EY liberal aydınlarımız... Ey "Özür diliyoruz" kampanyası başlatan demokrat yazarlarımız...
Siz ne zannetmiştiniz ki?
Bir tutam "Avrupa Birliği bayraktarlığı", bir tutam "Kürt sorununda açılımlar", bir tutam "Kıbrıs konusunda ezber bozmaca", bir tutam da "özgürlük vurgusu" ile olayın tamam olduğunu mu sanmıştınız?
"Sağcı / Muhafazakar / Mukaddesatçı / Milliyetçi / Osmanlıcı / İslamcı" geleneğin, bir gecede "fena halde liberal" kesilip, bir anda Voltaire olacağını mı sanmıştınız?
Beni iyi işitin:
Karşınızda...
Bütün bir ömürlerini "Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın" marşını söylemekle geçirmiş insanlar var...
Karşınızda...
Geçmişlerinde "komünizm ile mücadele dernekleri"nde pişmiş, Sovyetler Birliği’ne karşı Amerika’yı ehveni şer saymış bir zihni yapı var...
Karşınızda...
Milliyetçi duygularını dindarlık hisleriyle sarıp sarmalamış, "milli galeyan"a kapılma potansiyeli hayli yüksek bir gelenek var...
İşte bakın...
"Özür diliyoruz" bildirinize imza atanlara, en rezil, en alçak ve en ahlaksız saldırılar nasıl da Vakit gazetesi eliyle yürütülüyor...
İşte bakın...
Yeni Şafak yazarı Ali Bayramoğlu, Yeni Şafak okurlarından gelen "O bildiriye nasıl imza atarsın?" tepkilerinden nasıl da yakınıyor...
İşte bakın...
Milli Gazete’de "özür dileyen aydınlar" nasıl da haşlanıyor...
İşte bakın...
Kritik meselelerde "MHP tabanı" ile "AKP tabanı" arasındaki duygudaşlık nasıl da ortaya çıkıyor?
Demek ki neymiş?
Yıllar boyu genlere ve iliklere işlenen "milli hissiyat", bir gecede topyekûn değişemezmiş...
Demek ki neymiş?
Ömrü boyunca "bırakınız yapmasınlar / bırakınız geçmesinler" diyen koca bir taban, bir sabah gayet demokrat ve liberal hislerle uyanıp, "bırakınız yapsınlar / bırakınız geçsinler" demeye başlamazmış...
* * *
Ama yine de bir hakkı teslim edelim...
Tayyip Erdoğan önemli bir iş başarmıştır...
Eksik gedik de olsa...
"İki ileri bir geri" de yapsa...
Öyle ya da böyle "Sağcı / Muhafazakar / Mukaddesatçı / Milliyetçi / Osmanlıcı / İslamcı" geleneği, kısmen de olsa dönüştürmeyi başarmıştır...
Bu tabanın Avrupa Birliği’ne yeşil ışık yakması az şey değildir... Bu tabanın Kürt sorunu konusunda atılan adımlara pek ses etmemesi az şey değildir... Bu tabanın Kıbrıs’ta uygulanan politikalara yüksek sesle itiraz etmemesi de az şey değildir...
Ancak...
Ey liberal aydınlarımız...
Bunları abartmayın... Dönüşümün zaman alacağını kabullenin...
Yoksa...
Her defasında "bize yine hayal kırıklığı düştü" şarkısını terennüm etmek zorunda kalırsınız...
Gül şecere çıkardı
CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, tarihe not düşmek ve bir yalanı düzeltmek adına, dün yaptığı yazılı açıklamada, ailesinin soykütüğünü çıkardı...
"Soyağacımız budur... Biz Müslüman ve Türk’üz" dedi...
Bence çok yanlış yaptı...
İster "tarihe not düşmek" için olsun...
İster "bir yalanı düzeltmek" için olsun...
Abdullah Gül, "Benim aile kökenimde Ermeni yok... Ben Türk ve Müslüman bir aile kökeninden geliyorum" dememeliydi...
Birisi size "Ermeni" dediğinde, bunu bir hakaret olarak algılamadığınızı gösterecek çok şık bir hareket yapmalısınız...
Mesela...
"Velev ki Ermeni’yim... Ne olacak?" ne kadar şahane bir yanıttır...
Ama Abdullah Gül’ü yadırgamayalım...
Orhan Pamuk bile 2002 yılında "Aksiyon" dergisine verdiği bir mülakatta "Yahudi dönmesi" olmadığını kanıtlamak için utanıp sıkılarak da olsa, bir "şecere" çıkarmıştı...
"Dedem Gördes Müftüsüdür... Anne tarafından büyük dedem Girit Valisidir" falan diye uzun uzun anlatmış, en sonunda da "Vallaha billaha Yahudi değilim" demişti...
* * *
Bense şunu diyorum:
Bu memlekette Canan Arıtman gibilere, "Evet kardeşim, Yahudi kökenliyim... Var mı diyeceğin?" ya da "Hem anne tarafından hem de baba tarafından Ermeni kökenliyim ve bundan dolayı gurur duyuyorum... Hadi git işine" şeklinde yanıtlar vermek yerine...
Soyağaçları, şecereler, aile tarihleri çıkarılırsa...
Köken avcıları, Nazi kafalılar daha çok ekmek yer...