Paylaş
KAFAMDAKİ soruyu sordum Erdoğan’a.
Dedim ki:
“Gerek Moskova gerek Berlin’de olup bitenler ‘arabuluculuk’ mudur? Siz arabuluculuk mu yapıyorsunuz Hafter ile meşru Libya hükümeti arasında?”
Erdoğan’ın bu soruya verdiği cevap, aynen şöyle oldu:
- PUTİN’E SÖYLEDİM: Burada “arabulucu” sıfatıyla bulunmayı kabul etmeyeceğimizi zaten Sayın Putin’e başta da söyledim. Sayın Putin, “Ben Hafter tarafını halledeceğim, siz de Sarrac’ı hallederseniz... Bu işi çözüme kavuşturalım” yaklaşım tarzında. Bizim ikimizin arasındaki böyle bir yaklaşım tarzıdır.
- ASLA OTURMAM: Siyaset anlayışımda bir teröristle asla masaya oturmam, masaya oturulmasına da müsaade etmem. Mesela Sayın Trump’ın YPG ve malum terörist Abdi Şahin’le ilgili adeta “Bunu kabul et” diyecek kadar maalesef ileriye gitme durumu olmuştu.
- KARAKTERLE ALAKALI: “Hem terörle mücadele diyeceğiz, uluslararası terörle mücadelede çok ciddi kayıplar vereceğiz, ondan sonra da teröristi kabul edeceğiz. Ben bunu yapmam” dedim. Aynı şeyi Putin de yapıyor. Tabii bu biraz insanın, siyasetçinin bakışıyla veyahut da kendi karakteri ile alakalı bir olay.
Son durum değerlendirmesi
‘Sorumlu Hafter’dir’ dedim, kimse itiraz edemedi
CUMHURBAŞKANI Erdoğan, Berlin Zirvesi’yle ilgili olarak bir son durum değerlendirmesi yaptı. İşte Erdoğan’ın söyledikleri:
-ZİRVEDE aldığımız kararlar çerçevesinde Sarrac ve Hafter tarafından 5’er kişinin katılacağı askeri komite önümüzdeki birkaç gün içinde toplanacak.
- Kilit nokta Hafter’in saldırgan tutumunu sonlandırmasıdır. Tüm anlaşmaları ihlal eden ve meşru hükümete saldıran Hafter taraftarlarıdır.
- Berlin’deki tüm toplantılarda Hafter’in saldırgan taraf olduğu gerçeğini açıkça dile getirdim. Kimse itiraz edemedi.
- Hafter metinlere imza atmadı, sözlü beyanda bulundu. Oysa “Söz uçar, yazı kalır”. Bunu hatırlattım. İnşallah neticesi hayırlı olur.
Libya’da Türkiye bundan sonra ne yapacak?
Gereğini yaparız
ATEŞKES çağrısı, Moskova buluşması, Hafter’in kaçması, Berlin Zirvesi... Sonuç ortada... Peki Türkiye’nin bundan sonraki stratejisi ne olacak? Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuda da önemli açıklamalar yaptı. İşte söyledikleri:
- UYMAZLARSA: Biz bu süreçte üzerimize düşenleri yapmış olduk. Söylenmesi gereken neyse bunları da kendilerine söyledik. Ne kadar uyarlar uymazlar bunu göreceğiz. Uymadıkları anda da gereğini yapacağız.
- EN ÇOK SORDUKLARI SORU: Şu an itibarıyla bize “Niçin şunu yaptınız?” sorusunu pek soramıyorlar. En çok ve en ileri sordukları soru, “Bundan sonra buraya siz askeri güç gönderecek misiniz?” Bizim de onlara verdiğimiz cevap şu oldu: “Biz buraya şu anda askeri güç göndermiyoruz. Biz sadece eğitmen olarak, eğitici olarak buraya bir kadro gönderdik, o kadar. Bunlar da orada eğitim yaptılar. Ama öbür tarafta Wagner burada 2 bin 500 güvenlik gücü ile var. Onları niçin masaya yatırmıyorsunuz?” Böyle söyleyince ona da bir şey diyemiyorlar.
