Paylaş
Kemal Bey ve onun gibi düşünenlere göre...
“Başörtüsü” ile “türban” arasında şu türden farklar var:
“Başörtüsü” saçın bir kısmını açık bırakır ama “türban” tamamını örter.
“Başörtüsü” anneannelerimizin örtüsüdür ama “türban” sonradan ortaya çıkmıştır.
“Başörtüsü” yerlidir ama “türban” yabancı...
* * *
Diyelim ki öyle... Diyelim ki bunların hepsi doğru...
O zaman bunları söyleyenlerin...
Kılık kıyafet konusunda “ille de yerli olsun” diye tutturmaları...
Anneanneleri ya da dedeleri gibi giyinmeleri...
Ve de nerelerin nerelere kadar örtüneceğine karışabileceğine ses etmemeleri...
Gerekmez mi?
Aslında ortada bir isimlendirme sorunu falan yok...
Adına ister türban diyelim, ister başörtüsü, hiç önemli değil...
Önemli olan şu:
Sen üniversite çağına gelmiş bir genç kızın kılık kıyafetine karışmaya kendinde hak görüyor musun, görmüyor musun?
* * *
Biraz kışkırtıcı olacak ama ben şu “başörtüsü / türban ayrımı geyiği”nin saçmalığıyla ilgili şunu söyleyeceğim:
“Ben başörtüsüne karşı değilim, türbana karşıyım” demek ile “Ben kadınların etek giymesine karşı değilim, anneannem de etek giyerdi. Ben kadınların mini etek giymesine karşıyım... Çünkü mini etek yerli değildir, anneannem de hiç giymezdi” demek arasında çok ciddi bir mahiyet farkı yoktur.
Not defterimden
- Ne zaman ağaya, üstada, lidere bir itaatsizlik söz konusu olsa... Acayip sevinirim... “Bizler Erbakan’ın emir kulu değiliz, o ne derse o olur diye bir şey olmaz” diyen Milli Gazete ekibi, gazeteyi toptan terk etmişler... İnsanlık onuru adına öyle mutlu oldum ki sormayın.
- Sevmem ev davetlerini... Çünkü ev sahibinin belirlediği isimlerle bir araya gelmek zorundasınızdır... Ve uyum sağlamak için sergileyeceğiniz azami gayret, bir tartışma programı yönetmek kadar yorar insanı...
- Her türlü tarikata, gruba, cemaate girip çıkmışlığım vardır. Ama yolum hiçbir zaman Fethullah Gülen grubu ile kesişmedi. “Sen eskiden Fethullah Gülen cemaatindendin, şimdi cemaate sallıyorsun” diyenlere saygı ile duyururum.
- Duyduğum doğru ise Numan Kurtulmuş yeni partisinin ismini Yükseliş ve Atılım Partisi koyacakmış... Partinin kısaltması ise “YAP” olacakmış... Bu bilgi doğru ise... Numan Bey’e “Sakın yapma... Bu sözcük üzerinden mavra yapılmaya çok müsait bir sözcüktür” hatırlatmasında bulunmak isterim.
- Hani 12 Eylül’le hesaplaşma söz konusu olacaktı? Hani Kenan Evren mahkeme önüne çıkarılacaktı? Hani 12 Eylül’de zulüm yapanların yakasına yapışılacaktı? Bakıyorum da, yaprak bile kımıldamıyor...
Yazıklar olsun o namaz kılanlara
DEVLET Bahçeli ve arkadaşlarının Kars’ta “cuma namazı” kılarak bir fetih hareketi başlattılar ya...
Devlet Bakanı Egemen Bağış, MHP’lilere “Maun Suresi”ni anımsatmış.
Surenin son dört ayeti şöyle:
“Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki,
Onlar namazlarını ciddiye almazlar,
Onlar gösteriş yapanlardır,
Ve iyiliğe de engel olurlar.”
* * *
Bu zamana kadar “gösteriş için ibadet yapmak” ile suçlanmış bir siyasi geleneğin son temsilcisinin başkalarını “gösteriş için ibadet yapmak” ile suçlaması ne hazin bir tecellidir...
