Paylaş
Ülkeden gelen katliam fotoğraflarına bakmaya bile yürekler dayanmıyor.
Ne yapılır böyle bir katliam karşısında?
Ne yapılacak?
İnsanlık neyi gerektiriyorsa o yapılır.
*
İnsanlığın yolu bellidir:
-Hık mık etmeden Firavun’un karşısındaki Musa gibi olunur.
-Mazeret üretmeden zalimin hasmı, mazlumun yoldaşı olunur.
-“Ama” falan demeden anında katledilenin yanında hizalanılır.
-Reel politik falan demeden katliama seyirci kalan riyakâr Batı politikasına küfürler yağdırılır.
*
Yapılmayacak tek şey var.
O da şu:
“Hükümet yanlılığı” ya da “hükümet karşıtlığı” pozisyonlarına haklılık kazandırmak amacıyla katliamı kullanmak, katliamdan kendi iç çekişmelerine malzeme çıkarmaya çalışmak.
*
Mesela:
Hükümeti destekliyorsan...
Katliamı ganimet bilip...
Ellerini ovuşturarak...
“Ergenekoncuları Silivri’ye tıkmasaydık, aynısı burada olacaktı” demeyeceksin.
Yani Mısır katliamı üzerinden...
Ülkendeki tartışmalı mahkeme kararlarını temize çekmeye çalışmayacaksın.
*
Mesela...
Hükümet karşıtıysan...
Katliamı ganimet bilip...
Ellerini ovuşturarak...
“Bu hükümet Taksim’de otoriter, Adeviye'de demokrat... Ne iş?” falan demeyeceksin.
Yani Mısır katliamı üzerinden...
Kıyası kabil olmayan iki olayı kıyaslayıp hükümeti sıkıştırmaya kalkışmayacaksın.
*
Kısacası...
Katliam haberini alır almaz...
“Acaba bu katliam, benim ülke içindeki politik pozisyonuma nasıl hizmet eder” demeyip sadece insanlık vazifeni yerine getirmeye çalışacaksın.
Ne demiş Harabi üstadımız?
“İnsan ol cihanda bu dünya fani”.
Rakılı türküler,şaraplı şarkılar
TÜRKÜLER hep açık ve net konuşurlar, lafı eğip bükmezler:
-“Rakı” derler, “meme” derler, “lingo lingo” derler.
- “Kaytan bıyıkların sürüleceği yerler” konusuna dalarlar hiç çekinmeden.
-“Safiye’nin karyolası”ndan söz ederler.
-“Odam kireçtir benim” diye başlarlar ve ardından da hayli erotik bir davetiye çıkarırlar.
Ve daha neler neler...
*
Şarkılarsa dolaylı anlatırlar, sembolizme kayarlar, ima ederler, gönderme yaparlar.
-“Şarap” derler ama o şarabın bilinen şaraplardan olmamasına hep bir ihtimal bırakırlar.
-“Aşk” derler ama o aşkın bildiğimiz türden bir aşk olmadığına hep bir kapı aralarlar.
-“Meyhane” derler ama o meyhaneyle Agop’un meyhanesinin kastedilmediği ihtimalini hep saklı tutarlar.
*
Bu yüzden türküler kolay hedef olurken şarkılar her zaman sığınacak bir saçak altı bulabilirler.
Bülent Abi’nin nezdinde türküleri kolay hedef belleyen tüm zatlara sesleniyorum:
Açık sözlü diye türküleri kolay hedef mi bellediniz?
Yedirmeyiz. Ona göre.
Bir muhalif tavır olarak kadınların şort giymesi
MİLLİYET yazarı Meral Tamer’in “kadınlar ve kısa şort” konulu meşhur makalesinde benim asıl dikkatimi çeken bölüm farklıydı.
Şöyle diyor Meral Tamer yazısında:
“Acaba diyorum bu kısacık şortlar, iktidara karşı laik kesimden yükselen tepki şekli mi?”
*
Bu toprakların geçer akçesidir:
Hoşa gitmeyen kıyafeti “bir siyasi tavrın sembolü” ilan etmek...
Ardından da şeytanlaştırmak...
*
Şort giymeyi tercih eden kadınlara tavsiyemdir:
Eğer biri size “Kısa şort giyerek hükümetimize muhalefet mi yapmak istiyorsun? Yoksa senin kısa şortun siyasi simge mi?” diyecek olursa...
Şu cevabı yapıştırın:
“Velev ki siyasi simge... Ne olacak?”
Hasmının hastalığından medet umuyorsan
-İNSANİYETTEN çıkmışsın demektir.
-İnsaniyetten çıktığın yetmemiş gibi yenilmişliği baştan kabul etmişsin demektir.
