Kürtler neden Sur’a yürümedi

Bir halk, birileri “yürü” dediğinde yürümez.

*

Çünkü...
Bir halk, ancak ve ancak zaten yürümeye kararlıysa yürür.

*

Çünkü...
Kürtler sadece devlete değil, kendisine “yürü” diyenlere de kırgın...

*

Çünkü...
Kürtler sadece devletin değil, kendisine “yürü” diyenlerin de çözüm peşinde koşmadığının farkında.

*

Çünkü...
Diyarbakır yorgun... Diyarbakır bıkkın... Diyarbakır öfkeli... Diyarbakır heyecansız... Diyarbakır umutsuz... Diyarbakır karamsar...

*

Çünkü...
Diyarbakır ahalisi, Sur dramını yaratan bütün tarafları aynı oranda suçluyor.

*

Çünkü...
Bölge halkı, “özyönetim” için savaşmaya inanmıyor.

*

Çünkü...
Bölge halkı, kendisini yürütmeye kalkanlardan başka şeyler yapmalarını bekliyor.

*

Çünkü...
Bölge halkı, hep birilerinin çantasındaki keklik olarak görülmekten fena halde sıkılmış durumda.

Siyasi geleceğe dair çok ihtiyatlı 7 öngörü

-BİR: Sanırım Ahmet Davutoğlu, asla ve kata Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı bayrak açmayacak ve bunu bekleyenler derin bir hayal kırıklığına uğrayacak.

*

-İKİ: Galiba MHP’de genel başkanlık koltuğu,
çok zorlu ve pek karmaşık
bir sürecin ardından
Meral Akşener’e geçecek.

*

-ÜÇ: Abdullah Gül’ü bilemem ama herhalde Bülent Arınç ve arkadaşları ayrı bir parti kurmaya doğru yol almaya başladılar.

*

-DÖRT: Büyük ihtimalle Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefetin toparlanmasına fırsat vermeden başkanlık sistemini halletmek için gerekli adımları atacak ve süreyi daha fazla uzatmayacak.

*

-BEŞ: Başkanlık sistemi için eksik olan
14 milletvekili, muhtemelen muhalefet partilerinden tamamlanacak. Ve yine muhtemelen bunun için MHP, CHP ve HDP’den 14 milletvekili ayarlanmış durumda.

-ALTI: Orta vadede Deniz Baykal’ı “AK Parti Antalya milletvekili” olarak göreceğimize bahse girmeye varım.

*

-YEDİ: Yanılmıyorsam... CHP’de Selin Sayek Böke’yi rahat bırakmayacaklar, “Hadi genel başkan ol” diyecekler ve belki de Emine Ülker Tarhan’ınki kadar olmasa bile bir trajedinin yaşanmasına neden olacaklar.

Her siyasetçinin izlemesi gereken filmden seçmeler

“OUR brand is crisis” adlı bir film izledim. Film, 2002 yılında Bolivya’daki başkanlık seçimlerinde ABD’li politik danışmanların nasıl çalıştıklarını anlatıyor. Bolivya gibi yoksul, sömürülen ve geleneksel bir toplumu siyasi açıdan etkilemek için ABD’li kampanya yöneticilerinin birbirleriyle yaptıkları bel üstü ve bel altı her türlü mücadelenin son derece ilginç öyküsü... Bu filmi bütün siyasetçilere ve siyaset meraklılarına hararetle tavsiye ediyor ve filmden bazı alıntıları dikkatlerinize sunuyorum:

*

-Rakibinin fevri bir mizacı varsa onu kışkırt.

*

-Bir insanın güçlü ya da güçsüz yanlarının kaynağı aynıdır.

*

-Korkulmak, sevilmekten çok daha güvenlidir.

*

- İnsanlar korktukları zamanlarda savaş dönemine uygun lider ararlar.

*

- Bir seçim kampanyasında tek yanlış vardır: Kaybetmek.

*

- Riske girecek kadar cesareti olmayan hayatta hiçbir şeyi elde edemez.

*

-Her şey algıda biter.

*

-Johnson, kongreye adayken kampanya yöneticisinden rakibinin “domuzla ilişkiye girdiğini” yaymasını istemiş. Yönetici “Ama buna kimse inanmaz” deyince... Johnson şu cevabı vermiş: “Biliyorum. Ben sadece onu bu iddiayı yalanlarken dinlemek istiyorum.”

*

- ABD’li politikacı Stevenson son derece başarılı bir miting düzenlemiş. Mitingin hemen ardından kadının biri yanına gidip, “Düşünen her insan size oy verecek Sayın Stevenson” demiş. Stevenson ise, “Hanımefendi bu yetmez. Bana çoğunluk lazım” diye cevap vermiş.

Taksim’e yakışır mı bu kültür merkezi?

MİMARİDEN pek çakmıyoruz.
Hele modern mimariden hiç...
Ama kardeşim...
Göz var, izan var, sağduyu var.

*

-Bu ucubenin Taksim Meydanı’ndaki herhangi bir yapıyla herhangi bir ilişiği var mı?
-Atatürk Kültür Merkezi’nin yerine kondurulacak bina bu mu olmalı?
-Bu işlerde çevresel uyum, kültürle etkileşim falan hiç mi gözetilmez?

*

Hadi biz bu işten çakmıyoruz da...
Çakanların bir diyeceği yok mu?

Atatürk’e benzeyeni görünce ağlayanlar

ATATÜRK’ü andıran adamın teki, kendisini iyice Atatürk’e benzeterek sokaklara çıkmış.
Bazı vatandaşlar, Atatürk benzeri şahsı görünce...
“İşte geldi paşamız sonunda” diye ağlamaya başlamışlar.

*

“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” diyen Atatürk, bu durumu görse...
Çok ıstırap çekerdi çok.