Paylaş
- Sonra biri kulağıma fısıldıyor: “Yanılıyorsun birader. Çevre değiştirdiğin için farkında değilsin. Senin etrafındakiler zaten AK Parti’ye oy vermiyorlardı. Sen asıl oy deposu varoşlara, Anadolu’ya dikkat kesil”.
- Tam gözümü Anadolu’ya çevirip, “Gerçekten de AK Parti oy patlaması yapabilir” demeye başlıyorum ama bu sefer de bir başka ağızdan şu fısıltıyı işitiyorum: “AK Parti’nin aday listeleri çok kötü... Yerel dengeleri gözetmediler. Anadolu çantada keklik değil”.
- Bu bilginin ardından “Anadolu AK Parti için çantada keklik değilmiş” demeye başlıyorum.
- Ama bu durum da uzun sürmüyor. Aklına güvendiğim biri çıkıp “Alternatif yok birader alternatif... CHP Anadolu’dan oy alamaz, MHP ise çok pasif” diyerek, geldiğim son noktaya tekmeyi indiriveriyor.
- Tekrar başa dönüp “AK Parti ilk kez bu seçime mağdur olarak girmiyor. Kurduğu statükonun savunuculuğunu yapıyor. CHP neredeyse statüko karşıtı parti oldu... Anketlere bakmayın, sonuç sürpriz olabilir” diyorum.
- Ama bu hükme yönelik öldürücü yumruğun gelmesi de gecikmiyor. Şöyle deniliyor: “Bırak şimdi bunları... Sen referandum sonuçlarına bak... Seçim sonucu için referandum sonuçlarından daha iyi bir ipucu yoktur. O günden bugüne de değişen pek bir şey olmadı”.
- Bu cümlenin ardından bir kez daha “AK Parti alır götürür” noktasına geliyorum.
- Ama bu konfor da uzun sürmüyor. Bu kez “İktidar cepheleştirme işinde kıvamı kaçırdı. YGS yüzünden çok yıprandı. Güneydoğu’da eski oyları alamayacaklar. MHP’nin agresif kampanyası sonuç getirir. Yeni CHP’nin merkez sağ üzerinde etkisi olur” analizi geliyor ve kafam bir kez daha karışıyor.
- Böylece şöyle bir durum ortaya çıkıyor: Eğer bir gün “AK Parti yüzde 50 alır” diyorsam, ertesi gün “Yüzde 50 falan alamaz” diyorum. Eğer bir gün “CHP yüzde 25’i aşamaz” diyorsam, ertesi gün “Bu sefer yüzde 30’ları aşacaklar galiba” diyorum. Eğer bir gün “MHP barajın altında kalabilir” diyorsam, ertesi gün “MHP’nin baraj sorunu yok” diyorum. Eğer bir gün “BDP 30/35 bağımsızı Meclis’e sokar” diyorsam, ertesi gün “Bölgede AK Parti gerçeği var” diyorum.
- Kısacası: Kafam acayip karışık... Benim açımdan tam bir “Kendisi muhtaç-ı himmet bir dede/Nerde kaldı gayriye himmet ede” durumu söz konusu... Yani seçim sonuçlarına dair benden iş çıkmaz.
Halkın nabzını tutamazsın
- Tutamazsın, çünkü o nabzı tutmak teknik olarak mümkün değildir. Diyelim ki: On kişinin nabzını tuttun. Sakın halkın nabzını tuttuğunu sanma! Tuttuğun sadece on kişinin nabzıdır.
- Tutamazsın, çünkü halk deyip geçme... Halk dediğin kendini kolay ele vermez. Şöyle bir etrafı keser. O kadim “Osmanlı’da oyun bitmez” anlayışıyla saklar kendini. Başına bir iş gelsin istemez.
- Tutamazsın, çünkü bir günlüğüne gittiğin bir şehrin bırak derinliğini, yüzeyini bile görüştüğün üç-beş kişiyle kavrayamazsın. Kavradığını sanırsın ama seçim sonuçları açıklandığında yanıldığını fark edersin.
- Tutamazsın, çünkü bir şehrin meydanına koyduğun canlı yayın aracının etrafını ancak girişkenler ve meraklılar sarar. Tabii bir de spekülatörler... Girişken, meraklı ve spekülatörün nabzı, ahalinin nabzından farklı atar.
