Paylaş
Üç roman: Muhafazakâr camianın bestseller olmuş üç romanı vardır: Huzur Sokağı, Yanık Buğdaylar ve Minyeli Abdullah... Üç roman da 1970’lerin naif, çocuksu, kırılgan ve gözü henüz pek açılmamış muhafazakâr dünyasını anlatır. “Bu işler nasıl başladı”yı anlamak açısından üçünün de elden geçmesinde sayısız fayda var.
Bir hikâyeci: En son ‘Uzun Hikâye’ adlı romanı Osman Sınav tarafından filme çekilen Mustafa Kutlu’nun yazdığı kitaplardan üçünü mutlaka okuyun. Hem başka tür bir duyarlılığın izlerini takip edeceksiniz, hem de Türkiye’nin en iyi hikâyecilerinden biriyle tanışmış olacaksınız. Daha ne olsun.
Dünya bizim: İnternette ‘www.dünyabizim.com’ adlı siteye mutlaka göz atın. Orada İslamcı entelektüelerin kendi aralarında yaptıkları tartışmalara tanık olabilirsiniz.
Modern mahrem: Prof. Nilüfer Göle’nin önemli çalışması... Başörtüsüyle ilgili çok önemli saptamalar içeriyor. Yıllar önce yayınlandığında epey ezber bozmuştu... Bu kitaba göz atmadan başörtüsü tartışmalarına girmeyin.
Hidayet Tuksal: Yolunuz Ankara’ya düşerse İslamcı feministlerin önde gelen isimlerinden Hidayet Tuksal’la bir sohbet edin... Ufkunuz iki katına çıkacaktır. Kendisi Ankara’da bir sivil toplum örgütünde çalışmaktadır.
Ulvi Alacakaptan: İslam ve tiyatro, İslam ve sanat gibi konularda gözünüz kapalı başvuracağınız kişilerin başında gelir Ulvi Alacakaptan... Soldan geldiği için sizin dilinizi de gayet iyi bilir. İyi anlaşabilirsiniz.
Karabatak: İki ayda bir yayınlanan kaliteli, güzel bir dergi... Edebiyat ağırlıklı ama sanatın diğer alanlarıyla da ilgili... ‘Bir güzel adam’ olan Ali Ural tarafından yayınlanıyor. Çok güzel şiirler, hikâyeler, söyleşiler yer alıyor dergide... Bir yerlerden bulup göz atmanızda sayısız
fayda var.
İhsan Eliaçık: Muhafazakâr iktidarı sadece siz eleştirmiyorsunuz. ‘İçeriden’ eleştiriler de var. Mesela İhsan Eliaçık... Bugünkü iktidara sizden daha sert eleştiriler yönelten biridir İhsan Eliaçık... Hem de İslami kavramlarla... Bu eleştirilerden haberiniz olmalı...
İHL sözlük: Ekşi Sözlük benzeri bir sözlük... Adından çok söz edildi... Ama belki sizin kulağınıza çalınmamıştır... Girin kapısından ve görün: Muhafazakar gençler nasıl da kıran kırana tartışıyorlar kendi aralarında ve nasıl da haylazlık yapıyorlar.
Sezai Karakoç: Başbakan Erdoğan daha çok Necip Fazıl’ı meşhur etmeyi tercih etti ama bir de Sezai Karakoç var... Bir ekoldür Sezai Karakoç... Bugünün muhafazakar elitlerinin yetişmesinde payı vardır. Bu açıdan kitaplarına mutlaka bakılmalı... Kimler onun izinde, kimler değil gibi bir sağlama yapma imkanınız bile olur.
Bir yılın sonu: 28 Şubat denilen olayın muhafazakâr kesim açısından ne anlama geldiğini anlamalısınız. Bunun için harika bir kaynak var elimizde... Kitabın adı: ‘Binyılın Sonu’. Hazırlayan: Abdurrahman Babacan... Yayınevi: Pınar Yayınları... 3 cilt, 1714 sayfalık bu kitapta her şey var... Bir karıştırın bence.
Yakın tarih: Muhafazakâr kesimin Cumhuriyet’e, Atatürk’e, Kurtuluş Savaşı’na bakış açısı biraz farklıdır. Farkı anlamak için Sadık Albayrak, Mustafa Müftüoğlu, Mustafa Armağan gibi yazarların kitaplarını okumanız şart... Okuyun, tezlerinizi ona göre belirleyin.
