Mason balonunu patlatma denemesi (2)

Ben aslında bu mason balonunu, iki yıl önce patlatmaya kalkışmıştım...

Her olayın arkasında "Mason parmağı" aramanın zavallılığını vurgulayan bir yazı kaleme almıştım...

Gayet safça bir yaklaşımla, "Bu sefer oldu... Bu sefer patladı galiba..." diye bir umuda kapılmıştım...

Ancak...

Görüyorum ki, yanılmışım... "Kahrolası balon" yine patlamamış...

İşte son türban kavgasında...

Dinci tarafta yer alanlar, yine mason balonunu şişirip gökyüzüne salıverdiler ve yüzyıllık teraneyi ağızlarına sakız yaptılar...

Söyledikleri şu:

Fransız locası, Türkiye’deki biraderlerini harekete geçirmiş ve Loca’dan "Aman Türkiye’de türban serbest olmasın" diye kesin talimat gelmiş...

Buradaki "Biraderler" de ortalığı ayağa kaldırmışlar...

İşin aslı faslı buymuş...

* * *

Bu mantığa göre olayların şöyle gelişmiş olması gerekir:

Aslında Türkiye’deki üniversite rektörleri, türbanlı kızları okullara almak için can atmaktadırlar... Kendi aralarında "Türbanlı kızlara selam duralım" diye bir karar bile almışlardır... Ancak tam bu sırada... Bir mason parmağı devreye giriverir... Fransız Locası, rektörlere "Ne yapıyorsunuz? Türban hiç serbest bırakılır mı? Hadi hemen direnişe geçin bakayım" diye talimat verir... Ve rektörlerin direnişi başlar...

Yine bu mantığa göre...

Mesela Oktay Bey, türban yasasının Meclis’ten geçtiği gün, aslında "Bugün güzel bir gün" başlıklı bir makale yazmaya kalkışacaktı...

Ya da...

Özdemir Bey, "Kuran’da türban vardır" konulu bir tefsir çalışmasına imza atacaktı...

Ancak...

Masonlardan gelen talimat üzerine...

Her ikisi de tutum değiştirmiştir...

* * *

Her taşın arkasında mason arayan kafalara son bir kez daha seslenmek istiyorum:

Arkadaşlar!

Masonlar olmasaydı da Abdülhamit tahttan indirilecekti... Masonlar olmasaydı da İkinci Meşrutiyet ilan edilecekti... Masonlar olmasaydı da İttihat ve Terakki iktidara gelecekti... Masonlar olmasaydı da 28 Şubat yapılacaktı... Masonlar olmasaydı da rektörler direnişi gerçekleştireceklerdi... Masonlar olmasaydı da Oktay Bey ya da Özdemir Bey o tutumu alacaktı...

Bu basit ve yalın gerçeği görmek yerine...

Ne diye yüzyıllık komediyi sahneye koymaya devam ediyorsunuz ki?

Dindarların neden medyası olamıyor

BİR: Merkez medyada türbana çakan da bulunur, türbana destek çıkan da... Yani iyi kötü bir denge vardır... Ama "Dindar iktidarın dindar taraftar gazetesi", doğası gereği, herhangi bir dengenin kaygısını zerre kadar duymaz.

İKİ: Dinci gazete dediğimiz gazete, dini kendi bakış açısıyla yorumlar... Bu bakış açısına uygun düşmeyen yazıya "Gayri dini yazı" hükmünü vurur... İşin bu kısmında "Gazetecilik ilkeleri" ile "Dinsel ilkeler" çatışır... Bu çatışma karşısında dindar gazete, kararını "Yemişim gazetecilik ilkelerini... Dinime sahip çıkayım yeter" diye verir... Ve sansürü basar. Belki de bu yüzden dindar gazete olmaz.

ÜÇ: Dindar gazetenin okuru, başka gazetelerde görmeye tahammül gösterebileceği yazıları, fotoğrafları, resimleri, haberleri, kendi gazetesinde görmek istemez... Çünkü "Dindar gazete", dindar okurun gözünde bir tür kutsal alandır ve o alanda fenalıklara yer olamaz.

DÖRT: "Dindar iktidarın dindar taraftar gazetesi"nde "Farklı ses" boşluğu, liberal aydınlarla doldurulur... Ama o liberal aydınlar, bir gün gelip de "301", "AB’de sönen umutlar" gibi konulardan yola çıkarak "Dindar iktidar"a çakmaya kalkışınca, "Sevsinler sizi"den tutun da "Bunlar nankör kardeşim"e kadar varan bir dizi ayıp tepkiye muhatap olurlar. Bu da olayın doğası gereğidir.

BEŞ: Bütün bunların üzerine bir de "Dindar iktidar"ın ekstra tahammülsüzlüğünden söz etmemiz gerekir... İşte bakın, en kritik basınla sohbet programına çıkaracak muhalif gazeteci bile bulamıyorlar... Hasan Cemal mi? Hemen söyleyeyim: Hasan Cemal, eğer son dönemlerdeki iktidar eleştirilerini biraz daha sertleştirsin, isminin üstünün çizilmesi mukadder olacaktır... Yani tahammülsüzlük bu hızla giderse, üstü çizilmemiş gazeteci kalmayacak ortada...

Türkiye İran olur diyene basit soru

Ben "Türkiye İran olmaz" diyorum...

Sen de diyorsun ki, "Atma Ahmet Hakan... Bal gibi de olur."

Peki o zaman söyle bakalım:

Sen bir yandan...

AKP adı verilen partinin, bir "Amerikan projesi" olduğunu söylüyorsun, AKP’nin Amerika’nın bölgedeki çıkarlarını temsile soyunduğunu vurguluyorsun, ABD’nin "Ilımlı İslam" projesinin AKP eliyle gerçekleştirildiğini söylüyorsun...

Bir yandan da...

Bir "Amerikan projesi" olan AKP’nin, Türkiye’yi İran gibi yapacağını, yani sistemin dışına çıkaracağını, anti Amerikan bir çizgiye getireceğini iddia ediyorsun...

Lütfen bir karar ver:

Bu AKP denilen parti, Amerikancı mıdır? İrancı mıdır?

Eğer Amerikancı ise Türkiye’yi İran’a benzetmesi diye bir şey söz konusu bile olamaz.

Eğer İrancı ise, o zaman AKP için "Bir Amerikan projesi" demekten vazgeç...

Ama yok, sen bana "Benim maksadım AKP’ye çakmak... Hem İrancı derim, hem Amerikancı derim... Sen bana karışamazsın arkadaş" dersen...

O zaman "Ne halin varsa gör" derim ve aradan çekilirim.
Yazarın Tüm Yazıları