HDP’nin bile önüne geçemeyeceği öfke

ALTAN Tan sonuna kadar haklıdır.

Haberin Devamı

- Evet... HDP’nin son olaylarda sorumluluğu vardır.
- Evet... HDP işin sonunu düşünmeden “sokağa çıkın” çağrısı yapmıştır.
- Evet... HDP yakıp yıkmaların önünde set olma girişiminde bulunmamıştır.
- Evet... HDP en azından Devlet Bahçeli kadar sorumlu davranmamıştır.

*

Peki bu durumda...
“Olayların bütün sorumluluğu HDP’nindir, şimdi dağılabiliriz” mi diyeceğiz?

*

Eğer böyle dersek...
Büyük yanlış yapmış oluruz.
Çünkü...
HDP’yi de aşan “kitle öfkesi”ni görmezden gelmiş oluruz.

*

Gelin, hep birlikte düşünelim:
- HDP, “sokağa çıkın” çağrısını yapmasaydı, ortalık sütliman mı olacaktı?
- “Kobani düşmek üzere, katliam geliyor, IŞİD bayrağını Kobani’ye dikti, IŞİD zaferi” haberlerinin, kitle üzerinde hiçbir etkisi olmayacak mıydı?
- Türkiye’nin “Kobani duyarsızlığı”, kitle üzerinde hiçbir etki yaratmayacak mıydı?
- Çılgınca bir öfke, kitleyi sarıp sarmalamayacak mıydı?
- Öfkeden deliye dönen kitle sokağa çıkmayacak mıydı?
- HDP’den “Sakın sokağa çıkmayın, sakın etrafı yakıp yıkmayın” türü uyarılar gelseydi bile... Öfkeli kitle bu uyarıları dikkate alacak mıydı?

*

Haberin Devamı

Ortada HDP’yi de önüne katıp sürükleyecek kadar büyük bir öfke vardı. Bu öfkeyi anlamaya yanaşmadan, bu öfkenin sosyolojisini okumadan, bu öfkenin nedenleri üzerinde durmadan, bu öfkeyi besleyen kaynakları tartışmadan...
“Bütün suç HDP’nindi, halkı sokağa çağırdılar, böyle oldu” diyerek işin içinden çıkılamaz.
Eğer çıkılmaya çalışılırsa...
HDP’nin herhangi bir sorumluluğu olmayan “yeni bir öfke dalgası”nda ne yapacağımızı ve kimi suçlayacağımızı bilemez hale geliriz.

*

Bir şey daha söyleyip konuyu kapatmak istiyorum:
Öyle görünüyor ki:
Öfkeli Kürtleri şimdilik yatıştırabilen tek otorite Öcalan’ın otoritesidir. Ama öfkenin sosyolojisi iyi analiz edilip kökenlerine inilmezse...
Bir süre sonra kitledeki çılgın öfke, Öcalan’ın bile önüne geçemeyeceği noktaya ulaşabilir.

*

Aman dikkat!
Aman.
Aman ha!

Müftü oğlunun gözüyle Samsun Müftüsü

Samsun Müftüsü demiş ki:
“18 yaşındakinin zinasına karşı çıkmıyorsanız, 7 aylık bebeğe tecavüze karşı çıkmak timsahın gözyaşlarıdır.”

*

Haberin Devamı

Rahmetli babam müftüydü.
Hayatı boyunca dinin emir ve yasaklarını anlattı. Zinayı da anlattı.

*

Babam, yetişkinlerin “zina” adı verilen günaha bulaşabileceklerini bilirdi, günahtan sakınılması gerektiğini söylerdi ama günah işleyenlere karşı merhametini de korurdu.

*

Ancak rahmetli babamın zihni, “yedi aylık bebeğe tecavüz edilmesi” ile “dinin günah saydığı zina”yı aynı cümlede kullanacak denli kirli değildi.
Onun aklı ve havsalası, “yedi yaşındaki bebeğe tecavüz”ü almazdı, alamazdı.
Midesi bulanırdı.
Öfkesi kabarırdı.
Deliye dönerdi.

*

Zina gibi “dinen günah sayılan yetişkinlerin eylemi” ile bebeğe tecavüz gibi “yeryüzünün en aşağılık, en kalleş, en insanlık dışı eylemi”ni...
Aynı cümlede zikreden Samsun Müftü’sünü ve onun kirli zihnini görünce...
Rahmetli babam geldi aklıma.
Ona bir kez daha Allah’tan rahmet, Samsun Müftüsü gibi kirli bir zihne sahip olmayan tüm müftülerimize Allah’tan selamet dilerim.

Haberin Devamı

‘Paralel’ de, işi bitir

BRAVO iktidara!

*

Yıllarca yol arkadaşlığı “yapı”, kendisine ihanet edip yol arkadaşlığını bozunca...
Bırakın azıcık zor durumda kalmayı...
Bu işten kendisine çok kullanışlı bir “enstrüman” çıkarmayı bile becerdi.

*

Artık ne zaman zor duruma düşeceği bir olayla karşılaşıyorsa...
“Paraleller yaptı” deyip işin içinden çıkıyor.

*

İktidar bunu yapar da yandaşları durur mu?
Onlar da aynı yoldan ilerliyorlar.
İşte bakın:
Ahir ömründe küçük bir kız çocuğunu tacizden suçlanan Hüseyin Üzmez için Akit gazetesi “Paralelin kumpasına geldi” deyivermiş.
İktidar ve yandaşları çok mahir gerçekten...
Kendisine yönelen bir büyük tehditten hem kurtuldular hem de o tehditten bütün suçları üzerine yıkacakları yarayışlı bir enstrüman buldular.
Ve bu enstrümanın tadını her geçen gün daha çok çıkarıyorlar.

*

Haberin Devamı

Ne diyelim?
İş bilenin kılıç kuşananındır.

‘Tak-şak Paşa’

90’ların anlı şanlı Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş vefat etti.

*

Doğan Güreş’in eleştirilmeye layık birçok uygulaması oldu.
Güvenlikçi politikalara abanması, Güneydoğu’daki uygulamaları falan...

*

Onun tek eleştirilmeyecek yönü ise, en çok eleştirilen yönüdür:
Yani sivil otoriteye olan bağlılığı...

*

“Başbakan tak diye emreder, ben de şak diye yaparım” demişti Doğan Güreş.
“Askeri vesayet” anlayışını buldozer gibi ezen bu yaklaşım, ne yazık ki o dönem herkes tarafından kıyasıya eleştirildi, alaya alındı.
“Tak-şak Paşa” falan denildi kendisine.

*

Doğan Paşa gitti.
Sevaplarıyla günahlarıyla.
Ama onun “tak şak paşa” oluşu, sanılanın aksine en büyük günahı değil, en büyük sevabıdır.

Haberin Devamı

Ayda 291 bin Euro

HERKES Fatih Terim’in maaşını konuşuyor.
Ağzını açan “ayda 291 bin Euro” diyor, başka da bir şey demiyor.

*

Bu işler böyledir Fatih Terim.

*

Yükselişteysen milyar dolar bile alsan kimsenin umurunda olmaz.

*

Ama bir düşmeye gör.
Bırak 291 bin Euro’yu, üç kuruş alsan bile göze batar.

*

Kıssadan hisse:
Milletin ağzına sakız olmak istemiyorsan ve kazandıkların göze batmasın istiyorsan...
Hiç düşmeyeceksin, hep yükseleceksin.İstanbul'da dev hastanede karantina

Yazarın Tüm Yazıları