Şaşırtan gelişmeler
- Britanya Prensi’nin düğün törenine hayran kalan aşırı cumhuriyetçilerin, birdenbire monarşiye özlem duyar hale gelmesi...
- Sözcü ve Akit gazetelerinin “Atatürk heykeline BDP’li bayrağı” meselesinde aynı duyarlılığı göstermesi...
- Ece Erken denilen şahsın, her türlü skandaldan bir hacıyatmaz gibi pir ü pak çıkma başarısı...
- Antalya’nın sanki Altın Portakal’ın hakkını verebilmiş gibi bir de “Televizyon Ödülleri” işine soyunması...
- Dans ederken pencereden düşüp komaya giren vatandaş için “Yok böyle dans” başlığının atılması ya da atılabilmesi.
- Defne Samyeli gibi zaten dikkat çeken bir şahsın, eline para geçince tutup en dikkat çeken arabayı satın alması...
Septik milletiz vesselam
- Obama “İntikamımızı aldık” diye açıklama yapıyor.
- Cumhurbaşkanı Gül “Memnun olduk” diyor.
- Piyasalar, Usame’nin ölümünü satın alıyor.
- El Kaide “Öcünü alacağız” diyor.
- Beyaz Saray’ın önünde sevinç gösterileri yapılıyor.
- Dünya liderleri “Bundan sonra ne olur?” konusunda kafa yoruyor.
- ABD, misillemeden korkuyor.
- Analizciler “Usame sonrası” üzerine raporlar hazırlıyor.
* * *
Ama... Fakat... Lakin...
Bizim ahali, “Nuh” diyor, “Peygamber” demiyor.
Kimi “Ama fotoğrafı sahte çıktı” diyor.
Kimi “Madem öldü, neden ölüsü denize atıldı?” diyor.
Kimi “Anlaşıldı, bunlar Obama’yı yeniden seçtirecekler” diyor.
Kısacası...
Bizim ahali, “Biz yemeyiz böyle masalları” havasında.
Seçime ezerek girme
EĞER üç aydır devam eden bir soruşturma nedeniyle...
CHP’li İzmir Büyükşehir Belediyesi, yolsuzluk iddiaları nedeniyle polis tarafından basılıyor ve 50 kişi gözaltına alınıyorsa...
Bunun nedeni...
Ancak...
İktidarın, “Madem seçime ezilerek giremiyoruz, o halde ezerek girelim” diye bir karar alması olabilir.
Hak verilmez alınır
SON günlerde giderek artan “lütufçu hareket”, son bombasını da patlatmış durumda.
“Lütufçular” diyorlar ki:
“1 Mayıs’ta Taksim’e çıkabildiğiniz için yatın kalkın Başbakan Erdoğan’a dua edin. Onun sayesinde Taksim’e çıkabildiniz”.
* * *
Eğer bugün 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkılıyorsa...
Bunda Başbakan’ın lütuf ihsan etmesinden ziyade...
- Yüzlere sıkılan biber gazlarının...
- Sırtlara inen polis coplarının...
- Vali fermanına karşı inat ve ısrarla Taksim’e çıkma kararlılığının...
- Sendikaların “İlle de Taksim” diye diretmesinin...
Payı vardır.
Herkesten minnet bekleyen “lütufçu hareket”in üyelerine saygıyla duyurulur.
Gülden Karaböcek gecesi
TWİTTER’dan gayet antidemokratik yollarla seçilmiş 20 yoldaşla bu akşam Nahide’ye “Arabeskin üç anasından biri”ni, yani Gülden Karaböcek’i dinlemeye gidiyoruz.
Maksat belli: 70’li yılların ikinci yarısının o masum ama kederli siyah-beyaz atmosferini yâd etmek...
“Sürünüyorum” ile sürünmek. “Dilek Taşı” ile koskoca maziyi canlandırmak. “Boşuna kazma mezarcı” ile meydan okumak.
Velhasıl-ı kelam, içimizde bir yerlerde sakladığımız kederi, masumiyetini yitirmiş pis bir sırıtışla da olsa ortaya çıkarmayı umuyoruz. Bakalım başarabilecek miyiz?
Paylaş