Paylaş
“Bakın, bakın... Almanlar, adaları bize verecekti ama İsmet Paşa kabul etmedi” diye yayınladığı yazışmalar, dönemin başbakanı ile dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü arasındaki yazışmalar...
*
Yazışmalara bakıyoruz...
Tam olarak devlet arşivlerinin başındaki zatın söylediği gibi bir sonuç çıkmıyor.
*
Hadi diyelim öyle bir sonuç çıktı...
Yazışmaların bağlamına bakmadan, dönemin savaş koşullarını göz önünde bulundurmadan, o tekliflerin yapıldığı dönemde Almanların ne durumda olduğunu hesaba katmadan, teklifin gayesini anlayıp dinlemeden...
“Bakın, bakın... Almanlar adaları bize veriyordu, İsmet Paşa istemedi” denemez, denmemeli.
*
Hepsini geçtim.
Bu meselede en önemli nokta şurasıdır:
*
İsmet Paşa’nın eleştirilecek çok yönü vardır, doğru...
Ama Hitler Almanyası’ndan büyük bir titizlikle ve ustalıkla uzak durmayı başarması...
Ayakta alkışlanacak bir politikadır.
*
Son sözüm şudur:
Tarihi kişiliklere “siyah” ya da “beyaz” diye bakmaktan vazgeçebileceğimize dair benim artık zerre kadar umudum kalmadı.
MUHARREM İNCE, GÜL İLE BABACAN’I ISKARTAYA ÇIKARDI
HERKESİN söylediği bir şey var.
Diyorlar ki...
*
“Kemal Kılıçdaroğlu’nun aklında millet ittifakının cumhurbaşkanı adayı olarak iki isim var: Abdullah Gül ya da Ali Babacan...”
*
Size bir şey söyleyeyim mi?
Muharrem İnce’nin harekete geçmesiyle birlikte...
Kemal Kılıçdaroğlu’nun Abdullah Gül ya da Ali Babacan isimlerini gündeme getirmesi imkânsız hale gelmiştir.
*
Muharrem İnce cumhurbaşkanı olmayı başarır mı başaramaz mı, bilmem.
Ama bildiğim bir şey var:
Muharrem İnce, harekete geçerek...
Şimdiden Gül’ü ve Babacan’ı ıskartaya çıkarmıştır.
*
Artık Kemal Kılıçdaroğlu, şunun bal gibi farkında ki...
Abdullah Gül’ün ya da Ali Babacan’ın adaylığını gündeme getirdiği anda...
Kendi tabanının önünde “Muharrem İnce” diye bir seçenek olacaktır.
*
İster birinci tur söz konusu olsun, ister ikinci tur söz konusu olsun...
Muharrem İnce bir seçenek olarak orada dururken...
Hiçbir CHP’li, Abdullah Gül’e ya da Ali Babacan’a oy vermez.
Bunu herkes bilir.
Kemal Kılıçdaroğlu da bilir, CHP yönetimi de...
*
Kemal Kılıçdaroğlu, şu saatten sonra...
Yeni bir oyun planı kurmak zorunda.
*
Bugünlerde Kılıçdaroğlu’nun içinden geçirdiği cümleyi de yazayım bari:
“Ah Muharrem ah, pişirmeye çalıştığım aşa su kattın Muharrem...”
KİŞİSEL GÜNDEMİMDEN
- “Saç Tasarım Merkezi” tanımlamasına bayılıyorum. “Berber” deyince fazla eski kaçıyordu. “Kuaför” deyince fazla özenti kaçıyordu. “Saç Tasarım Merkezi”... Şahane...
*
- Bir türlü karar veremiyordum: Kadınlar arası arkadaşlık mı daha güçlü, erkekler arası arkadaşlık mı? Kararımı verdim: Kadınlar arası arkadaşlıklar bir tık daha güçlü.
*
- En antipatik üç dünya lideri sıralamamı yeniliyorum: BİRİNCİ: Yılansı haliyle BAE Emiri... İKİNCİ: İticilikte dünya markası Macron... ÜÇÜNCÜ: Her daim ergensi Trump...
*
- İflah olmaz bir deniz, güneş, kum sevmeyen olarak mottom şudur: Bütün yaz çalış, kışın tatil yap... Nerede? Kışın yakıştığı şehirlerde... Kayağa yüz vermeyen dağlarda...
DESTEKLEYİN ŞU TEKLİFİ DE MASUMLARIN DUASINI ALIN
CHP İstanbul Milletvekili Zeynel Emre, bir kanun teklifi vermiş.
*
Teklife göre...
Hayvanlara işkence ve kötü muamele yapanlara 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
*
İktidarından muhalefete bütün milletvekillerimize sesleniyorum:
Lütfen destekleyin şu teklifi de... Masumların hayır duasını alın.
ANINDA DOSTLUĞUMU GÖZDEN GEÇİRİRİM
- Maske takmadığı gibi bunun felsefesini yapanla...
- Oğuz Atay ve Tanpınar ikilisinden haberi bile olmayanla...
- Höşmerim, kemalpaşa tatlısı ve künefe üçlüsüne mesafe koyanla...
- Dolmakalem dururken tükenmezi tercih edenle...
- “Kafkaesk” kelimesini cümle içinde kullanamayanla...
- Kamusal alanda Instagram’da story izlerken telefonunun sesini kısmayanla...
- Kişisel gelişim kitaplarının çizdiği ufku bir türlü aşamamışla...
- Sürekli yadırgayan ve sürekli yargılayanla...
- “Ben yanlış biliyormuşum, pardon” demeyenle, diyemeyenle...
- Zekâyla hiçbir ilişki kurmayan sözde esprilere kahkahalarla gülenle...
- Hizmet sektöründe çalışanlara “sen” diyenle...
ANINDA DOSTLUĞUMU GÖZDEN GEÇİRİRİM.
ÇOK TATLİŞ BİR HOCA
WHATSAPP’tan ne zaman vaaz veren bir “hoca videosu” gelse...
Hemen “İşte yine kadınlar, huriler, cinsellik üzerine bir vaaz daha” diyorum.
*
Geçen gün bir arkadaşımın gönderdiği “hoca videosu”na da böyle bir önyargıyla yaklaştım.
Açtım, sonuna kadar dinledim.
Aman Allahım!
Hayatımda ilk defa...
Bana gönderilen bir vaaz videosunda...
Kadınlar, cinsellik, huriler falan mevzusuna asla girilmiyordu.
Hoca, verdiği vaazda ana hatlarıyla şunları söylüyordu:
*
“Bir düğünde takı merasimi sırasında kamerayla çekim yapılmaz. Bu çok ayıptır. Dinen caiz değildir. İnsanların ne taktıklarını gözetlememek gerekir. Ayrıca ‘O bize şunu hediye etti, biz de ona aynısını hediye edelim’ diye hesap içine girilmez. Bu da ayıptır. Dinen caiz değildir”.
*
Bütün bunları öyle güzel, öyle tatlı, öyle etkili, öyle anlaşılır biçimde anlatıyordu ki hocamız...
“Aman ne tatliş bir hoca... Özlemişiz yahu cinsellikten, hurilerden değil de ahlaktan, adaptan, ayıptan söz eden bir hocayı... Maşallah” deyiverdim.
Paylaş