Egemen Bağış, şimdi kalkıp da...
“Ama bizimkiler namaz kılarken samimidirler, Devlet Bahçeli ve arkadaşları ise samimiyetsizdirler” diyebilir.
“Biz yaparsak gösteriş için yapmayız / Başkaları yaparsa gösteriş için yapar” mantığına karşı şu soru sorulabilir:
“Nereden biliyorsun samimiyetsiz olduklarını? İçlerini yarıp baktın mı?”
Halil Ergün’ü rahat bırakın
HASTA olduğum bazı magazin figürleri vardır:
- Mesela kameralara “Çekmeyin ulan çekmeyin” diye bağırırlarken bile çekilip çekilmediklerini kontrol ederler...
- Mesela magazincilere “Bu akşam falanca mekandayız” diye haber uçururlar, sonra da “yakalanmış” gibi yaparlar...
- Mesela magazinden kıyasıya şikayet ederler ama magazin eklerinde yer almadıkları gün fenalık geçirirler...
- Mesela hem skandal yaratmakta, hem de mazlumu oynamakta aynı oranda mahir ve beceriklidirler.
* * *
Halil Ergün böyle tiplerden değildir.
Lütfen yılların Halil Ergün’üne hem “kolpacı magazin figürü”, hem de “popüler dizilerde yıldızı parlamış müptedi artist” muamelesi çekilmesin.
Keşke hep sussa
SON günlerde YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ı anımsıyor ve şöyle diyordum:
“Memlekette bir sürü gelişme oluyor, cepheleşme ayyuka çıkmış, her kafadan bir ses çıkıyor ama bizim YÖK Başkanı’nın kafasından hiç ses çıkmıyor. Ne iş?”
Ben tam bunları diyordum ki...
YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, Amerika ve İsrail’den ithal edilecek domateslerin içerdiği genetik sorununa değinmesin mi?
Vazgeçtim, gerçekten vazgeçtim...
Bence Yusuf Ziya Bey konuşmasın.
Çok sıkıldım
- Hanefi Avcı ile aşk yaşayan Kezban Küçük’ün kullandığı “gülüm”, “kurban olurum” ve “fikir sevişmesi” tabirlerinden espri türetilmesinden... (Ben artık türetmiyorum).
- Tophane’deki sanat galerisi baskınından bilenin de, bilmeyenin de “gayri resmi Tophane tarihi” çıkarmasından.
- En hafif bir itiraza maruz kalanın bile “Yetişin dostlar, mahalle baskısı var” diye feveran etmesinden...
- “Sezen Aksu’ya yapılan büyük zulüm” edebiyatından...
- “Fatmagül’ün suçu ne” adlı dizi isminden türetilen her şeyden...
- Beren Saat ile Hülya Avşar arasında yapılan dandik mukayese denemelerinden...
- Her medya grubunun kendi yerli dizisini gazlamasından...
Ben “Öyleydi, böyle oldu” dedikçe
“GEÇMİŞTE zulme uğrayanlar” ile “bugün zalimleşenler” bağlamında yazılmadık şey bırakmadım.
Maddelere döktüm, benzetmeler yaptım, örnekler verdim...
Yok, hayır... Hiçbir karşılığı yok
Bana mısın denmiyor...
* * *
Anladığım kadarıyla şöyle bir mantık geliştirmiş durumdalar:
Evet, vaktiyle bize çok çektirdiler... Çok zulüm yaptılar... Her türlü yöntemi denediler... Eğer hakkaniyetli davranacağız diye biz de benzer atakları yapmazsak, karşımızdakiler ellerine fırsatı geçirdiği anda bizi yok ederler. Onlara yeni bir fırsat tanımamalıyız.
* * *
Bu tür “ele geçirme”, “durumdan yararlanma”, “siyasette gelinen noktayı karşı cepheyi yok etmek için kullanma” yaklaşımlarının ipuçlarını yakaladıkça...
Said-i Nursi’nin neden “Kovulmuş şeytanın şerrinden ve siyasetten Allah’a sığınırım” dediğini çok daha iyi anlıyorum.
Paylaş