Paylaş
Bu güruhun temel özelliği şu:
*
Kendilerinden olmayan siyasetçilerin, bürokratların, gazetecilerin, yorumcuların haysiyetlerine, ailelerine, kişiliklerine en ağır şekilde saldırıyorlar.
*
Tamam, Meral Akşener’e saldırılıyor.
Ama Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a da saldırılıyor.
Korona olduğu için hastaneye kaldırılan Ali Erbaş hakkında edilen küfürleri okuyorum iki gündür. İnsanlığımdan utandım.
*
İktidar karşıtlarına da küfrediliyor, iktidar perspektifinden konuşanlara da... Bırakın iktidar karşıtı ya da iktidar yanlısı olmayı... Azıcık tarafsız duranlara bile bin bir türlü küfürle saldırılıyor.
*
Haysiyet düşmanlığının, küfürbazlığın, alçaklığın; dini, ideolojisi, tarafı, rengi, partisi falan olmaz. Haysiyet düşmanı küfürbazlarla topyekûn mücadele etmeliyiz.
Herkes kendi haysiyetini mesele ederse...
Herkes kendi haysiyetsizini korursa...
Herkes kendine yapılan haysiyetsizliğe odaklanırsa...
Bu işin içinden çıkamayız.
*
Kısacası sloganımız şu olmalı:
“Kurtuluş yok tek başına/Ya hep beraber ya hiçbirimiz.”
DENİZLERİN KUMUYUM
SİYASETTEKİ “fosforlu” tartışması nedeniyle iki gündür dilimde şu ezgi:
“Denizlerin kumuyum kumu/Balıkların puluyum pulu.”
*
Mırıldanıyorum. Mırıldanmak istemiyorum. Kurtulamıyorum. Resmen dilime dolandı.
*
Dile pelesenk olan bir şeyden kurtuluş nasıl mümkündür? Bilen varsa ateşlesin.
KASET DE NEYMİŞ, ESAS İCAT KARIŞIK KASETTİR
KASETİN mucidi ölmüş.
Toprağı bol olsun.
İcadından çok faydalandık.
*
Fakat kasetin icadından daha önemli bir icat daha var:
Karışık kaset!
*
Elde şarkı listesiyle kaset doldurmayı bir Türk icat etti.
Ama ne adını biliyoruz, ne sanını...
Oysa esas icat budur.
Ve buradan o meçhul mucide bin selam!
BENİM ANLADIĞIM ŞU
HİÇ lafı uzatmaya, uzun analizlere, sözü dallandırıp budaklandırmaya falan gerek yok.
Ekrem İmamoğlu’nun...
Meral Akşener ve Pervin Buldan’lı tweet’iyle ilgili olarak benim anladığım şudur:
*
Millet ittifakının cumhurbaşkanlığı adaylığı için şu anda iki isim kıyasıya çarpışmakta.
*
O iki isimden biri Ekrem İmamoğlu, diğeri Meral Akşener.
*
“Peki bir Abdullah Gül vardı, ona ne oldu?” diye soracak olursanız... “Bir seçenek olmaktan çıkmış görünüyor” derim.
BUNLARI HATIRLIYOR MUSUNUZ: KORONALI BİR YIL NASIL GEÇTİ?
Gün içinde elimizi yüz yirmi kere yıkıyorduk. Bu yüzden elimize krem yetiştiremiyorduk. Bilmem hatırlıyor musunuz?
*
“Maske nasıl takılır” diye ekranda uzun uzun açıklamalar yapılıyordu. Hey gidi hey!
*
Peki ya minicik kolonya şişelerini yanımızda taşıyıp aklımıza korona geldiğinde elimize, yüzüme sürmemize ne demeli?
*
Çinlilerin yeme-içme alışkanlıkları üzerine ne geyikler çevirmiştik... Yoksa unuttunuz mu?
*
Eve girer girmez üstümüzü başımızı çıkarıyor ve giysilerimizi havalandırıyorduk. Şimdi gülerek hatırlıyoruz değil mi?
*
“Hocam, sosyal mesafe ne kadar olacak?” ya da “Hocam, dışarıdan yemek söylediğimizde ne yapacağız” türü sorular vardı gündemde... Vay be!
*
Godot’yu bekler gibi “ikinci dalga”yı bekliyorduk... Korku ile umut arasında kalarak... Vay ki vay.
*
Ekran başına geçip Fahrettin Koca’nın uzun açıklamalarını can kulağıyla dinlediğimiz o unutulmaz prime time’lar... Unutulur mu?
*
Ateş Kara’cılar ve Mehmet Ceyhan’cılar diye ikiye ayrıldığımız günler bile oldu... Ne günlerdi ama!
*
Hepimizin panik atak geçirdiği günler de olmadı değil hani? Azıcık burnumuz aksa, “Acaba ben korona mı oldum” diye paniklemeler falan.
*
Osman Müftüoğlu hocamız, neredeyse genel yayın yönetmeni oluyordu. Neyse ki başyazarlıkta kaldı. Ah ki ah!
*
Vaka sayılarının açıklanmasını yüreğimizi tutarak bekliyorduk. Sayı azıcık düşünce bizde de bir umut beliriyordu. Şimdi tabloya bakan yok.
*
Maskeyle kıyafetini kombinleyenler çıkmıştı. Pek yadırgamamıştık. Şimdi “Ne banalmiş” deyip geçiyoruz.
*
Oytun vardı Oytun... “Bu virüs Türklere bulaşmayacak” falan demişti bilimsel bilimsel... Ne filmdi ama!
*
Vay be! Tam bir yıl geçmiş “kelle paça” olgusuyla Canan Karatay’ın bir anda popülaritesinden trajik kayıplar yaşamasının üzerinden.
*
Şimdi bize leblebi çekirdek gibi geliyor ama hatırlayın “filyasyon” kelimesini ne kadar zor öğrenmiştik.
*
Karantina bizi dizi manyağı yapmıştı resmen... Gerçi hâlâ devam ediyor bu manyaklık ama neyse...
*
Bütün Türkiye bir olmuştu da Merve Boluğur adlı kızımıza maske taktıramamıştık... Hahahaha!
Paylaş