- ZORLAMAYIZ: Bize verilen sözler eğer yerine gelirse, biz de bunlara karşı örneğin ateşkes hususunda kesinlikle Sarrac’ı hiçbir şeye zorlamayız. Ama biz Sarrac’ı şöyle görüyoruz: Sarrac, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin kabul ettiği bir liderdir. Hafter’in böyle bir özelliği yok. Bununla ilgili de özellikle Merkel hiçbir aksi ifade kullanmadı. Tablo böyle olunca, bizi oraya davet eden meşru bir hükümetin başı, diğeri ise gayrimeşru. Gayrimeşru bir kişinin davetine icabet edenler mi bizim için önem arz eder, yoksa meşru bir yönetimin davetine icabet eden mi?
Rusya ile aramızda stratejik bağlar var
RUSYA ile Türkiye’nin arası iyi görünüyor. Ancak bu böyle sürer mi? Mesela İdlib’de yaşanan gelişmeler, Rusya ile Türkiye’nin arasını açar mı? Bir gazeteci arkadaşımız işte bu soruyu sordu.
“Rusya ile bizi birbirine bağlayan şu andaki bağlar biraz farklı. Buna ‘stratejik’ diyebiliriz ve bu stratejik bağlar bizi biraz farklı birbirimize bağlıyor, yani klasik değil. Şimdi bu stratejik bağlar aramızdaki ilişkileri de çok daha güçlü bir seviyeye doğru taşıyor. Burada herhangi bir sıkıntı yaşayacağımıza da zaten benim ihtimal vermem söz konusu değil”.
FETÖ’nün siyasi ayağı
İddia sahibi CHP, iddiasını ispatlasın
“FETÖ’nün siyasi ayağı” tartışmaları da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a soruldu.
Soru aynen şöyleydi:
“CHP, ‘FETÖ’nün siyasi ayağı araştırılsın’ önergesi verdi. AK Parti ve MHP karşı durdu. Sayın Bahçeli ‘Hâkim değiliz, savcı değiliz. Meclis’te araştırılması doğru değil. Bunun yerine sözde yurtta sulh konseyi araştırılsın’ dedi. Siz ne diyorsunuz buna?”
Cumhurbaşkanı, bu soruyu aynen şöyle yanıtladı:
“Sayın Bahçeli’nin bu yaklaşımı işin bir boyutu. İşin bir başka boyutu da bana göre şudur: İddia sahibi kim? CHP... Sen iddia sahibi olduğuna göre bir defa bu iddianı ispatlamakla mükellefsin. İspatla bunu. Parlamentonun içinde veya herhangi siyasi partide, AK Parti’de, MHP’de bu tür adamlar mı var? Hadi ispatla. Eğer ispatlayamıyorsan demek ki bunlar sende... Ya CHP içinde var, ya İP’te var, ya HDP’de var. Çıkar o zaman sen bunları, ispat et. Bunu ispatlayamayan bu parti, parlamentonun tamamını zan altına almak için böyle bir yola başvurdu. Daha geçenlerde Urla Belediye Başkanı’nın FETÖ’cü olduğu ortaya çıktı. Şu anda ne oldu? Tutuklu içeride. Mahkemesi devam ediyor. Daha bunların neleri neleri çıkacak. Bu süreç bu şekilde devam eder. Zira bu terazi bu kadar sıkleti çekmez. Şimdi bu pisliklerden kurtulmak için parlamentonun üzerine bunu yıkmak istiyor. Bunun bedelini bir defa ödeyecekler. Önce sen iddia sahibisin, bu iddianı ispatla. Meclis’i buna karıştıramazsın”.
Erdoğan’ın en önemsediği cümle:
Türkiye barışın anahtarıdır
CUMHURBAŞKANI Erdoğan, “Türkiye barışın anahtarıdır” dedi Berlin Zirvesi’nde. Bu sözü çok önemsiyor Erdoğan. Bu vurgunun altını çiziyor her fırsatta. Bu konuda söyledikleri şunlar:
- Şu anda eğer biz bir güçlü devlet isek, bir güçlü devlet olarak bizden birçok beklentiler var. Bu beklentiler karşısında eli kolu bağlı durmak mümkün değil ama bunları da uluslararası hukuk çerçevesinde her zaman hayata geçirmemiz lazım.
- Wagner diyoruz. Sudan’dan gelenler var. Ve bunlar da paralı tipler. Bu paranın kaynağı neresi? Abu Dabi. Para da bol ama lafa gelince de “Ben yokum bu işlerin içerisinde” diyor. Biz bu gerçekleri de görüyoruz. Dolayısıyla bir yerde mazlum varsa, bir yerde mağdur varsa biz burada onlara yardımcı olmanın gayreti içerisinde olacağız.
