen Sabahattin Ali, kendisine bir çıkış noktası da bulmuştur:

"Görmek istersen denizi / Yukarıya çevir yüzü / Deniz gibidir gökyüzü / Aldırma gönül aldırma."

Ve 1933 yılında Atatürk’e hakaret ettiği gerekçesiyle mahpus damına düşen Sabahattin Ali’nin bu sözleri, şimdi Atatürk’ün çocukları tarafından Tandoğan ve Çağlayan meydanlarında haykırılmaktadır.

Ne diyelim? Aldırma Sabahattin Ali aldırma!
Yazarın Tüm Yazıları