Dün gazetelerde yayınlanan "Tayyip Erdoğan’ın Özel Hayatı" başlıklı röportajlardan anlıyoruz ki...
O "Mağrur olma" uyarısı, hálá Erdoğan’ın cep telefonunun açılış cümlesidir.
Başbakan’ın da her fani gibi, "mağrur olma potansiyeli"nin var olduğunu düşünmesi...
Ve bu nedenle "Mağrur olma!" uyarısının kendisine anımsatılmasına olanak sağlaması güzel bir şey...
Ancak yeterli değil...
"Mağrur olmama" halinin nasıl bir şey olduğunun da bilinmesinde yarar vardır...
Ben bu konuda "Çaba bizden / Başarı Allah’tan" diyerek birkaç maddelik bir rehber hazırladım... İşte mağrur olmamak için yapılması gerekenler:
BİR Etrafına sadece "En iyisi sen bilirsin" diyenleri değil, "Bu yaptığın yanlış" deme cesaretini gösterecekleri de almalısın.
İKİ Sana açıkça itiraz edenden değil, sana hiçbir konuda itiraz etmeyenden korkmalısın...
ÜÇ Muhaliflerin bazen senin için en iyi yol gösterici olabilir... Bu nedenle onlara kulak vermende fayda vardır.
DÖRT Senin için eleştiri yazısı yazan gazeteciye kızıp küsmek yerine, diyalog kanallarını açık tutmalısın...
BEŞ Asla "Nasıl olsa halktan oy alıyorum, gerisi beni ilgilendirmez" dememelisin... Çünkü halkın tutumundaki değişkenlik kanıtlanmıştır.
ALTI Önemli konumlara getirdiğin adamlar, "Güçsüz, inisiyatifsiz emir erleri" değil, "Kişilik sahibi adamlar" olmalıdır.
YEDİ Cemaatinin dışına çıkacak bir özgüvene sahip olmak, mağrur olmamak için atılacak en önemli adımdır.
Şero’nun çizeri imam-hatipliymiş
DUYDUNUZ mu?
Türkiye’nin en çılgın çizeri, Türkiye’nin en rezil kedisi "Kötü Kedi Şerafettin"in yaratıcısı, sokağın dilini en sakınmasız kullanan usta çizer Bülent Üstün kardeşimiz de imam-hatipliymiş!
Hem de deklare imam-hatipli...
Bir zamanlar "Namazı en hızlı kıldıran imam olmak" gibi bir kariyer hedefi olduğunu bile saklamıyor!
Ancak... Takdiri ilahi işte!
Bülent Üstün "hızlı imam" olmak yerine "manyak mı manyak" bir çizer olup çıkmış...
Nasıl mı olmuş? Şöyle:
"Küfürlü sert karikatürlerin aranan adamı" olmasının tahsil ve terbiyesini, yaşadığı muhitteki "semt terbiyesizlikleri"nin her türlüsünü görüp geçirerek almış.
Başbakan Erdoğan gibi sadece didaktik piyeslerde "ayyaş"ı oynamamış, ayyaşlar arasında tam 70 bin fersah yapmış. En sonunda...
Bir yandan elinde her daim "Köpek öldüren" bulunduran, "Türkiye’nin en rezil kedisi"ne can vermiş...
Bir yandan da el değmemiş en yerli küfürleri, "punk sevdası" kılıfına sararak ortalığa salıvermiş.
Böylece...
Karşımıza "çılgının biri" sanılmaktan zerre kadar kaçınmayan bir adam çıkmış...
Ne güzel değil mi?
"İmam-hatipli Bülent" bilgisini aldıktan sonra...
Ben de "imam-hatipten çıkan eksantrik tipler" listeme bir isim daha eklemiş oldum...
Ve "İmam-hatipten her şey çıkar" tezime "kallavi" bir destek sağladım.
Sağ olasın Bülent Kardeş!
Neşet Ertaş gecesi
BİR "ramazan gecesi", Tophane’deki Asude Kafe’deki "Sahur Partisi"nde buluşarak hafiften şöhret kazanmış ekibimiz, bu kez usta sanatçı Neşet Ertaş ile buluştu.
"İmrendirmesene kardeşim" demezseniz...
Geceden birkaç not aktarmak isterim:
"Neşet Ertaş gecesi"ne ev sahipliğini, Star Grubu İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Levent Güntekin büyük bir misafirperverlikle yaptı...
İflah olmaz bir Neşet Ertaş hayranı olan Devlet Bakanı Nimet Çubukçu ile AKP İstanbul Milletvekili Ayşenur Bahçekapılı’nın da katıldığı gecede yer alan "talihli" isimlerden bazıları şunlardı:
Star Grubu İcra Kurulu Başkanı Mustafa Karaailoğlu, Bugün Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Selahattin Sadıkoğlu, Yeni Şafak yazarları Salih Tuna ile Prof. Dr. Yasin Aktay, Kanal 7’deki koltuğu benden devralan Erhan Çelik, Kanal 24’ten Cengiz Er, Radikal yazarı Nuray Mert ve bir Neşet Ertaş uzmanı olan sanatçı Bayram Bilge Tokel...
Yaşar Kemal Usta’nın "Bozkırın Tezenesi" diye selamladığı Neşet Ertaş, hadi o klişe deyişle söyleyeyim, "Hepimize unutulmaz bir gece yaşattı".
"Gönül Dağı" adlı muhteşem türküyle başlayan gecede usta sanatçı, "Neşet Ertaş klasikleri"ni müthiş bir performansla "havalandırdı"...
"Acem Kızı", "Mühür Gözlüm", "Neredesin Sen", "Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm", "Köprüden geçti gelin", "Tane Tane benleri var", "Evvelim sen oldun", "Hapishanelere güneş doğmuyor"...
Sonra Neşet Ertaş’ın o meşhur oyun havaları geldi...
Hani bütün oynaklığına rağmen içindeki hüznü asla yitirmeyen oyun havaları...
Aralarda ise...
Neşet Usta’nın alçakgönüllü anılarını dinledik...
Gecenin sonunda ise hem Neşet Usta’ya, hem de vesile olanlara minnettar kaldık.