Paylaş
Aslında geniş, çok geniş
bir mavra alanıdır.
Tamam, sadece bu değildir ama çokça da budur.
*
Sosyal medyada...
Geyik çevrilir, espri yardırılır, dalga geçilir.
Kısacası bir büyüğümüzün de buyurdukları gibi “hakara makara” yapılır.
Hükümetle de dalga geçilir orada, muhalefetle de...
Erdoğan, Bahçeli, Kılıçdaroğlu... Hepsi ama hepsi kıyıcı bir alaycılığın hedefi olmaktadır hemen her gün ve her an...
Belki de medyada kendisine yer bulamayan, medyadan kapı dışarı edilen, medyaya yaklaştırılmayan “politik mizah”, oradan yükselmektedir...
Kim bilir?
*
En son Marmaray açılışı nedeniyle politik mizahın en ince, en zeki, en hınzır ürünleri sergilendi sosyal medyada...
Herkes mavrasını yaptı, geyiğini çevirdi, dalgasını geçti.
Bu arada Japonya Başbakanı’nın Marmaray açılışındaki duaya iştirak etmesi de bu geyik sarmalından nasibini aldı.
“Japon’a da dua ettirdik ya...” falan diye başlayan geyikler yapıldı.
Espri kıyamet...
Gırla gitti.
*
Ama ne oldu?
Şu oldu:
Başbakan Erdoğan bu esprileri fena halde ciddiye aldı.
Her zaman olduğu gibi yine bütün televizyonlardan canlı olarak yayınlanan konuşmasında bu geyikleri gayet ciddi şeylermiş gibi mesele etti.
Geyiği malzeme eyledi, mavrayı nutuk konusu yaptı...
“Sosyal medyada Japonya Başbakanı’nın dua etmesine laf ediyorlar... Ne olmuş Japon Başbakan dua ettiyse? İstiklal Marşı’nda da dua var” falan diyerek takılmalara
kemal-i ciddiyetle cevaplar geliştirmeye çalıştı.
Gülünüp geçilecek şeylere karşı gülüp geçmedi.
Esti gürledi.
*
Şimdi anladınız mı politik mizah programlarının medyada neden yer bulamadığını?
Ve günümüz Türkiye’sinde medyada politik mizah programı yapmanın neden mümkün olamadığını?
Gezi zulmü
HABERLER peş peşe geliyor:
Gezi’ye destek verdiler, TRT dizilerine son verdi.
Gezi’ye destek verdiler, haklarında soruşturma başlatıldı.
Gezi’ye destek verdiler, oda temsilcilikleri polis tarafından basıldı.
Gezi’ye destek verdiler, kaldıkları öğrenci yurdundan atıldılar.
Gezi’ye destek verdiler, tiyatrolarına devlet yardımı kesildi.
Gezi’ye destek verdiler, okul müdürleri haklarında inceleme başlattı.
*
Pardon!
Hazır, “başörtüsü zulmü” sona ermişken biraz da şu “Gezi zulmü”nden söz edebilir miyiz lütfen...
Ne yani?
“Gezi zulmü”, zulüm değil midir? Zulümden sayılmamakta mıdır?
Yetim midir bu zulüm, yoksa öksüz müdür?
Meraklısı için Şafak Pavey
GEÇİRDİĞİ o talihsiz tren kazası bir meçhul değildir Şafak Pavey’in. Şafak Pavey’in gazeteci annesi Ayşe Önal, o elim kazanın tüm ayrıntılarını anlattığı bir kitap yayınladı. Hem de yıllar önce... “13 Numaralı Peron” adlı o kitabı bir yerlerden bulup okuyun...
Ağlamadan okuyamazsınız... Tabii siyaset, tarafgirlik, muktedirlere yaranma hissi falan vicdanlarınızı köreltmediyse...
Ayşe Önal, bugünkü gibi başörtüsü savunuculuğu yapmanın prim yapmadığı, hatta başörtüsü savunuculuğu yapmanın süper riskli olduğu günlerde başörtüsü özgürlüğüne tam destek vermiş bir gazetecidir. Bu yüzden itilip kakılmıştır, dışlanmıştır.
