Paylaş
-“Buraya gelmesin” demişti.
-“Gelirse de efendi olsun” demişti.
-“Ne dediğine dikkat etsin” demişti.
-“Şöyle konuşmasın, böyle konuşsun” demişti.
Demişti de demişti yani.
*
Kendisini Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın torunu, Kanuni Sultan Süleyman’ın vârisçisi olarak konumlandıran bir Başbakan, bu küstah, nobran ve edepsiz yeniyetme Avusturyalı Bakan karşısında ne yapardı?
-Ey yeniyetme!
-Edepsizlik etme!
-Sen kimsin be!
Diye kükremez miydi?
*
Fakat o da ne?
Gezi’ciye, İsmet Paşa’ya, Bahçeli’ye, Kemal Bey’e, Metin Feyzioğlu’na, Haşim Kılıç’a, bir yıldır izini tozunu silmeye çalışan Memet Ali Alabora’ya ve daha nicelerine...
Ağzına geleni söyleyen Başbakanımız, bu küstah, nobran ve edepsiz Avusturyalı Bakan’a...
-Ne “ey” dedi.
-Ne “edepsiz” dedi.
-Ne de “Sen kimsin be” dedi.
*
Bunları demediği gibi...
Bu nobran ve küstah Avusturyalı Bakan ile Viyana’da kaldığı otelde gülücükler eşliğinde bir de görüşme yaptı.
*
Yani Kanuni’yi yattığı yerde ters döndürdü, Merzifonlu’nun ruhunu muazzep kıldı.
Kısacası ecdat ecdat olalı böyle zulüm görmedi.
Balyoz’un kahramanları
-DANİ RODRİK: Balyoz davasıyla ilgili olarak aykırı tek bir söz söylemenin “darbeci” suçlamasına maruz kalmak için yeter şart olduğu günlerde... Eşi Pınar Doğan ile birlikte yılmadan, usanmadan, tamamen bilimsel tekniklerle çalışarak Balyoz davasını çökertti... Bilimsel kanıtları ortaya koydu, bilgisayar teknolojisiyle uydurma delilleri ortaya çıkarttı, yapılan sahtekârlıkları kanıtladı.
*
-AVUKAT KIZLAR: Başta Dursun Çiçek’in kızı İrem Çiçek olmak üzere subayların avukat kızları ilk stajlarını babalarının davalarında yaptılar... Giydiler cüppelerini, bir yandan soğuk hukuk diliyle duruşma salonunda var oldular, bir yandan müşfik bir edayla babalarına sarıldılar. Bir an bile umutsuzluğa kapılmadılar. Bir an bile babalarından uzaklaşmadılar.
*
-VARDİYA BİZDE’CİLER: Eşlerini yalnız bırakmayan subay aileleri... En umutsuz günlerde bile yılmadan eylem yapanlar... “Vardiya Bizde” eylemini başlatanlar... Silivri Cezaevi’ni mesken tutanlar... Yeterince ses getirmediğini gördükleri halde başlattıkları eylemleri sürdürenler... Yeni eylem teknikleri geliştirerek seslerini duyurmaya çalışanlar... Çırpınan kadınlar... Eşler, anneler... Kısacası “sessiz çığlık” atan herkes...
*
-ŞULE NAZLIOĞLU EROL: Avukatlığını üstlendiği davada bütün yolların tükenmesinin ardından Anayasa Mahkemesi’nin önünde “Adalet Nöbeti” başlattı. Dikkatlerin Anayasa Mahkemesi’ne çevrilmesine neden oldu. Adalet arayışındaki kararlılığın oradan yükselmesini sağladı. Onun başlattığı nöbeti, başka avukatlar ve aileler devraldı.