- Mesela biz bugün sadece Libya’yı işlemedik, İdlib’i de işledik. İdlib konusunu hem Libya ile ilgili yaptığım konuşmada işledim, hem de Sayın Putin ile etraflıca uzun uzadıya İdlib konuştuk. Kendisine durumu anlattık. Kendisi de “İlgili arkadaşlarımız, dışişleri, savunma, istihbarat bu ilişkilerini süratle devam ettirsinler” dedi.
Miçotakis arayı düzeltmek istiyormuş
ERDOĞAN, Kaddafi döneminde Libya ile geniş kapsamlı bir deniz araştırmaları anlaşmasını imzalayacaklarını, ancak Kaddafi’nin ömrünün vefa etmediğini söyledikten sonra şu önemli açıklamayı yaptı:
“Eğer o dönemde bu imzaları atabilseydik, şimdi bu kavgaları belki de yapmayacaktık. Öyle veya böyle şu anda Sarrac ile geç de olsa bu adımı atmış olduk”.
Ve konu geldi Yunanistan Başbakanı Miçotakis’e... Miçotakis’in Hafter’i Yunanistan’a çağırmasını hatırlatan Erdoğan, “Niye çağırdı? Sadece bizi tahrik etmek için” dedi ve ardından da şunları söyledi:
“Bu akşam ismini vermeyeceğim bir lider ‘Miçotakis sizinle tekrar arayı düzeltmek istiyor’ dedi. ‘Nasıl bir iş bu? Hem benimle arayı düzeltmek istiyor, öbür taraftan da gidiyor Hafter’i Yunanistan’a çağırıyor. Böyle saçmalık olur mu?’ dedim. ‘Sen ona söyle, öncelikle bir defa bu yanlıştır, düzeltsin, ondan sonra bizim görüşmemiz kolaydır’ dedim. Maalesef bu tür sorunları yaşıyoruz”.
İdlib’de yaşananlar
O görüntüleri izleyince hanımla beraber kanımız dondu
İDLİB’den sınırlarımıza doğru gelenler hakkında CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “terörist” nitelemesinde bulunmuştu. Bunun hatırlatılması üzerine şunları söyledi Erdoğan:
- AKIL TUTULMASI: Bu insanlar şu anda ölümden kaçıyor. O anne ile 6 çocuğunu ekranda görünce bizim hanımla beraber adeta kanımız dondu. O yavrulara biz nasıl terörist deriz? 2, 3, 4, 5, 6 o yaşlardaki çocuklar... 3 tanesi okulda, 3 tanesi orada, ayaklar çıplak, çocuklar donuyor. Onlara ‘terörist’ demek akıl tutulmasıdır.
- İLK YANLIŞI DEĞİL: Bu Bay Kemal’in ilk yanlışı değil. Bir defa “Suriye’den gelenleri tekrar Suriye’ye göndereceğim” diyen bu değil mi? Bu insanlar keyfinden zevkinden mi geldiler bizim topraklarımıza? Türkiye’de öyle bir hava estirdi ki, bizi eleştirdiler. Bize “Bunları yediriyorsunuz, içiriyorsunuz, bunlara maaş veriyorsunuz” dediler. Maaş falan verdiğimiz yok. Biz maaşı kendi vatandaşlarımızın yoksullarına veriyoruz.
Gıdasını alır gibiydi
Berlin Zirvesi’nin yapılacağı otelin önüne geldiğimizde bir de baktım ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, otelin önünde toplanan Türklerin yanına doğru gidiyor. Hava buz gibi... Gündem yoğun... Zirve bekliyor... Fakat Erdoğan hiçbirine aldırmadan daldı Türklerin arasına... Geçiştirmeden, her biriyle temas kurmaya çalışarak, üşenmeden, uzun bir zaman geçirdi orada... Sanki gıdasını alır gibi bir hali vardı.
Maçı ihmal etmek yok
Berlin’deki temaslar arasında çekilen bu fotoğrafta Erdoğan’ın makam aracı görülüyor. Makam aracında en fazla dikkat çeken ise tablet... Tablette ise o sırada oynanan Galatasaray-Denizlispor maçı var. Kısacası Erdoğan, Türkiye’deki maçları da asla ihmal etmiyor.
Paylaş