Şafak Pavey, Ayşe Önal mektebinde yetişmiştir. Başörtüsü konusunda özgürlükçü tavır koyar. Ondan asla “Başörtüsü yasak olsun” cümlesi çıkmaz.
Hem Şafak Pavey, hem de Ayşe Önal bugün AK Parti’nin ileri gelenlerinin yakından tanıdığı isimlerdir... Çünkü onlar, en zor günlerinde AK Parti’nin ileri gelenlerinin yanlarında oldular... Bugünün AK Parti’sinin etrafında bir şeyler kapmak için kümelenenlerin onları anlaması mümkün değildir.
Bugün Şafak Pavey’e bel altından girişenler, AK Parti’nin ileri gelenlerine Şafak Pavey’i ve annesi Ayşe Önal’ı bir sorsunlar. Ayşe Önal’ı da, Şafak Pavey’i de en iyi onlar anlatabilir.
İstiyorsan
BAŞÖRTÜSÜ konusundan bıktıysan, konunun gündemden düşmesini İSTİYORSAN...
Başörtüsünün özgürlüğüne sonuna kadar destek vereceksin.
*
Başörtüsünün bir istismar aracı olmaktan çıkmasını İSTİYORSAN...
Başörtüsünün özgür olmasını sağlayacaksın.
*
Başörtüsü dışındaki sorunların gündeme gelmesini İSTİYORSAN...
Başörtüsü yasaklarına itiraz edeceksin.
*
Başörtüsünden nemalanma olmasın, başörtüsü üstünden siyaset yapılmasın İSTİYORSAN...
Başörtüsünü özgürleştirerek bir nema ve siyaset aracı olmaktan çıkaracaksın.
*
Tek mağduriyetin başörtüsü mağduriyeti olmadığını haykırmak İSTİYORSAN...
Önce başörtüsünün bir mağduriyet olma durumuna son verilmesine destek çıkacaksın.
Marmaray her bozulduğunda
AÇIYORUM hemen bazı gazeteleri...
Ve başlıyorum aramaya:
“Telekineziyle Marmaray’ı bozmaya çalışan güçler” başlığını arıyorum.
“Gezi’ciler bozuyorlar güzelim Marmaray’ımızı” başlığını arıyorum.
“CIA, MOSSAD ajanları Marmaray’ı bozarken görüntülendi, görüntüler çok yakında servis edilecek” başlığını arıyorum.
“CE-HA-PE zihniyetinin beddualarına karşı birleşelim” başlığını arıyorum.
“İmdat butonuna basarken yakalanan sekiz hain” başlığını arıyorum.
“Marmaray’ı bozma provasını hangi tiyatro oyununda yaptılar” başlığını arıyorum.
*
Ama nafile! Yok. Bulamıyorum.
Ne oluyor yahu!
Bir çaptan düşme mi söz konusu?
NOT: Yukarıdaki bölümü yazdıktan sonra Türkiye ve Yeni Şafak gazetelerinde “Marmaray’a Gezi sabotajı” başlıklı haberleri gördüm. Yanılmışım. Meğer çaptan düşme söz konusu değilmiş, “büyükşehir çalışıyor”muş.
Buluşalım Kitap Fuarı’nda
EN kafa denklerimizle bir araya gelmek için...
Yazar kuyruklarında kaybolmak için...
Yaşar Kemal’i, Vedat Türkali’yi, Adalet Ağaoğlu’nu selamlamak için...
Okuma iştahımızı açmak için...
Okumak ve okutmak bayrağını burçların
en tepesine dikmek için...
Kitaba ve yazara saygı duruşu için...
Yazarlarla bir çift kelam edebilmek için...
Ahmet Ümit’e rastlayıp “Hey dostum,
son kitabın bir harika” demek için...
Kitap kokusunu derinden duyumsamak için...
Beş kitap alıp bir kafede sessizce
incelemek için...
Mesela saat 10.00’da... Buluşalım Kitap Fuarı’nda...
Paylaş