Paylaş
- Kimi Gül’ün vetosuna karşı AK Parti’nin aldığı “aynen iade” kararını “iktidar cephesinde büyük çatlak” diye muştuluyor, ellerini ovuşturarak...
- Kimi bazı küçük ihtilafları kanıt gösterip “cemaat” ile “AK Parti” arasında muazzam bir çatışma olduğunu öne sürüyor, büyük bir coşkuyla...
Bense bütün bu çırpınışları acıyarak seyrediyorum.
* * *
- Eğer sen bütün umudunu “adamın sağlığı fenaymış” türü dedikodulara dayandırırsan...
- Eğer sen bütün umudunu “araları açıkmış, paramparça oluyorlarmış” türü beklentilere dayandırırsan...
- Eğer sen bütün umudunu “cemaat ile AK Parti papaz oldu” türünde bir hayale yaslarsan...
Hikâyen en başta aşırı acıklı bir Kemalettin Tuğcu hikâyesi haline gelir.
* * *
İnsanlık tarihi bize şunu öğretmiştir:
Ortada “güç/iktidar/kuvvet” var ise...
- İhtilafların bir önemi kalmaz.
- Kıskançlıklar bastırılır.
- Çekememezlikler ertelenir.
- Grup taassupları rafa kalkar.
- Fikir ayrılıkları paranteze alınır.
Kadim gerçek şudur:
“Güç/iktidar/kuvvet” gitmeden o yapıda bir çakıl taşı bile oynamaz.
* * *
Başarıyı mı özledin?
Yenmek mi istiyorsun?
Galebe çalmak mıdır muradın?
Artık bıktın, bunaldın mı?
“Gitsinler” diyor, başka da bir şey demiyor musun?
Unutma:
Ne hastalık sana çare olur, ne de adamların kendi aralarında patlak veren küçük ihtilaflar...
Yol tektir:
Karşındaki gücü nereden alıyorsa, sen de oradan alacaksın.
Orayı ikna edeceksin yani...
Yoksa otur, haline ağla...
Magazin yanıltması
DİYELİM ki hafiften şöhretli bir kadın kocasından ya da hafiften şöhretli bir adam karısından boşanacak.
Bu durum “magazin medyası” açısından sadece ve sadece üzerinde tepinmeye müsait seksi ve janjanlı bir konudur, o kadar.
Taraflar malzeme verdikçe “tepinme” devam eder.
* * *
Fakat...
Hafiften şöhretli kadın ya da hafiften şöhretli adam, magazin medyasındaki tepinmeye bakıp şöyle düşünür:
“Demek ki herkes bizim boşanmamızla ilgileniyor”.
Ve ardından da başlar kulis çabaları...
Gazetecinin biri aranır, “Boşanma davamızla ilgili bilgi vermek istiyorum” falan denilerek. Gazeteci “İlgilenmiyorum” deyince de “Ama nasıl olur, her gün bizimle ilgili haberler çıkıyor sayfalarca” tepkisi verilir.
Şaşırılarak... Anlam verilemeyerek...
* * *
Boşanmak üzere olan hafiften şöhretli adam ya da kadınları uyarıyorum:
Medya sizin boşanmanızla ilgilenmiyor, sizin temin ettiğiniz seksi ve janjanlı malzemeyle ilgileniyor.
Emek Sineması yıkılacak
- İstanbul’un en eski lokantası kaç yaşındadır?
- İstanbul’un 1920’lerden kalma kaç tiyatrosu vardır?
- İstanbul’da kaç sokak 40 yıldır aynı durumdadır?
- İstanbul’da 70 yıldır aynı kalmış kaç dükkân vardır?
- İstanbul’da yüz yaşında kaç otel vardır?
- İstanbul’da 80 yaşında bir kişinin anı kitabında anlattığı kaç yer aynen korunmuştur?
* * *
Hiç boşuna nefes tüketmeyelim:
Bu sorulara verilebilecek yanıtlar bize Emek Sineması’nın ayakta kalma ihtimalinin sıfır olduğunu göstermektedir.
Alevilerin AK Parti’ye güvenmeme nedeni
AK Partililer ve yandaşları son günlerde...
“Aleviler neden beni değil de onları destekliyor? Neden bize güvenmiyorlar?” diye soruyorlar ya...
Sorunun yanıtı şurada gizli olabilir mi acaba:
Çoktan zamanaşımına uğramış Dersim dosyasını zamanaşımına falan bakmadan ve gayet yürekli bir şekilde tozlu raflardan indirmek konusunda bu denli iştahlı davranılırken...
Henüz zamanaşımına uğramamış ama zamanaşımına parmak kalmış Sivas dosyasıyla ilgili parmağı bile oynatmamak...
Hadi bakalım
BAŞBAKAN Erdoğan’ın tavrı belli oldu: “Aynen iade”.
* * *
Şimdi hep birlikte şunlara bakacağız:
- Cumhurbaşkanı Gül, yasayı Anayasa Mahkemesi’ne götürecek mi?
- Şamil şanlı direnişini nereye kadar götürebilecek?
- “Helal olsun Cumhurbaşkanı’na” diye yazan kalemler ne yazacak?
- Vetoya sevindiklerini söyleyen AK Partili milletvekilleri hangi tutumu alacak?
Bana iyi gelen üç uhrevi mekân
YAHYA EFENDİ DERGÂHI: Beşiktaş’tadır. Yokuşu zorludur. Dışarıdan ışıltısız görünür ama içinde bambaşka letafet vardır. Adı konulamayan bir çekicilik... Suçluluk duygusu değil İslami bir neşe aşılar.
MERKEZ EFENDİ: Her tarafına bir mülayimlik sirayet etmiştir. Bir iyilik yapma arzusu uyandırır insanda... Vaktin nasıl geçtiğini bilmezsin... Mezarların hayatın bir gerçeği olduğunu sessizce kabullenirsin.
MEVLÂNÂ DERGÂHI: Bütün bir Konya’yı kaplayan kutsal elektriğin yegâne kaynağıdır. Adı konulmamış, tarif edilemez bir cazibe... İnsanda dayanılmaz bir Konya’da olma arzusu uyandırır.
Paylaş