Paylaş
“Lozan hezimettir... Lozan yenilgidir... Lozan şudur... Lozan budur...” diye bik bik yapanlara...
Tam üç adet sağlam kapak yaptı.
İşte o üç kapak:
- KAPAK BİR: “Lozan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş senedidir” diyerek kapak yaptı.
- KAPAK İKİ: “Lozan, ülkemizin bağımsızlığının ve egemenliğinin belgesidir” diyerek kapak yaptı.
- KAPAK ÜÇ: “Lozan, Milli Mücadele’yi, İstiklal Savaşı’nı taçlandırmıştır” diyerek kapak yaptı.
Lozan’a “hezimet” diyenlere...
Bir değil, iki değil, tam üç adet kapak!
Üstelik Reis’ten...
Alsınlar, hayrını görsünler.
Gece saat 03.00... Belediye kepçeyle daldı sokağa
UYKUM çok hafiftir. Kedim “Sekter”, ben uyurken odalar arası geçiş yaptığında bile “Ne oluyor yahu! Yoksa eve hırsız mı girdi?” falan diyerek uyanırım.
Geçen gece... Saat 03.00...
Uykumun en tatlı anında sokaktan gelen devasa inşaat sesiyle yatağımda sıçradım. Hemen pencereye koştum.
Tablo şuydu:
Bir kepçe, benim evin önündeki Mim Kemal Öke Caddesi’ne hunharca dalmış, caddenin otantik taşlarını pervasız bir gürültüyle söküp sağa sola fırlatıyordu.
Tatlı uykumdan olmama bir birim öfkelendiysem... Otantik taşların acımasızca sökülmesine bin birim öfkelendim.
Ertesi gün taşın yerini simsiyah bir asfaltın alacağını öğrenince ise...
Kapıldığım öfkeyi herhangi bir ölçü biriminin karşılamasına imkân ihtimal yoktu.
Çocuktan zalim çıkaran karanlığı nasıl yeneriz?
ADANA’da yaşları küçük çocuklar, hamile bir kediyi pitbull cinsi bir köpeğin önüne atıp parçalatmışlar. Yakalandıklarında söyledikleri sözler ise yaptıkları vahşetten bile daha korkunç.
“Kedi öldü, hiç mi üzülmediniz?” diyen muhabire, çocuklardan birinin söylediği söz şu:
“Ben seni vursam bile üzülmem. Kediye mi üzüleceğim?”
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, geçtiğimiz günlerde barınaktan aldığı sevimli bir köpeğin fotoğrafını sosyal medya hesabında yayınlamıştı.
Sonra da “Her okula barınaktan bir can” çalışması başlattıklarını, amaçlarının çocuklara hayvan sevgisini öğretmek olduğunu söylemişti.
Hararetle destekliyorum bu çalışmayı... Barınaklardaki canlar, okullarımızda çocukların yoldaşı olmalı.
Belki bu şekilde insanın hayvana karşı vahşeti biraz olsun son bulabilir ama insanın insana karşı vahşetiyle ilgili sorunu nasıl çözeriz, bilemiyorum.
Artığında kutsiyet bulan sadece Fetullah mı?
VİDEOSUNU izledim:
Çayını höpürdeterek içen Fetullah, çayının kalan kısmına işaret ederek şöyle diyor:
“Bunu gönderin... Kime? Enes Kanter’e...”
Enes Kanter enayisi ise...
“Allah’ım! Ben böyle bir şerefe nail olmak için nasıl bir sevap işlemiş olabilirim” falan diye yavşıyor.
Ben daha çok işin şu kısmındayım:
Artığında kutsiyet bulan Fetullah olunca... Üstüne gidenler... Artığında kutsiyet bulan başka şeyhler, efendiler, cübbeliler falan olunca... Niye ses etmiyorlar?
Ve Tostçu Erol Meclis’te
TBMM Başkanı Mustafa Şentop’la buluştuğumuzda “Tostçu Erol” üzerine muhabbet etmiştik... Ve ben de bu muhabbeti yazmıştım.
Bunun üzerine bizim “Tostçu Erol”, hemen harekete geçmiş. Meclis Başkanı Şentop’tan randevuyu koparmış... Ankara şubesinde yaptırdığı tostları alıp Meclis’e koşmuş...
Meclis Başkanı Şentop, “Tostu gerçekten lezzetli... Üstelik doyurucu... Öğün yerine geçer” dedi. “Nasıl yapıldığını öğrendiniz mi?” diye sordum. “Yapıp getirmiş... Sırlarının açığa çıkmasını istemiyor” diye yanıtladı.
Bana çok kralmış gibi gelen iki alışkanlığım
- BİR: Çayın yanında şeker de getirdiklerinde... “Ben çayı şekersiz içerim... Al bakalım şu şekerleri...” diyerek zafer kazanmış bir kumandan edasıyla bırakırım tepsiye şekerleri...
- İKİ: Bir aylık, yirmi günlük, on günlük uzun yaz tatillerine çıkıp “yazlıkçı emekli albay” edasına bürünmekten özenle kaçınarak... İki günlük, üç günlük “vur kaç” usulü tatiller yaparım...
Paylaş