SAKIN ülkemizdeki derin ‘muhalefet boşluğu’ nedeniyle kaygıya filan kapılmayın.
O boşluk dolduruluyor.
Hem de bizzat hükümetimiz tarafından.
Hem de hakkı verilerek.
Hatırlayalım:
Ankara’nın eski valilerinden Nevzat Tandoğan, solculuk yapmaya kalkan gençlere, ‘Bu memlekete komünizm gerekirse biz getiririz, size ne oluyor’ diye çıkışarak tarihe geçmiş ve siyasi literatürümüze ‘Tandoğan kompleksi’ adı altında bir hastalık armağan etmişti.
Hükümetimiz işte bu hastalığın pençesinde kıvranıyor.
‘Bu memlekete muhalefet gerekirse biz yaparız’ yaklaşımıyla hastalığın tüm semptomlarını ortaya koyuyor.
Olayın cereyan şekli şöyle:
Önce tartışmalı bir icraat, ardından yoğun tepki ve sonunda geri adım.
Sonuç: Müthiş bir yıpranma ve aşınma.
* * *
Şu garabete bir bakın:
Yeni Türk Ceza Yasası tartışması aldı başını gitti.
Günlerdir gazetelerde, televizyonlarda bu yasa nedeniyle hükümete söylenmedik kalmadı.
Kimi çıktı ‘Dikta özlemi’ dedi, kimi ‘Avrupa hedefinden sapma’ yorumunu yaptı.
Gazeteciler ‘koğuş arkadaşları’nı bile belirlemeye başladılar.
Ve bu ağır yıpratma sürecinde hükümet yetkililerinden bırakın ‘Bakarız, düzeltiriz’ tarzında herhangi bir rahatlatıcı açıklamayı, tartışmaları daha da alevlendirecek, eleştirileri daha da artıracak ‘geri adım atmama’ sinyalleri geldi.
Böylece yıpranma tavan yaptı, karizma çizildi, hükümete karşı en ılımlı çevrelerde bile kuşkular belirdi.
Ve günün sonunda ne oldu? Ne olacak? Tabii ki o ‘geleneksel geri adım’ atılıverdi.
Hem de 1 Nisan’a saatler kala.
‘Tandoğan kompleksi’ni bilmesek, ‘Madem geri adım atacaktınız, neden bunu tartışmanın en başında yapmadınız?’ diye sorardık.
* * *
Diyeceğimiz şudur:
- Hangi karikatürist beni nasıl çizmiş diye takibata geçerek...
- ‘Ne! Demek o yazar da beni eleştirdi. Tamam, onun da ismini çizdim’ yaklaşımıyla ‘düşman gazeteci’ listesini kabartarak...
‘-İstanbul’un göbeğinde polisin kadınlara karşı cop kullanması yanlıştır, sorumlular cezalandırılacaktır’ demek yerine, ‘Gösteri yasadışıydı, 6 Mart Kadınlar Günü değildi, Avrupa’da da polis copluyor’ diyerek...
- Milletvekillerinizi küstürüp kaçırarak...
Yani durup dururken öyle güzel krizler çıkarıyor ve kendi kendinize öyle etkili bir muhalefet yapıyorsunuz ki, neredeyse ‘Bu hükümetin kendine muhalefeti, icraatından bile daha etkili birader’ diyeceğiz.
Dene ve gör
ESKİLER hep anlatır:
Demokrat Parti zamanında Bölükbaşı’ya oy yağdıran Kırşehir, Menderes eliyle ‘ilçe’ yapılarak cezalandırılmış.
Bence arkaik bir cezalandırma yöntemi bu.
Bu çağda artık daha ‘incelikli’ ve ‘şık’ cezalandırma yöntemleri bulunmalı.
Mesela, şöyle bir cezalandırma yöntemine ne dersiniz?
Diyelim ki bir il ya da ilçeye ceza kesilmesi gerekiyor.
Oraya derhal Orhan Pamuk’un kitaplarının yakılması talimatını veren Isparta’nın Sütçüler İlçesi Kaymakamı Mustafa Altınpınar ile üzerinde Türk ve Alman bayrakları bulunan pastanın Türk bayrağı bölümünün kesilmesini milli haysiyetimize aykırı bulan Erzurum Cumhuriyet Başsavcısı Kadir Yılmaz tayin edilir.
Böylece o il ya da ilçe halkının nedamet duyup tövbe etmesi garanti altına alınmış olur.