Başörtüsü / Türban: Başörtüsü nedir, türban nedir? Başörtüsü neyi anlatır, türban neyi anlatır? Türban nereden ve nasıl çıkmıştır? Tüm bu soruların yanıtlarını bulmak için Cihan Aktaş’ın ‘Türbanın
Yeniden İcadı’ isimli kitabını bir yerlerden edinip okumanız şart... Yayınevinin adını veriyorum: Kapı Yayınları.
İmam-Hatip meselesi: Nasıl kuruldular, neden kuruldular, ne zaman kuruldular? Hangi dersler okutuluyor, nasıl bir ihtiyaca cevap veriyorlar? Merak etmiyor musunuz? Teknik bilgilere sahip olmanız gerekmez mi? O zaman buyurun size bir kaynak: Kitabın adı ‘Kuruluşundan Günümüze İmam-Hatip Liseleri’. Yazarı: Dr. Ahmet Ünsür... Yayınevi: Kitapyurdu Yayınları.
Sıra dindar yazarlara geldi
Vakit gazetesinin iftira kapsamı, gün geçtikçe alanını genişletiyor.
Atatürkçülere iftira attılar, susuldu.
Generallere iftira attılar, susuldu.
AK Parti’ye itiraz edenlere iftira attılar, susuldu.
Liberal yazarlara iftira attılar, susuldu.
Kürt sorununda aykırı görüşler ileri sürenlere iftira attılar, susuldu.
Şimdi de...
“Zorunlu din dersi olmamalıdır” diyen dindar yazarlara iftira atıyorlar.
Gazeteci Hilal Kaplan’ın bir kilise ziyaretinde çektirdiği fotoğrafı yayınlayıp bel altı vurmaya çalışmışlar.
SUSMAM, SUSAMAM
Hayır, hayır.
“Ona yaptılar, susuldu / Buna yaptılar, susuldu / Sıra susanlara geldiğinde konuşacak kimse kalmamıştı” demeyeceğim.
Hep konuştum, yine konuşacağım.
Çünkü en tehlikeli müfteri, meydanı boş bulan müfteridir.
Türkiye’nin düşmanları
Yeni Şafak gazetesi manşetten bildiriyor.
Diyor ki:“Türkiye’nin düşmanları var.”
Kimmiş bu düşmanlar?
Gazete sayıyor:
BİR: Suriye...
İKİ: Irak.
ÜÇ: İsrail.
Gazeteye göre...
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin karşısında pozisyon alan bu ülkelerden biri olan Irak’a gitmeye karar vermiş.
Gazete bağırıyor: “Türkiye’nin karşıtları Kemal Bey’in dostu”.
İlahi Yeni Şafak...
Olmaz ya, diyelim ki oldu.
AK Parti muhalefete geçti, CHP de iktidara...
Ve Kemal Bey tuttu bir gece vakti “Sudan bizim düşmanımızdır” diye hüküm verdi. Bu kararın ardından da ana muhalefet lideri Erdoğan, Sudan’a gitmeye karar verdi.
Söyler misiniz lütfen, yine aynı manşeti çeker misiniz gazetenize? Yani “Türkiye’nin karşıtları Tayyip Bey’in dostu” der misiniz?
Hadi söyleyin, der misiniz?
Dininize, imanınıza doğru söyleyin ama...
Bizans’ın hanımlarına dair
“Bizans’ın hanımları Fatih Sultan Mehmet’i karşılarken ‘Başımızda kardinal külahı görmektense Osmanlı sarığı görmeyi tercih ederiz’ demişlerdir.”
RECEP TAYYİP ERDOĞAN – Türkiye İnovasyon Haftası açılış konuşması
Başbakan Erdoğan’ın vurgusundan aldığım ilhamla yazıyorum:
Bizans’ın hanımlarının yedi hususiyeti vardır.
BİR: Katerina’yla aynı ruh ikliminden beslenirler.
İKİ: Delikandırlar, bir göz vuruşuyla yerle bir ederler koca Bizans’ı...
ÜÇ: “Hep külah, hep külah... Nereye kadar?” diyerek çabuk sıkıldıklarını belli ederler.
DÖRT: “Kahpe” diyenler yalan söylemektedirler, onlar fethin ruhunu anında kavrayacak denli feraset sahibidirler.
BEŞ: Yiğidin harman olduğu yerlerden gelenleri şıp diye tanırlar.
ALTI: Muhteşem Yüzyıl’ı izleseler, “Bu da ne, bizim bildiğimiz Osmanlı at üstündeydi” diye çığlığı basarlardı.
YEDİ: Feministtirler. Bizans erkeklerine pabuç bırakmazlar.
Paylaş