*
-MURAT ÖZENALP: Kurmay albaydı. Mamak Askeri Cezaevi’nde kalıyordu. Geçen nisan ayında açık görüşte düşerek başından yaralandı. Hastaneye kaldırıldı. Komada kaldı. Ve hayatını kaybetti. Onun ölümü vicdanları ayağa kaldırdı. Ölümüyle Balyoz davasının unutulup gitmesinin önüne geçti... Bedeli ölüm olan bir vicdan ayaklanmasının kahramanı oldu. Tahliye edilen subaylar, ilk gün işte bu yüzden onun mezarına koştular.
Hep unutuyoruz hep unutturuyoruz
SOMA için bilirkişi raporu çıktı.
Rapora göre:
Madendeki sensörler faciayı beş ay önceden bildirmeye başlamış. Alarm vermiş. “Facia geliyor” demiş.
*
Soma faciasının hemen ardından milletçe ne diyorduk?
“Unutmayacağız, unutturmayacağız” diyorduk.
Peki bilirkişi raporu çıkınca ne yaptık?
Hiç. Hiçbir şey.
Yani hem unuttuk hem unutturduk.
*
Bir daha şöyle afili bir edayla her kim “Unutmayacağız, unutturmayacağız” derse...
“Hadi oradan” diyelim, dedirtelim.
Garip Türkmenler
-ŞİİLERİN savunucuları var.
-Kürtlerin sığınacakları güvenli limanları var.
-Sünnilerin aşiretleri var.
-Hıristiyanlar için dikkat kesilenler var.
Ama Türkmenlerin bir şeyleri yok.
*
Ya da şöyle söyleyelim:
Türkmenlerin elindeki tek şey Abdurrahman Kızılay’ın içli ve otantik sesinden yükselen o içli ağıtlar...
“Altın Hızma Mülayim”, “Süseni Mahmur Yakası”, “Muhalif Hoyrat” falan...
Hiçbir şey yapamıyorsanız bari o ağıtları dinleyin ve ağlayın.
İyi bir tatil için yedi şart
-BİR: Her şeyi dakika dakika planlamaktan vazgeç. Spontaneye açık ol. Kendini sürprizlere bırak.
-İKİ: Uzun süreli yekpare bir tatil yerine gerilla usulü vur kaç tatili tercih et. Kısa süreli gidip gelmelere kendini kaptır.
-ÜÇ: Gideceğin yerin öncelikle altyapı ve tesis imkânlarını dikkate al... Altyapısı noksan, tesisi berbat olan bir yer ırmaklar aksa, kuşlar ötse de çekilmez.
-DÖRT: Yanına geveze, işgüzar ve biraz da becerikli bir arkadaş al. Biraz kafan şişer ama sonuçta rahat edersin.
-BEŞ: Üç odalı ufacık butik otellerden uzak dur... Bütün bir yılı apartman dairesinde aman komşular rahatsız olmasın diye geçiren birinin tatilde yan odayı rahatsız etmemek için çırpınması büyük haksızlıktır.
-ALTI: Tatile çıktığın andan itibaren alternatif tatil planların her zaman cebinde olsun. B, C, D, E, hatta F planın bile olsun. Ne olur ne olmaz.
-YEDİ: Dinlenmeliyim, hiçbir şey yapmamalıyım, parmağımı bile kıpırdatmamalıyım falan diye kasma... Bazen hiçbir şey yapmamak feci yorucu olur.
Ekmeleddin İhsanoğlu: Üç yanlış, üç doğru
-YANLIŞ: Bir din bilginidir. İlahiyatçıdır.
-DOĞRU: Kimyacıdır. Doktorası kimya üzerinedir. Bilim tarihçisidir.
*
-YANLIŞ: Siyasal İslamcı bir çizgiden gelmektedir.
-DOĞRU: Siyasal İslamcı değildir. Hayatının hiçbir döneminde siyasi İslam hareketinin içinde yer almamıştır.
*
-YANLIŞ: Mısır vatandaşıdır.
-DOĞRU: Kahire doğumludur ama Yozgatlıdır. Türkiye vatandaşıdır.
Paylaş