Paylaş
Çok hoşuma gitti bu ziyaret ve bu bilgilendirme.
Muhalefet dışlanmadı diye...
Demokratik bir tutum sergilendi diye...
Yıllardır yapılmayan yapıldı diye...
Kutuplaşma belası bir nebze olsun dinecek diye...
Memnun oldum.
Fakat ne oldu?
Şöyle bir şey oldu:
*
Bu ziyaretin ardından...
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında bir konuşma yaptı.
Dikkatle izledim konuşmasını...
*
Baştan sona...
13 şehitten iktidarı sorumlu tutan bir konuşma yaptı Kılıçdaroğlu.
*
Hatta bir ara kendini tutamayıp şöyle dedi:
*
“13 şehidin sorumlusu Recep Tayyip Erdoğan’dır.”
*
Oysa ben beklerdim ki...
Kemal Kılıçdaroğlu, o konuşmasında şu üç vurguyu eşit oranda yapsın:
*
BİR: İki bakan geldi. Bizi bilgilendirdi. Bundan çok memnun olduk. Yıllardır talep ettiğimiz bir şeydi bu... Kritik konularda muhalefetin bilgilendirilmesini istiyorduk. Geç de olsa böyle bir olayın gerçekleşmesinden memnunuz. Bu nedenle iktidara teşekkür ediyor, bunun devamının gelmesini talep ediyoruz.
*
İKİ: 13 şehidin birinci derecede sorumlusu PKK’dır. Bu kanlı terör örgütü, elleri kolları bağlı insanlarımızı gözünü bile kırpmadan alçakça katletmiştir. Bu katliamın tetikçileri, tetikçilerine emir verenleri, sorumluları ve her türlü uzantıları, insanlık önünde hesap verecektir. Şehitlerin kanı yerde kalmamalıdır.
*
ÜÇ: Gelelim iktidarın sorumluluğuna... Bu operasyon, 13 şehit verilmeden yapılamaz mıydı? Bu operasyonda hangi hatalar yapıldı? Hangi eksikler var? Bu işin siyasi sorumluluğu iktidardadır. İktidar bunun hesabını vermelidir. Derhal bu konuda bir soruşturma açılmalıdır.
*
Kemal Kılıçdaroğlu, konuşmasını işte bu üç ana eksen üzerine kursaydı...
Tabii ki yine iktidarın hoşuna gitmeyecekti, tabii ki yine ağır ve sert eleştirilere maruz kalacaktı, tabii ki yine Cumhurbaşkanı kendisine yüklenecekti.
*
Ama bir fark olacaktı:
*
İki tarafın da fanatiklerinin dışında kalan geniş toplumsal kesimlerin vicdanında Kemal Kılıçdaroğlu, sonsuz haklı olacaktı.
*
Kahvelerde, evlerde, dükkânlarda “Adam haklı abi” denecekti. Kutuplaşmanın derinleşmesinin önüne geçmiş olacaktı. Hakkaniyete uygun bir tutum alacaktı. Asıl katili ıskalamayacaktı. İktidara yönelik eleştirileri yerli yerine oturacaktı.
*
Ve hepsinden önemlisi...
Bir türlü etkileyemediği sessiz çoğunluğu etkilemek için çok önemli bir adım atmış olacaktı.
*
Kısacası Kemal Kılıçdaroğlu, kaçırdığı sayısız fırsatlara bir fırsat daha eklemiş oldu. Mübarek olsun!
BULDAN-AKŞENER
HDP Eşbaşkanı Pervin Buldan açıkladı:
*
“HDP olarak İYİ Parti’yi ziyaret edecektik. Meral Akşener bize terörist dedi. Biz de ziyareti askıya aldık.”
*
Ben de Kemal Kılıçdaroğlu’nun yöntemini deneyerek şu beş soruyu sorayım:
*
BİR: Böyle bir randevulaşma olmuş muydu? İKİ: HDP-İYİ Parti görüşmesi olacak mıydı? ÜÇ: Bir tarih belirlenmiş miydi? DÖRT: Buldan, randevu alma isteğini mi askıya aldı, randevuyu mu? BEŞ: İYİ Parti’nin Buldan’a bir cevabı olacak mı?
ARZUM ONAN’A TEŞEKKÜRLERİMLE
“SEVGİLİLER Günü için en sıkıcı çifti seçsem Mehmet Aslantuğ-Arzu Onan çiftini seçerdim” diye yazmıştım.
*
Arzum Onan, bu takılmaya şöyle cevap vermiş.
“Gülüp geçtik. Çok fazla konuşulacak bir durum değil.”
*
Ardından da eşiyle mutlu birlikteliklerinin sırrını paylaşmış. Şunlarmış:
*
Sorunları biriktirmemekmiş. Alttan almayı bilmekmiş. Her iki taraf için de geçerliymiş bu alttan almayı bilme işi. Sevgi ve saygının yanında ilişkinin kimyası, karakter uyumu, beklentiler gibi aslında herkesin bildiği kâğıt üzerinde doğrular da varmış sırlar arasında. Kendileri bunların ortalamasını almayı başarmışlar.
*
Bu olgun cevap için teşekkürler Arzum Onan! Ancak söylemeden edemeyeceğim: Mutlu birlikteliğiniz sırlarını okurken feci sıkıldım. Çok özür.
MÜSAMERE ŞEHZADESİ!
BİR video izledim.
Görüntüleri anlatıyorum:
*
Lüks bir araba, sokaklardan geçiyor. Önünde arkasında başka arabalar... Lüks araba caddeye ulaştığında, ellerinde pankartlarla beş-on kişi arabanın etrafını çeviriyor. Arabadan çıkan adama “şehzadem” falan diye tezahürat yapılıyor. Kendini şehzade sanan adam da o beş-on kişiyi selamlıyor.
*
Tam çıkaramadım ama “Padişah torunuyum” diye hava atan tiplerden biriydi galiba bu adam...
*
Bana “Cumhuriyet’i en çok ama en çok ne için seviyorsun” diye sorsalar...
Şu cevabı veririm:
*
Bu tür adamları, müsamere şehzadesine çevirdi ya...
İşte en çok bunun için seviyorum Cumhuriyet’i.
MÜJDAT GEZEN - METİN AKPINAR
ARAYA birileri girsin.
Bir şeyler yapılsın.
Davalar çekilsin.
Sulh olunsun.
Bir yumuşama sağlansın.
*
Ve bu iki koca ustayı...
Mahkeme koridorlarında görmeyelim artık.
Paylaş