Paylaş
Gülşen’e çok kızdım abi. Durup dururken adamlara mis gibi bir mağduriyet hediye etti. Adamları yeniden birleştirip motive etti. Ne vardı yani seçime kadar bekleseydi? Ne vardı devranın dönmesine kadar sabretseydi? Nasıl olsa seçimden sonra motorları mavilikleri süreceğiz ve hep beraber alayına ağız dolusu söveceğiz. Nedir bu acele? Bir dur. Bir sabret. Şurada kalmış 10 ay. Sık dişini. Bugünden sövüp de adamlara mağduriyet ekmeği yedirtmenin ne gereği var? Anlamıyorum ki!
*
Ürkütmeyeceksin adamları abi. “Yandım Allah” diyerek yeniden konsolide olmalarına meydan vermeyeceksin. Seçime kadar her şeylerine “he he” diyeceksin. Helalleşme falan numaraları çekeceksin. Seçim zaferi gelince nasıl olsa her şey serbest olacak. Güzel günler gelecek, güneşli güzel günler. Sahneye çıkan her şarkıcımızın bunların tümüne gönül rahatlığıyla “sapık” diyebildiği şahane günler.
*
Gülşen, tabii ki doğruyu söyledi abi. Ama zamanlama hatası yaptı. Acele etti. Zaferi beklemedi. Yoksa söylediğinde bir sorun yok. Kaç defa dedik, yeni sistemde bir oyun bile önemi var. Biz boşuna mı Davutoğlu’nun, Temel Dede’nin, Babacan’ın ağız kokusunu çekiyoruz? Bütün derdimiz karşı taraftan tırtıklanacak birkaç oy. Şimdi o oyları ürkütüp kaçırmanın sırası mı? 10 ay yahu 10 ay. Çok uzun zaman değil. Bekle biraz. Bekle o günler gelsin yani.
TUTUKLAMA UYGUN CEZA DEĞİL
Gülşen hakkında tutuklama kararı verildi akşam saatlerinde. Hiç sevmedim bu kararı. Uygun bulmadım. Gülşen’e verilebilecek çok daha etkili cezalar vardı. İşte onlardan bazıları...
*
- Mesela ters kelepçeden bile daha fazla acı verir... Mahcup etme cezası.
*
- Mesela gözaltına almaktan bile çok daha etkilidir... Utandırma cezası.
*
- Mesela hapislerde çürütmekten bile fazlasıdır... Toplumsal kınama cezası.
*
- Mesela tutuklamaktan daha ağırdır... Ayıplama cezası.
ÖLDÜRÜN, SOPALAYIN FALAN
İslam’ın fıkıh deryası içinde binbir fikir ortaya çıkmış.
Bu fikirler arasında namaz kılmayana, oruç tutmayana cezalar verilmesi de var.
Radikal, selefi yaklaşımlar, İslam fıkhının derinliklerinde yer alan bu tür görüşlerden doğdu.
IŞİD türü örgütler, bu yaklaşımlardan beslendi.
*
2023 yılında Türkiye’de...
Bu yaklaşımları marifet gibi dile getirmek...
İslam’a en az IŞİD’in verdiği kadar zarar veriyor.
*
Sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla bu görüşlerin ulu orta piyasaya sürülüyor olması karşısında bir şeyler yapılması gerekir.
*
Bu tür söylemlerde bulunanların da utandırılması mı denense acaba?
ÇOK ANTİPATİK KAÇIYOR
Arabası olanların kurdukları çok ama çok antipatik cümleler var.
*
Mesela birisi, “Benim altımda BMW var” dediğinde...
Yüzümü buruşturuveririm.
*
Mesela birisi, “Ben hep Mercedes’e binerim” dediğinde...
Oradan hızla uzaklaşıveririm.
*
Arabalarıyla ilgili bu tür cümleler kuranlara duyurulur.
REYTİNGCİ İMAM
Bir imam var.
Adı: Halil Konakçı.
Adam tam bir reyting canavarı. Cübbeli’yi geçti.
*
Kadınlara laf ediyor.
Sonra bakıyor ilgi azaldı.
Hemen dövmecileri diline doluyor.
Sonra bakıyor gündemden düştü.
Hemen Cem Yılmaz’a ayar veriyor.
Sonra bakıyor TT olamadı.
Bu sefer “Namaz kılmayanlar sopalanmalı” diyor.
Sonra bakıyor adından söz eden yok.
Hop bu sefer de şarkılardaki sözlere dalıyor.
*
Bu adamın reytinge olan açlığı o kadar fazla ki...
Bir süre sonra...
Adını anmadığı dizi oyuncusu, adını anmadığı şarkıcı falan kalmayacak.
Popüler kültürün bir uzantısı olup çıkacak yani.
TAŞRADA MUHALEFET
İstanbul dışına çıktım.
CHP’lilerle konuştum.
Edindiğim izlenime göre taşrada muhalefetin nabzı şöyle atıyor:
*
“Aday kim olursa olsun. Hiç önemli değil. Her durumda seçimi alırız.”
İBRAHİM TATLISES
Başına gelen tüm esaslı belaları atlatıp hayatta kalabiliyor ya...
Bunun üzerine herkes bir espri yapma gayretine düştü.
*
Ben de bir espri denemesi yaptım.
Şöyle ki:
*
Her canlı ölümü tadacaktır ama İbrahim Tatlıses sanırım biraz geç tadacaktır.
*
Şaka bir yana... Çooook geçmiş olsun İbrahim Tatlıses.
FESTİVAL YASAKLARININ YOL AÇTIĞI ATMOSFER
Ferahlık duygusunu boğuyor.
Bütünüyle yasaklarla çevrili olma algısına yol açıyor.
Hayat tarzı tartışmalarını tetikliyor.
“İzmir Marşı söylenmesin diye yasaklıyorlar” tarzı lüzumsuz söylentilerin çıkmasına neden oluyor.
Genç kuşakların kendilerini iyi hissetmelerine engel oluyor.
Toplumsal kutuplaşmayı besliyor.
Ortada buluşma ihtimalini azaltıyor.
Gri alanları yok ediyor.
Paylaş