Mahcubiyet çağrısı

YERYÜZÜNÜN giderek daha karanlık ve daha tekinsiz bir yer olmasının yarattığı umutsuzluktan yararlandınız...

Avrupa’nın Türkiye’yi küstah ve anlayışsız bir şekilde itip kakmasının yarattığı düşmanlıktan faydalandınız...

ABD’nin önüne gelen ülkeyi işgal edip dünyaya nizam verme işine soyunmasının yarattığı öfkeyi istismar ettiniz...

Ve tuttunuz:

Nutuklar attınız...

Kitaplar yazdınız...

"Ülkemiz işgal altında" dediniz.

"Vatan elden gidiyor" dediniz.

"Misyonerler cirit atıyor" dediniz.

Önce abartıdan bir heykel yaptınız, sonra da o heykele taptınız.

Alenen ve açıktan faşistlik yaptınız...

İsimlerden yola çıkarak etnik kimlik jandarmalığına soyundunuz.

Ona "Sabetayist" dediniz, buna "Hıristiyan kökenli" dediniz.

"Dedenin kim olduğunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim" şeklindeki o ilkel ve ahlaksız anlayışı yeniden popülerleştirdiniz.

Karanlık sözler yazdınız yaşadığımız günler hakkında...

Kontrolsüz öfkenin baldan tatlı zehrini yurt sathına yaydınız.

Böylece...

Cahil ergenlerden, birer boğazkesen canavarlar çıkardınız ortaya...

* * *

Ve şimdi de tutmuş, hiç utanıp sıkılmadan demeç patlatıyorsunuz...

"Kanlı provokasyon" diyorsunuz...

"Ülkeyi karıştırmak istiyorlar" diyorsunuz...

"Vahşet" diyorsunuz...

Yani o bildik klişeleri en küçük bir mahcubiyet duymadan sıralıyorsunuz.

Oysa...

Sizden biraz mahcubiyet beklerdik, bir yüz kızarması falan...

Abarttık, sorumsuz davrandık, ayıp ettik tarzı bir özeleştiri beklerdik.

Sakın yanlış anlamayın!

Size olduğunuzdan daha büyük bir güç atfetmiyorum.

Biliyorum:

Aslında o kadar da etkin ve sözü dinlenir adamlar değilsiniz.

Ancak...

Uluslararası planda olup biten kötülüklerin mayaladığı bu kahrolası tekinsiz ortam, ne yazık ki sözlerinizin gücünü arttırdı.

Olanca sorumsuzluğunuzla, "Arş yiğitler vatan imdadına" duygusunu aşıladığınız o çocuklar, ceplerine koydukları bıçaklarla "Sineklerin Tanrısı"na dönüşüverdiler.

Eserinizle gurur duyabilirsiniz.

Nur Serter’e yanıt

ÜLKEMİZİN son dönemlerde yetiştirdiği bir numaralı anti tarikat savaşçısı Nur Serter’in, bundan 20 yıl önce "Sevgi Birliği" adlı tarikatın yayın organında makaleler döktürüp dizeler attırdığı ortaya çıkmış.

Olur, olabilir...

Değil mi ki...

Miting meydanında "Yılan Fethullah" diye bağırıp çağıran adam...

Bundan birkaç yıl önce Fethullah Gülen’in dizinin dibinde röportaj yapma adına süt dökmüş kedi gibi oturabiliyor...

Nur Serter’in eskiden tarikatçı olduğunu kafaya takmam.

Bunlar mühim değil...

Ancak...

Nur Serter’in, Yeni Şafak Gazetesi’ne verdiği demeçte, "Sevgi Birliği" tarikatının reenkarnasyon inancını meşrulaştırmak için, "Dünyada buna inanan çok kişi var... Ülkemizde de Emin Çölaşan, Ahmet Hakan ve Cüneyt Ülsever buna inanır" demesine kafayı takmış bulunmaktayım.

Çölaşan ve Ülsever ne derler bilmem ama ben kendi adıma şunları söylemek isterim:

Hayatım boyunca bir masanın başına oturup ruh çağırma seansına katılmışlığım vaki değildir. Hindistan’daki babalardan birinin dizinin dibinde üç ay kalıp ruhumu dinlendirme girişimde de bulunmadım. Önceki hayatımda Rus Çarı olduğumu falan iddia etmedim. ’Beyti Dost’ ya da ’Transandantal Meditasyon’ saçmalıklarından hep uzak durdum. Popçu Çelik’ten de hiç hazzetmem.

Hal böyle iken...

Nur Serter Hanım, benim reenkarnasyoncu olduğumu nereden çıkardı, doğrusu merak ettim.

Umarım bu konuda küçük bir açıklama lütfederler.

Lavinia ile Erdoğan

AKP’nin dünkü MKYK toplantısında Tayyip Erdoğan’a şu mesaj verilmiş:

"Çıkarsanız arkanızdayız ama çıkmayın."

Bu yaklaşım biçimi, insanın aklına şair Özdemir Asaf’ın melankolik genç kız kalplerini titreten o meşhur "Lavinia" şiirini getiriyor.

Ne diyordu şair?

"Sana gitme demeyeceğim / Ama gitme Lavinia / Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim / İncinirsin, yine de sen bilirsin / Sana gitme demeyeceğim / Ama gitme Lavinia."

Bu şiiri AKP’nin dünkü MKYK toplantısına uyarlarsak şöyle bir sonuç çıkıyor:

"Sana çıkma demeyeceğiz / Ama çıkma Tayyip Bey / Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyelim / İncinirsin, yine de sen bilirsin / Sana çıkma demeyeceğiz / Ama çıkma Tayyip Bey."
Yazarın Tüm Yazıları