-Yenilmişliği baştan kabullendiğin yetmemiş gibi moral üstünlüğü hasmına bahşetmişsin demektir.
-Moral üstünlüğü hasmına bahşettiğin yetmemiş gibi ideolojik olarak da halkı ikna gücüne sahip olmadığını ikrar etmişsin demektir.
Cemaat/hükümet çatışmasına dair notlar
-CEMAAT’in “11 maddede iddialara cevap” metni için en iyi değerlendirmeyi Ruşen Çakır yaptı... “Cemaat’in yaptığı diklenmeden dik durmaktır” dedi Ruşen Çakır... Aynen katılıyorum.
-Cemaat ile hükümet arasındaki gerilimin vatandaş tarafından tam olarak kavranamamasının nedenleri şunlar: İki taraf da tutumunu netleştirmiyor, iki taraf da açık konuşmuyor, iki taraf da kapalı mesajlar veriyor, iki taraf da sürekli gönderme yapıyor.
-Kavganın tam ortasında tarafların temsilcileri “Biz aslında Fethullah Gülen’i çok severiz” ya da “Biz sürekli Tayyip Erdoğan için dua ediyoruz” diye bir cümle söylüyorlar ya... Tartışmayı dışarıdan izleyenlerin ne diyeceklerini bilemeyecek hale geldikleri an, işte bu andır.
-Bu tartışmanın anahtar sözcüğü “fitne”dir... İki taraf da karşı tarafı durdurmak için bu sözcüğe sığınıyor.
-Ben pek işitmemiştim, meğer hükümete yakın kesimler “Gezi olaylarının ardında Cemaat var” demişler... Evet, bunu bile demişler... Nereden mi biliyorum? Cemaat’in “11 maddede iddialara cevap” metninin birinci maddesi, bu iddiaya cevabı içeriyordu.
-Bir arkadaşım sordu: “Hükümetten mi yanasın? Cemaatten mi?” Şu cevabı verdim: “Kimin ne dediğini tam anlayamıyorum ki... Anlasam birisini tutacağım”.
-Cemaat gazetelerinde çıkan “hükümeti eleştiren yazılar” nedeniyle hükümet çevreleri Cemaat’e yükleniyorlar ya... İşte bu konuda hükümet çevreleri haksız... Cemaat gazetelerinin çoksesliliğin asgari koşullarını gözetmesinden daha doğal ne olabilir?
-Basında “cemaatçiler” ile “hükümetçiler” diye net bir ayrım yapılabiliyor artık...
Teşekkürler Kutluğ Ataman
KUTLUĞ Ataman adlı kavramsal sanatçımız...
-“Gezi sonradan çok bozdu” deyince...
-“Sanat piyasasında Ergenekon var” deyince...
-“Koç Vakfı benim eserleri almıyor” diye ağlayıp sızlayınca...
Bu sözler, bizim Melih Gökçek’in bir hoşuna gitmiş, bir hoşuna gitmiş, sormayın.
Melih Gökçek, Twitter’daki hesabından Kutluğ Ataman’a kocaman bir “Helal olsun” çekmiş.
*
Sanırım bu “Helal olsun”un devamı şu üç aşamada gelişecektir:
BİR: Melih Gökçek, derhal Kutluğ Ataman adlı sanatçımızın şaşırtıcı kavramsal sanat eserlerini, kışkırtıcı videolarını ve karanlık sinema filmlerini falan izleyip beğenecektir.
İKİ: Ardından cebinde her daim tuttuğu o, “Tükürürüm böyle sanatın içine” cümlesini, kişisel tarihinin çöp sepetine fırlatacaktır.
ÜÇ: Böylece kışkırtıcı, şaşırtıcı ve karanlık eserlerin sahibi sanatçılarımız, Melih Gökçek Beyefendi’nin tükürüklerinden kurtulmuş olacaktır.
*
Hiçbir şey için olmasa da sırf bunun için bile değer: Teşekkürler Kutluğ Ataman, teşekkürler.
Sarıgül’ün önünü kesmek mümkün mü?
-EĞER gerçekten de varsa bir oy potansiyeli...
-Eğer gerçekten de varsa halkta bir karşılığı...
-Eğer gerçekten de varsa sandıkta patlama gücü...
Kendisini aday yapması gereken parti nazlansa da, bin türlü ayak oyunuyla adaylığının önü kesilse de, yeryüzünün tüm denetçileri belediyesinin yedi kat dibini denetlese de, “muhtar” bile olamaması için her türlü fırıldak çevrilse de, adaylığını engellemek için planlar hazırlansa da...
Olacak olan olacaktır.
* * *
Delilimiz şudur:
Yakın tarihimizde o kibirli “Muhtar bile olamaz” yargısının yer ile yeksan olması...
Paylaş